Sina Koloğlu

Kanal D’nin ‘zoraki yarışması’ ‘Alabora’da yarışmacılardan Yiğit’in hikayesi:
Gürcü eşi 8.5 aylık hamileymiş. Aralarında sorunlar varmış. Bir gün eve geldiğinde bakmış eşi yok; Meğer eşi kaçmış, Gürcistan’da doğum yapmış.
“Bugün kızım 1.5 yaşında. Kızımın fotoğrafını, annesinden para ile alıyorum; yani satın alıyorum. Ben fotoğraf istiyorum; o para istiyor. Böyle değişik, trajik, komik bir durum var ortada...”
Eşi, Yiğit’e uzun yıllar kızını göstermeyeceğini de söylemiş, Yiğit, istese gidip alabilirmiş. “Buna gücüm var” diyor ve ekliyor: “Ama anneden ayırmak olmaz bebeği, onun için gitmedim.”
Hikayeyi bir de Gürcistan cephesinden dinlemek lazım. Hani klasik laf olacak ama ‘Bu hikayeden film çıkar...’

REKLAMLAR KADINLARLA UĞRAŞIR; İŞTE İKİ ÖRNEK

ŞAMPUAN KAFA YAPAR MI?

Reklamı izledikten sonra bu soruyu sordum. Şampuan, başörtülü hanımlar için. ‘Gün boyu kapalı kalan saçlara özel besleyici’ diyor bir markanın reklamında. Akıllı bir seçim. Tanıtım devam ediyor:

Kimine göre 40 yıllık, kimine göre 70 yıllık rüya gerçekleşti. Önemli bir an. Çok izlenen haber bültenleri ‘Hızlı tren haberini’ nasıl görmüş diye notlar aldım.
Ne olursa olsun bir tren, hem de yüksek hızlı bir şekilde, Ankara ile İstanbul arasını 3.5 saatte gidiyorsa, bu haberdir.
Ama bir kanalın “Bu treni görecek hali yoktu” diyeyim...
Samanyolu TV Ana Haber Bülteni’nde, girişte Gazze’yi haber yapmışlar. Finali de
İstanbul bayram trafiği ile bağladılar. Geri kalan süre, polisin polise operasyonu.
Yüksek hızlı tren ile ilgili tek satır yoktu.

“Kiraz Mevsimi”nde “Araz”, “Öykü”ye; “Senin kadınsılıktan anladığın bu mu?” diyor. Öykü, “Pardon çay mı içelim dedin!” diye cevap verse şaşırmazdım!

Saçlarım nasıl güzel mi?
NTV’de spor haberini sunuyordu Tuba Dural. Saçlarını böyle atıvermiş... Şampuan reklamı hissi veriyordu. Spor bahane, saçlar şahane.

Ünlüler ne depolar?
“Eyvah Düşüyorum”da bir soru; “Magazin programlarına göre aşk acısı çeken ünlülerin tatilde depoladıkları?” Moral oluyormuş.

Şöhret okulunun önemli sınıflarından biri, ‘Çarkıfelek hostesliği’dir. Örnekleriyle sabittir. Son hostesimiz ise Survivor’dan ünlü, Fatmagül Fakı kızımız.
Çarşamba akşamı ‘Çarkıfelek’ izliyoruz. Enteresan bir yarışmacı vardı; Sait Bey. ‘Çarkıfelek’ tarihinin önemli anlarını bize yaşattı. ‘Yönetmen ve filmi’ sorusunu, harf söylemeden bir çırpıda bildi. 4500 liralık kredi kartı borcunu anında sıfırladı.
Sait Bey’in bir de sürprizi vardı. İlker kardeşimizin kulağına fısıldadı.
Kıbrıs’ta müzikle uğraşan oğlu, Fatmagül kızımız için bir beste yapmıştı. “Besteyi kendisi yaptı, kendisi söylüyor; adı Gül Güzeli”...
İlker Ayrık sordu: “Nereden izleyebiliriz?” Sait Bey: “Demosunu gönderirim” dedi.
İlker kardeşimiz, “Fatmagül sana daha önce beste yapan oldu mu?” diye bizim de merak ettiğimiz soruyu sordu. Bugüne kadar Fatmagül kızımız için kimse beste yapmamıştı. Mutluğu gözlerinden okunuyordu, teşekkür etti. Leman Sam’ın da ‘Gül Güzeli’ diye bir şarkısı mevcuttur ve pek meşhurdur.
Şimdi Fatmagül için yapılan şarkıyı dinlemek istiyoruz. Yakında internete düşebilir, ‘Çarkıfelek’te de çalınabilir.

‘O Ses Çocuklar’a ceza geldi. Daha doğrusu taslak halinde; yani imzaya açılmadı.
Üyelerden gelebilecek önerilerle değişikliğe uğrayabilirdi ama karar yazıldı; haberlerde ‘Acun Ilıcalı’ya şok’ olarak verildi.
RTÜK, İzleme ve Değerlendirme Dairesi’nin incelemesi sonucu hazırlanan metinde ‘enteresan’ görüşler vardı...
‘O Ses Çocuklar, meşhur 8’inci maddenin 2’nci fıkrasına (çocukların ve gençlerin fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimini engelleme) aykırı, zarar verici olduğu tespit edildi. Sembol işaretin, bu tür içerikler için gerekli olandan seçilmediği belirtiliyor.
Program ‘genel izleyici’ ibaresi ile başlıyordu. Kanal, ‘çocuklar izlemesin’ diye işaret koymuş olsa da, cezadan yırtmaları için yeterli olmayacaktı. Çünkü kararda, ‘çocukların ekran başında olduğu korumalı saat diliminde yayınlayamazlar’ denilmiş.
İşareti koysan da yemezler.
“Bu saatte çocuk zaten ayakta, programı seyredebilir” diyor RTÜK. “Peki ağbiler biz kaçta yayınlamalıydık bu programı?” diye sorduğunuzda; gerekçeli kararda bu aynen şöyle belirtiliyor: ‘Yönetmeliğin 4’ncü maddesi birinci fıkrasında yer alan ve korumalı saat dilimi olan 24.00-05.00 arasında...”

Bir türlü yeni sahibini bulamayan Show TV, şimdilik noktayı koymuş gibi. Yani bugün görünen o; Ciner Grubu’nda kaldı. Hemen bir operasyon yapıldı ve TMSF’ye geçmeden önceki ekip tasfiye edildi.
Kanalın başına Melis Civelek getirildi.
Civelek, bu piyasanın tecrübeli isimlerinden. Özel televizyonun ilk kurulduğu günden bu yana var; mutfaktan yetişti.
Sektörün dedikodusu çoktur. Onun hakkında çok şeyler söylenebilir.‘Başarsaydı ayrılmazdı’ listesi çıkarabilirler; atv, Kanal D ve Star var bu listede.
Her şey bir yana, Melis Civelek Show TV’yi yükseltirse o sözleri söyleyenler susar.
Çok başlı bir yönetimi var kanalın. Bundan önce de böyleydi. Yönetim birimlerinin başındakilerin yetkisi kartvizitleri ile sınırlıydı. Oynayacak bir diziye kaç kişi karar veriyordu acaba? Şimdi yeni genel müdür ‘kendi işinin sorumlusu olabilirse, bu yetki içten verilirse, ‘biz güvendik getirdik, sorumluluk onda’ denilebilirse, Show TV çıkışa geçer. Yok, bir süre sonra bazıları sıkılıp ‘kurcalamaya’ başlarsa, eski tas eski hamam olur benden söylemesi.
Bu arada bu kadar yıpranan bir kanalın düzlüğe çıkması da öyle kolay olmaz. Onun için başlığı böyle attım.

“Bankalara borcunu ödeyemeyenlerin sayısı, son 5 ayda yüzde 25 arttı (...) Bankalar, bayram şekeri gibi cazip krediler dağıtıyorlar. Hem bayram tatili hem yaz tatili yapmak isteyenler çareyi kredilerde buluyor. Kelimenin tam anlamıyla borç denizinde yüzüyor...”
Fox Ana Haber (pazar günü), bu cümlelerin ardından, denizde yüzen bir vatandaş görüntüsü ile bitiyordu!
Yani borç denizinde yüzen! Hikaye hep aynı; borcu başka kredi kartı ile öde, bankalar; ev satılmıyor, araba satılmıyor ‘tüketicinin cebine hücum’ diye bayram kredisi versin...
Hani kredi kartı harcamalarına sınırlama gelmişti? Habere göre bu hikaye. Ekrana göre de. Bayram kredilerinin reklamları ‘al beni al beni’ şeklinde. Sonra “Yetiş İlker Abiii.”

EŞİNE VE DİNİNE KÜFÜR EDİYORSA...

Nihat Hatipoğlu’na teyzem sordu;
“Eşi durmadan hanımına küfür ediyorsa, dinine, mezhebine. Nikah düşer mi? Hanım da onun sözlerinden dolayı ‘Ayrılmak istiyorum’ diyorsa ayrılmaları gerekir mi? Nikah düşmüş müdür?...”

“Hepimiz Johny’nin taklitçileriyiz”. David Latterman böyle demiş. Johnny, Johnny Carson yani, ‘gece talk show’larının kralı’ olarak alt yazı ile bizlere duyuruluyor. Sonra yazının üstü kara kalem ile çiziliyor. Ali Biçim imzası yerleşiyor.
“Ben de bu yoldan gidiyorum” mesajı ile başlıyor Fox’ta şov.
Amerika’ya uçak yolculuğu hikayesi ile giriş yapıyor genç kardeşimiz. Sol kulağı kapanmış. Uzun yolculuk ve basınçtan. Bir şeyler birikmiş kulağında. Ekranda bize gösteriyor. “Bu nedir?” diye soruyor. Yolculuk süresi 720 saat sürüyor. Üç yıla denk geliyor diye espriye devam ediyor.
“Görüntüye yaklaşın” diyor.
Fox bakterisi çıkıyor. “Sevinç ve hevesi
kulağıma kadar işlemiş”...
Tüm hikayenin özeti buraya uzanıyor. Gevezelik diye ilk bölüm hakkında bir cümle etmiştim. Yine izledim. Dizi ve yarışmalardan başka bir fikri olmayan, çok izlenen kanallardan birinde farklı işler yapma isteği vardı. Bunu takdir etmek istiyordum. Bu genç arkadaşın “Benim yolum Carson yolu” diye düşünmesi, globalleşen dünyanın espri kaynaklarına ulaşma arzusu beni etkilemişti. Gerçi üç yılda Amerika’ya uçmanın stüdyodaki güldürme hali yine yelkenleri bende suya indirmeye yetti. Sonra en başından bu