GÜLRU ŞEYTAN MARKA GiYER!

14 Ağustos 2014

Merly Streep’in muhteşem yorumu ile bizlere sunduğu, ‘Şeytan Marka Giyer’ filminin yerli hali ‘Güllerin Savaşı’ diye ev ahalisi arasında bir sohbet geçti.
Bizim ‘Miranda’ Gülfem... Onun itip kaktığı Andera Sachs ise Gülru. Görünen bu, ama asıl şeytan Gülru... Peki nasıl mı?
Diziye göre, ‘Hayata doğru bakan’ bir tek Gülru var. Etrafındakiler; nişanlısı Mert, moda ikonu Gülfem, Cihan, Ömer, babası Salih, kardeşleri Mine, Yonca, Mesude, köşkün gediklisi teyzemiz, hepsi Gülru’nun iki dudağı arasında... O her şeyi idare ediyor.
Senaryonun gelip dayandığı yer, burası.
Biz de buna biraz gıcık kaptık doğrusu. Saf ve iyilik timsali ama aslında en hırslısı...
Bu noktaya nasıl gelmesi gerektiğini bilen, gözleri ‘masum’, içi ‘kötü’ olan bir Gülru... Senaryo öyle mi diyor?
Olabilecek tüm ‘eksi’leri diğer rollere dağıtıp Gülru’yu kurtarıyor...

Yazının Devamı

SEÇiMiN KAZANAN KANALI

13 Ağustos 2014

Fatih Portakal, pazartesi akşamı; “Birileri kaybetti, birileri kazandı ama Fox haber olarak biz de kazandık” diye bir giriş yaptı. Fox Haber, cumhurbaşkanlığı seçiminin akşamını birinci olarak bitirmişti. “Arkamıza Fox haberi aldık, 6 saat seçim heyecanını sizlerle paylaştık, sonucunu da aldık; birinci olduk...”
‘Reyting sonuçlarına Fox kırmızısı hakim oldu’ başarısının altında ‘ayağına kara sular inmeyen’ iki isim; Fatih Portakal ve İsmail Küçükkaya vardı. 6 saat dev ekranın başında, bir oraya, bir buraya gittiler ve sonuçları yorumladılar.
Sunumun ötesinde bir şovdu; hem dans edip, hem de şarkı söylemeyi iki saat kapasitesine kadar çıkaran bir Madonna, bir Rihanna gibiydiler. “Halk verilerimize güvendi” diyorlar.
Evet, ekranda her iki ajansın bilgilerini, logoları altında veren tek kanaldı onlar...
Bence vatandaşın gözünde ikilinin sergilediği ‘seçim şov’ etkili oldu. Bıçak sırtıdır; ‘Bunlar ne yapıyor böyle atlayıp zıplayıp’ riski de vardı ama başardılar.
Şimdiden ‘genel seçimlere hazırlanıyoruz, bu ekip ile yine birinci olacağız’ mesajını
verdiler.

Yazının Devamı

YASAKLARI DELDiLER

12 Ağustos 2014

Her se­çim­de, bu ka­dar çok ka­nal­lı or­tam­da bi­ri­le­ri ya­sa­ğı de­li­yor. Bu se­fer bak­tım; 360 ka­na­lı ile Halk TV ilk so­nuç­la­rı ver­di. Ya­ni aday­la­rın ka­rşı­sı­na ra­kam­lar ya­zıl­dı.

GENEL HAVA; ERKEN SEViNDiLER

a haber, 360, 24, Ülke TV, TV Net, Kanal a ve Beyaz TV blok olarak gayet sakin ve emin bir seçim takibindeydi.
Saat 17.09 gibi 360 kanalında; “Balkon konuşmasını bekliyoruz; beşinci kez” diyordu.
Ulusal Kanal; “Ben demiştim Ekmeleddin ile olmaz diye, bak ne hale düştüler” konuşmaları ile geceyi sürdürdü.
Halk TV; “AA sonuçları tartışmalı, Erdoğan’ın oyları düşüyor ama birinci turda kazanacak gibi”, “Çatı adayı tutmadı” gibi zamana göre değişik başlıklar attı.

SAMANYOLU PiTON FiLMi GÖSTERDi

Samanyolu TV cumhurbaşkanlığı seçimlerini, haber bülteni içinde ‘günün siyasi gelişmeleri’ havasında verdi.

Yazının Devamı

SORUNUZU ZEKİCE BULMADIM

11 Ağustos 2014

Orhan Kural hocamızı izlerken, ‘derdini anlatamama’ nedir onu anladım. Benim de başıma çok gelir. Bloomberg HT kanalında bir programı var; ‘Lütfen +1’.
Cumartesi günü denk geldim.
Programın konuğu; Seyfi Dursunoğlu (Huysuz Virjin).
Heykel konusu açıldı; “Bir şehirde heykel dikilecekse, bunun kıstası ne olmalı?” gibi bir çerçevesi vardı sorunun.
“Çanakkale’de 200 bin kişi kaybettik. Onlar için bir anıt yapıldı. Bir de buraya futbolcu geldi Brezilyalı (Alex). Türkiye’yi sömürdü gitti. Bir de onun için heykel yapıldı. Çanakkale’deki 250 bin (Hocam sayıyı arttırdı) şehidimizin kemikleri sızlamadı mı?” Hocamız bu uzun soruyu sorarken Huysuz Virjin, “Şimdi ne demek istiyor?” bakışları ile izliyordu; kameraya takılan gözleri böyleydi.
“Çanakkale’yi devlet yaptırdı. Diğerinin parası, kendi bağlı olduğu spor kulübünden verildi. Bunlar çok özele giriyor. Ben bu sualinizi çok zekice bulmadım” cevabı tam Huysuz Virjin’likti.
Hoca bozuntuya vermedi. Derdi, şehrin merkezi bir yerinde ‘dikilecek heykellerin standartı’ydı ama örnek biraz ters.

Yazının Devamı

CANLI YAYINDA RAKI BUNALIMI!

10 Ağustos 2014

Babalar ve oğullar...
Orhan Kemal’in oğlu sevgili Işık Kemal, Aziz Nesin’in oğlu Ahmet Nesin ve Rıfat Ilgaz’ın oğlu sevgili Aydın Ilgaz, ‘Aykırı Sorular’a konuk olmuşlar.
Aynı dönemin çocuklarıyız diyeyim. Basınköy’den komşum Işık; biz giriş katında, onlar üçüncü katta otururlardı. Anıları dile getirdikçe, eski günlerin ortak hikayelerini, ortak isimlerini tekrar hatırlamak hoş...
Ahmet Nesin, bir 12 Eylül sonrası anısını anlatıyor; “Darbenin üzerinden 4 ay geçmiş Haydarpaşa Garı’nda içiyoruz, Atilla Tokatlı ve ben. Genç biri bizim masanın ilerisine oturdu; bir duble rakı söyledi. Bir de bond çantasını açıp içindeki teybin kayıt düğmesine bastı. Millet görüyor olan biteni; adam güya ajan.”
Enver Aysever; “RTÜK kuralları gereği” diye cümleye girdi. Hani gerçek ile mizah arası gibi bir hal; “Burada sadece bir hikaye anlattığı icin sevgili Nesin, rakıyı o günü tasvir etmek için söyledi. Yoksa, biz burada kimseyi teşvik etmiyoruz. RTÜK kuralları gereği bu uyarıyı yapmak zorundayım. Çünkü, bundan dolayı çok ceza yiyorum...”
Artık iş RTÜK’te!
Haydarpaşa’ya lokantaya bir uğramakta fayda var. Ahmet Nesin, iyi ki hatırlattın. Valla özendim izlerken RTÜK!

Yazının Devamı

Esrarengiz hortum

9 Ağustos 2014

“Ortada sorular bırakarak kayboldu...” daki hortum üzerine atv haberinden yorum. Uzmanlar söyledi, bir daha gelecekmiş ziyarete. Felaket hallerini insan kılığına sokmayı ne çok seviyoruz.

Kırmızı noktanın esrarı
Geçtiğimiz hafta CNN Türk’te ‘Ne Oluyor’ programında sevgili Şirin Payzın’ın burnunda bir kırmızı nokta vardı. Neydi bu nokta? Sivilce var kanadı diye yorum geldi ev ahalisinden. Kamera her döndüğünde noktanın kaybolmadığını gördük. Program bitti. Nokta gitmedi. Esrarını bugün hâlâ koruyor.

Kolanın 60 hali
D Smart’ta “Amerikan yemek kanalı”nda (Food Network) bol bol kendi “Hızlı yemek markaları” tanıtılıyor. Kolanın global hali anlatıldı. Bu markanın dünya üzerinde 60 farklı lezzeti varmış. Her ülkeye, her kıtaya bir kola... Bizde kola boşuna ramazan sofralarından eksik olmuyor!

Yazının Devamı

UYUŞMADILAR AMA MECBURLAR

8 Ağustos 2014

‘Kurt Seyit ve Şura’da Farah Zeynep Abdullah ile Kıvanç Tatlıtuğ’un keyifli bir çift olduğu söylenemez. Uyumlarını sağlayacak çok faktör var ama sadece “Ben onu sevmedim” ile olacak basit bir iş değil.
Ekrandaki yansıma ‘o büyük aşk’ı anlatmıyor. Yani hep aynı örneği veririm; ‘Doktor Jivogo’daki Ömer Şerif (yani Kıvanç kardeşimiz) ile Julie Christie (Lara) ve bu roldeki Farah Zeynep Abdullah... Nerede o film, nerede bu dizi... Zor işler gerçekten. Şöyle de bir gerçek var; dizinin yurt dışı satışları iyi gidiyor ve bu yüzden devamı şart. Ne olursa olsun devam edecekler. En azından yeni sezonda bu ‘pürüzleri’ aşmak da bir nevi profesyonellik olur.

‘SIKÇA SORULAN SORULAR’ KÖŞESİ

Bankadan vergiye her konuda böyle ‘sıkça sorulan sorular’ köşeleri vardır.
Star’da Oğuz Haksever’in Başbakan’a ‘kullanılmayan yetkiler’ ile ilgili sorusu da böyleydi. Programdaki ‘Bakanlar kurulunu toplama yetkisi’ bölümü...
“Ben açıp baktım, kullanılmayan yetkiler diye” yapılan giriş, hani ne tesadüf ‘ben de orayı çalışmıştım’ gibi geldi bana. Başbakan’ın da “çok anlamlı bir yer orası” diyerek işaretli sayfayı açması ve sessizlik... Ardından Oğuz Haksever’in “Ben de getirmiştim notları”

Yazının Devamı

CiHANGiR SENARiSTLERiNE...

7 Ağustos 2014

Mahsun Kırmızıgül’ün yeni dizisi ‘Kadim Dostum’un fragmanı özetle ‘Cihangir senaristlerine’ atıfta bulunuyor.
‘Güneydoğu dizilerine’ gönderme var. ‘Ağadan, töreden, kaderden kaçacağız’ diye başlayan görüntülerin, dizi çekiminden olduğu anlaşılıyor.
“Kestik kardeşim” diye bir ses.
Yönetmen “Niye kesiyorsunuz?” diyor. “Bu adamın ellerindeki ne?” diye silahlar gösteriliyor. Yönetmen: “Film için kullandığımız keleş...” “Sen şimdi caddelerde bırak adamın elinde keleşi, ufacık bir çakı gördün mü?” diye başka bir ‘ön yargıya’ giydirme yapılıyor ve asıl mesaj geliyor: “Yaptığınız saçma sapan diziler seyirciye geçmiyor. Öyle tee İstanbul’da Cihangir’de, kafe barlarda oturup bunları yazmakla sanat olmaz...”
Hadi bakalım yeni Türkiye’nin, yeni ‘Güneydoğusu’nun komedisi, tüm bu ön yargıları silsin...
Bu arada Kürt, Laz, fark etmez hepsi artık Cihangir’de yani! İş orada bitiyor.

‘KADINLARIN PEŞİNDEN KOŞARIM’

‘Güllerin Savaşı’nda, nasıl diyeyim ‘çapsız bir tavlama ve tavlanma’ diyalogları vardı. Yonca, Ömer kardeşimizin yeğeni Taner’i görüyor; ‘Uçan kaçan kurtulmuyormuş’ diyor. Anında gömlekten bir düğme açıp, “Amcam nereye gitti?” diyen genç kardeşimize ‘önce buraya bak’ mesa

Yazının Devamı