“Sözü edilen kimse veya iş için bıkkınlık dikkate almama ve umursamamayı anlatan bir söz?” Star’da “Eyvah Düşüyorum”dan... Cevap: “Anasını eşek kovalasın...” Yarışmacı soruyu bilemedi. Mehmet Ali Erbil “Bence ağzınıza da yakışmazdı. Onurunuzla elendiniz yani” dedi. Bu arada sorunun Türkçesi, “Eyvah düşüyorum” şeklinde değil mi?
Hanım daha maç bitmedi
Wimbledon’dan bir kare. Djokoviç - Federer final maçı 3 saat 56 dakika sürdü. Kule hakemini, eşi aradı fırça çekti: “Nerede kaldın?”
Amerikan futbolu dizilerde
“Çılgın Dershane”de Amerikan futbolu oynuyorlardı. Kesin yayılır. Mahalle aralarında takımlar kurulur. Kendi ata sporumuz yağlı güreş neden yok? Nerede bu gençlik?
Arjantin-Hollanda maçı dakika 54 oldu, pozisyon yok. Levent Özçelik: “Futbolseverlerin kendi aralarında bir konuşması vardır, sabaha kadar oynasalar gol olmaz” dedi. Ömer Üründül’den beklenen yorum: “Kontrollü futbol. Yarı final maçı, iki güçlü takım.”
Levent Özçelik’in içi bayılmış:
“Ömerciğim, 54 dakika geride kaldı.” Haklı, biz de esniyoruz.
Ömer Üründül, bir politikacı soğukanlılığında! (Ne demekse.) “Biz, izleyiciler olarak istiyoruz ki bol pozisyon olsun (evet istiyoruz.) Ama birbirlerine o imkanı vermiyorlar.”
Yani Ömer Üründül, “Benim yapacak bir şeyim yok, onlara sormak lazım” diyor. Hatta ekliyor: “Her iki takımın ikişer tane de yıldızı var.” Levent Özçelik: “Allahtan var, bir de olmasa...” Yani Özçelik, lafı “Bir tek sen sıkılmadın galiba”ya getiriyor.
Öyle ya da böyle ‘Çarkıfelek’ bizim televizyon tarihimizin bir ‘abidesi’dir. Yarışmanın kökleri 1987’ye dayanır. TRT 2’nin en ünlü yarışması ‘Şans Çemberi’ bu işin başlangıcı kabul edilir. Son bölümü izlerken şöyle bir ‘Çarkıfelek’ hatırlatması yapayım dedim...
BOND ÇANTA HEDİYE EDİLİRDİ
Ömer Serim’in ‘Televizyon Tarihi’ kitabında şöyle geçer: ‘Cumhur Atalay, Namık Kasapbaşoğlu ve Adem Kılıç’ın yapımını ve yönetimini üstlendikleri ‘Şans Çemberi’, Halit Kıvanç tarafından sunuluyordu.
Sonraki yıllarda özel kanallar tarafından ‘Çarkıfelek’ adıyla yayınlanacak olan programda verilen hediyeler: Kitap, müzik kaseti, sinema, tiyatro bileti gibi basit şeylerdi.’
Milliyet’in 27.02.1987 tarihli gazetesinde ise yarışmanın çekilen ilk bölümleriyle ilgili bir haber yer alıyor: ‘Televizyonun ikinci kanalında yayınlanacak olan yarışmanın birinci bölümüne, İstanbul Valisi Nevzat Ayaz ile birlikte katılan Gazanfer Özcan birinci, Gönül Ülkü ikinci oldu. Mart ayındaki ikinci bölümün çekimine ise, Perran Kutman, Türkan Sabancı ve Şevket Altuğ katıldı.’
Ben başka bir alemde yaşadığıma kanaat getirdim. Ekranda hocaların, soruların ve cevapların çerçevesini çizince, ortaya böyle bir durum çıkıyor. “Ülke gerçeği dedikleri böyle bir şey olsa” diyorum. Kanal 7'de 'İftar Saati'ni Uğur Arslan sunuyor; konuk İstanbul Baş Vaizi Mustafa Akgül. Sorular geliyor.
Telefonda izleyici derdini anlatıyor: "Bayan kuaförlüğü yapıyorum. Evleneceğim insan da bayan kuaförü. Çevreden tepki alıyorum. Haram meslek yapıyor diye."
Hocamız: "Evlen diye cevap veririm. Fakat eşinizin yaptığı o işi onaylamam. Doğru bulmam. Yapar veya yapmaz ben karışmam" dedi.
"Karışmam" dedikten sonra, noktayı koydu: "Başka bir ekmek kapısı, başka bir geçim kapısı arasın. Zararı yok, geliri biraz daha düşük de olsa. Tavsiyemiz o olsun..."
Şimdi bu tavsiyenin sonu ne olur? Ya adam dükkanı kapatacak ya da "Ne karışır benim işime" der. Ki, ikincisi sanırım söz konusu bile olmaz! Dedim ya bu ülkede farklı alemlerde yaşamanın da bir göstergesi oluyor televizyon.
HABERLERDE GİZLİ REKLAM MI VAR?
24 kanalına Ardan Zentürk'ün haber saatinde denk geldim. Şu sıralar ‘sentetik uyuşturucu bonzai’ haberleri pek revaçta. Konu ile ilgili özel bir üniversitede (İstanbul'un her
Habertürk’teki ‘Tarihin Arka Odası’nda Alaturka Records vardı. Özetle, “Taş plaklardaki tavır devam etseydi bugün nasıl olurdu?” sorusunun cevabını bu topluluk veriyor. Albümleri çıkmış. Yukarıdaki başlık ve daha fazlası işte bu muhabbet sırasında çıktı.
Bu konuların tartışılmasını yararlı görüyorum. Merakımdan, bu müzik işine ilgi ve alakamdan oturdum not aldım.
Murat Bardakçı sordu: “Tasavvuf müziği diye bir tür var mıydı eskiden? Dini müziktir; tekke müziğidir.”
O dönemde öyle bir isim konulamayacağı söylenmesi üzerine Bardakçı; “Zaten şu anda oturdu, artık değişmez. Galata meşhur oldu” dedi. Bu gönderme işin ‘turistik hale’ gelmesineydi... Mesela bu konu tartışılsın ekranda...
TSM’Yİ TRT İCAT ETTİ
Konuşulur, sonra üstü örtülür bir konu da bu; Türk Sanat Müziği ya da musikisi... Rahmetli ninemden hatırlarım. Bizimkiler çalıştığı için gündüzleri benimle haşır neşir olurdu. Radyoda hep ‘alaturka’ dinlenirdi. Öyle söylerdi; ben de öyle bilirdim; alaturka musiki.
3 temmuz günü 14. ölüm yıldönümüydü. Daha önce de yazdım, ekranda Kemal Sunal filmleri kadar gösterimi yapılan bir başka isim olmayacak.
İşte geçen yıl ekranda yayınlanan yerli filmlerin bir toparlaması:
10 FİLMİNE 21 GÖSTERİM
Geçen eylül ayı ile haziran ayı arasındaki dönemde televizyonda Kemal Sunal'ın 33 filmi gösterilmiş. Sanatçının 82 filmi var. Bunların arasında en çok tekrar edilenlerin sıralaması şöyle; Meraklı Köfteci (3 kez), Bekçiler Kralı (3 kez), Düttürü Dünya (3 kez), Avanak Abdi (2 kez), Çarıklı Milyoner (2 kez), Gerzek Şaban (2 kez)... Yayınlanan 33 film arasında 10 filmi, toplamda tam 21 kez gösterilmiş.
Böyle bir ‘arşive’ sahip olabilecek acaba başka bir isim çıkacak mı? Yani Recep İvedik'in 33 filmi arasında 10 filmi, 44 yıl sonra (attım sayıyı!) 21 kez takrarlanacak mı? Cem Yılmaz'ın ne bileyim, Şafak Sezer'in?
“Seccadenize hiç dikkat ettiniz mi?”, “Bu figürlere secde etmek istemiyorsanız, çok dikkatli olun.”, “Seccadelerdeki bu gizli figürleri kimler yerleştiriyor?”, “Hiç ummadığınız yerlerde masonik simgeler gizli. Seccadelerde domuz figürü var.”
atv’de Zahide Yetiş’in, ‘Zahide İle Yetiş Hayata’ programı Ramazan manşetini verdi. Daimi konuk, emekli İstanbul Müftü Yardımcısı Yusuf Kavaklı önüne gelen seccadeleri inceledi. Sonra Zahide Hanım’la dev ekranın önünde, haberde adı geçen seccadelerden seçilen örnekler üzerinde, ne gibi figürlerin olduğunu bizlere gösterdi. Zahide Yetiş, “Hocam, bunlara bakın diye seccadeleri yolladılar” dedi.
Haberi duyanlar hocamızın incelemesi için seccadelerini yollamışlardı.
HOCA BİR TANE YAKALADI!
Kısa inceleme sonucu, bir tane seccadenin üzerindeki figür, dikkati çekti; “Şunda bir şekil var. Neye benziyor onu biliyorum. İşte şimdi bunu benzetirim de ama iftira atmış olurum” dedi Yusuf Kavaklı. Zahide Yetiş anlamıştı; “Şey mi, şu kafa... “Hocamız; “Tabii tabii oraya şey yapmışlar var ya” dedi.
İnceleme sırasında Yusuf Bey seccade alacak olanların içine su serpti; “Piyasada kalmadı, onlar toplandı.”
“Ulan İstanbul” için oturmuşlar, dizinin durumuna uygun arabesk şarkı yapalım demişler adını da; “Unfaithful /Kezzapla Mayonez” koymuşlar. Öyle kezzap demekle, ulan demekle olmaz. İcabında Bergen’i bildik tanıdık biz, bu ülkede...
Nuri Bilge Ceylan en çok konuşulan ünlü
Medya Takip Merkezi haziran ayının en çok konuşulan isimlerini yayınladı. Acun Ilıcalı ve Serdar Ortaç’tan sonra Nuri Bilge Ceylan geliyor. Kimleri geride bıraktı Ceylan; Sezen Aksu, Deniz Seki, Ahmet Dursun Cem Yılmaz ve Hülya Avşar...
Sayın Nuri Bilge Ceylan, lütfen bunun kıymetini biliniz...
‘Fincan’ı gapdırmam
TRT’nin yeni yarışması “Fincan”ın tanıtımından: “Yıllardır bizim köftemizi bizden alıp, bize hamburger diye sattılar. Bizim oyunlarımızı bize televizyon formatı diye izlettirdiler. Ama fincanı onlara kaptırmayacağız.” Yürü be “Fincan” seni kim tutar!