Okurum notu iletmiş; Saat 02.17. Show TV’de “Deli Yürek”te “cenabet” kelimesi biplendi’... Emre Yahyagil yollamış notu. Ne tesadüf daha önce de benzer konuda bir email aldım Ahmet Türk adlı okurumundan. CNBC-E ve E2 kanallarında yayınlanan film ve dizilerdeki çeviri sansürüyle ilgili notları iletmiş:
Penis eşittir çıt çıt
“CNBC-E ve E2 dizilerinin türkçe çevirilerinde “seks” kelimesi yasak olduğu için “anlık zevk”, “fahişe” için de” kevgir” kelimeleri kullanılıyor. Biraz daha bilgi istedim; “Conan ve Jay Leno şovlarda türkçe çevirilerde seks sözcüğü yerine ayrıca beraber olmak deyimi kullanılıyor. Penis kelimesiyse alt yazılarda üç nokta ile sansürleniyor ya da “çıt çıt” ifadesi kullanılıyor. Çok komik değil mi?”... Durum böyle komik mi değil mi, ona siz sayın seyirciler karar verecek tabii ki.
Ekranda sansür hem görüntüde hem sözcüklerde “aman bir şey olmasın” düşüncesiyle gelişiyor serpiliyor. RTÜK, “ben yasaklamadım’ dese hatta bu buzlanma ve “bip”ten rahatsız olsa da televizyon kanalları “muhafazakar havanın” etkisiyle kendi yasaklarını kendileri oluşturmuş oluyor. Yani RTÜK’e fazla da bir iş düşmüyor. Kanallar beklenenin ötesinde bir çalışma yapmış oluyorlar.
Bugünden itibaren CNBC-E’de bir tarihi dizi başlıyor; “Vikings”... Yapım, “The Tudors” ve “Camelot” gibi çok konuşulan dizilerin yazarı Michael Hirst’ün kaleminden çıkıyor. Hirst kendisiyle yapılan bir söyleşide “tarih”dizilerinin tutmasıyla ilgili gözlemlerini anlatıyor.
Bizde de bu sezon “Fatih” dizisi başlayacak. Ben de ünlü senaristin sözlerinden yola çıkarak “Bunlar ‘Fatih’ dizisinde olacak mı?” diye bir karşılaştırma yaptım. Ayrıca, aynı dizinin kostümlerini hazırlayan Joan Bergin’le yapılan bir söyleşiden de dipnotları paylaşıyorum.
Fatih’i böyle anlatabilecekler mi?
“Vikingler bugün yaşasa ne olurdu?’ sorusunu sormuş yazar kendisine; “Bugün yaşasalar geçmişin tarihi, yeni anlatıcılarıyla değişecekti. Kendimi biraz bu yeni anlatıcı konumuna koydum. Ayakta ateşin önünde yaşasalardı, yaşlılar gençlere hikayelerini böyle anlatacaktı” dedim. Bugün yaşayan bir Viking gibi yani. Bizde böyle bakıyorlar mı acaba?
Konuya “Fatih Sultan Mehmet bugün yaşasaydı” diye bakabilecek mi senaryo? Yani bir amacı olacak mı? Bu gözlem bana ilginç geldi. “Muhteşem Yüzyıl”da da bu yaklaşım yoktu.
ATV’de eylülün üçüncü haftası yeni bir şarkı yarışması başlayacak; “Veliaht”. 8 ünlü ve onların veliahtları yarışacak...
Programın kendine özgü olan tarafı, bu ünlü isimlerin hem jüri üyesi hem de yarışmacı olmaları. Bu konuda epey dedikodu çıkabilir. “Sen iyi söylemedin, zaten sesin yok” suçlamaları manşetlere yansıyabilir! Veliahtlarıyla birlikte söyleyecekler, onlara müzik koçluğu yapacaklar ve jüri üyesi olacaklar.
Listede kimler var?
Liste netleşmedi ama birçok isme teklif götürüldü. Kibariye, Rafet El Roman, Yıldız Tilbe, Ümit Besen, Burak Kut, Aşkın Nur Yengi, Coşkun Sabah, Çelik, İzel, Doğuş, Emel Müftüoğlu, Yaşar, Kubat, Ferda Anıl Yarkın, Göksel, Niran Ünsal...
Birinci olan velihaltıyla bir “single” yapacak. Albüm gerçekçi olmuyordu, bu daha doğru bir ödül. Tabii bir de para ödülü var.
Peki bu yarışma tutar mı? Ekibe ve onların “izlenme oranlarına” bağlı. Ama Kibariye, Yıldız Tilbe bence bu ekipte mutlaka olmalı.
Samanyolu Haber’in Ankara Temsilcisi Abdullah Abdülkadir-oğlu’nun “Günlük Özel” programının bugünkü konuğu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek olacaktı. Canlı yayınlanacak programda Abdülkadiroğlu, konuğuyla Yeni Anayasa çalışmalarından Mısır’daki gelişmelere uzun uzun konuşacaktı. Programın tanıtım metninde böyle yazıyordu.
Salıyı çarşambaya bağlayan gece, saat 00.57’de gazetelere yollanan bültende Melih Gökçek’in programa katılmayacağı açıklandı. Sözkonusu Gökçek olunca bir kere daha oturup düşünmek lazım bu iptali. “Günlük Özel” programının ileri bir tarihe ertelendiği duyuruldu. Özel programı merakla bekliyoruz.
Ya da hiç bir zaman olmayacak mı?
ABD’DE EN ÇOK KAZANAN DİZİ OYUNCUSU KUTCHER, BİZDEKİNİN 30 KATINI ALIYOR
Amerikan TV Guide dergisi en çok kazanan Amerikan dizi oyuncularını yayımladı. Ashton Kutcher, “Two and A Half Men” dizisinden bölüm başına 750 bin dolar alıyor. Bizim en baba oyuncu ortalama aldığı para dolar olarak 25-30 bin dolar arası. Neredeyse adam bizdekinin 30 katını alıyor.
Sektörün büyüklüğü belki de bu paralardan anlaşılıyor. Bizdeki gelir düzeyi, refah hali vs. bakıldığında Ashton Ağabey’in
Show TV’deki ‘Bebek İşi’nde son bölümde şöyle bir sahne vardı: Candan, Murat, Candan’ın annesi Suzan ve babası İlhan monopoly oynuyor. Ekibe bir de Ozan, Murat’ın kardeşi ekleniyor. Ne içelim muhabbeti yapılıyor. “Çay mı istersiniz?” sorusu. “Yok biz ... alalım”.
Televizyonun yayın akışı içinde olağan bir şey gibi sunulan “Biip”. Televizyon izlerken bazen ‘biip’ sesi duyulabilir, bu normaldir yayınla ilgili bir durumdur diye kabul edemediğim için sürekli bu konuyu yazıyorum. Ve sürekli ekranda her akşam benzer sahnelerle karşılaşıyorum. “Kardeşim viski demesin, yasakladık bilmiyorlar mı?” diyeceklerdir. Ya da; “Aile içinde monopoly oynarken, hele anne ve baban da varsa, bu viskinin ne işi var?” da diyenler olabilir. Sanki benim kafam basmıyor böyle yorumlar yapmaya.
Şöyle de düşünmek mümkün; bu sahnedeki amaç nedir? Oyun sırasındaki muhabbet. İçecekler birer ayrıntı. Ama işte ayrıntı olmayınca ve merak uyandıran bir hal alınca, ortaya viski çıkıyor! Viski çıkınca da “Biiip” geliyor ve buzlanıyor. “Ne içtiler?” diye
sormaya başlıyorsun. “Çay dedi sonra
galiba viski”.
Bir sonraki sahnede bir kişi hariç bütün masa buzlu; “viski bardağı” diye bilmeceyi
Burak Yılmaz’ın attığı golün ofsayt olup olmadığı maçı izleyen Lig TV izleyicileri arasında tartışma konusu oldu. Bizim evde de aynı durum vardı. Altı kişi izliyorduk her kafadan bir ses çıktı. “Yüzde Yüz Futbol”da Rıdvan Dilmen de dile getirdi, “Lig TV önceleri çizgi çiziyordu sonra vazgeçti, bu tekrar uygulanmalı” dedi. Aynı gün İngiltere Premier Lig karşılaşması Cardiff City - M. City maçında İngiliz yayıncı kuruluşu, bu uygulamayı gayet hoş bir şekilde ekrana getirdi. Lig TV şu çizgiyi çekmeli.
Dilmen’den Lig TV yorumcusuna; provokatör
Bursaspor-Galatasaray maçında Drogba’nın oyundan alınmasını Rıdvan Dilmen doğru buldu. Olabilir. Ama Lig TV’de maçı anlatan arkadaşımızın “Bursa, Drogba oyundan alınınca daha rahat geliyor” yorumuna kızdı. Arkadaşa “provokatör” dedi. Lig TV’de maçları iki kişi anlatıyor. Lig TV’de maç anlatanların yorum hakları var mı yok mu? Yorum yapmak sadece futbol programlarındaki isimlerin tekelinde mi? “Hain”, “düşman”, “provokatör”... Bu kelimeleri ne kadar kolay kullanıyoruz!
FUTBOL PROGRAMI FATİH TERİM’E FENA BOZULDU
Futbol programları, ülke futbol gündeminin sıcak konularının içine girmeye başladı. Bu hafta oyundan alınan
Elde olmayan bir şey. Heyecan ve ümit dolu sloganlarla süslemek şart oluyor tanıtımları. Star, Fenerbahçe’nin salı günü Arsenal’le oynayacağı rövanş karşılaşmasını yayınlayacak. Birinci maç oynanmadan dönmeye başlamıştı anonsu. Neydi slogan? “Devler liginde son engel Arsenal... Canlı yayında Star’da...” Hatta hezimetle sonuçlanan ilk maçtan hemen sonra bu sloganın yer aldığı tanıtım dönmeye devam etti. Sonuç, ortadakinin aşılmaz bir engel olduğunu gösteriyordu. Baktım tanıtım şöyle olmuş: “Fenerbahçe adına yakışanı yapmak için sahaya çıkıyor. Şartlar çok zor, biliyor ama oynanacak; kocaman bir doksan dakika daha var...”
Bence böyle maçların tanıtımlarını yaparken ayağı sağlam basmak lazım. Sonra böyle ters köşe olunuyor!
TELEVİZYONDA FİLM İZLEMEYİN: BUZ, BİP, BOL REKLAM VAR
Açık kanallarda film izlemek, anlamsız olmaya başladı. Hadi eskiden böyle film indirip izlemek falan yoktu. Bir de cazip gelmişti televizyonun özel halinde enteresan filmleri izlemek.
Şimdi öyle bir noktaya geldik ki bize alışmamız istenen bir “izleme kılavuzu” sunuluyor. Nedir bu kılavuz? Bol buzlu, bipli ve reklamlı filmler....
Reklam, “Ne yapalım para kazanacağız” tarafı, bip ve buz
Şafak Sezer, Show TV’de şov - sitcom karışımı “The Kumars At No: 42”nun yerli versiyonuyla ekrana gelecek. Ali Eyüboğlu yazdı. Peki bu format iş yapar mı?
Bazı isimler ekranda vazgeçilmezler listesindedir. Programının ya da dizisinin tutup tutmaması sorun değildir. Olmazsa, bir daha yaparlar; olmadı, yeni baştan denerler. Bu isimlerden biri Tayfun Güneyer... Şafak Sezer’le birliktelikleri “Türk Malı”nda çalışmıştı. Dizinin tekrarlarına denk gelince bir süre kaldığımı fark ettim. Dolapta bekleyen yemeğin lezzetinin daha güzel olduğuna inanırım. Gelelim bu yeni formata; ikili yine birlikte çalışıyor.
Her ülkede farklı bir köken
BBC yapımı “The Kumars at Number 42” bir dizi - şov karışımı... Kumarlar, Hint kökenli bir aile. Oğulları şov programı yapıyor, onlar da kendisine maydanoz oluyor. Her programa bir ünlü çıkıyor, doğaçlama şov yapıyorlar.
Benzerleri birçok ülkede farklı ailelerle yapıldı. ABD’de Latin kökenli aileyle denendi. Tutmadı. Avustralya’da Yunan ailesi yapıldı, olmadı. NBC, formatı önce almak istedi sonra vazgeçti. En enteresanı Rusya’daki örneğinde yaşandı. Channel One kanalında yayınlanan versiyonda, bir Ermeni aile yer aldı. Fena halde eleştiri