Evler birbirine bitişik. Karşı apartmanın alt katında, açık pencereden her gün bu yaz sıcağında, kulağıma gelen şarkıların, ekrandaki resmi geçidi: ‘Bir Şarkısın Sen’. Damar şarkıların çocuk seslerden bir kere daha dinlemesi. Karşı apartmanın o odasında oturanların büyük bir keyif alarak izlediklerine inanıyorum. Çünkü o şarkıları söyleyenler de onların kapı komşusu. ‘Annem’i söyleyen (“Kibariye’den dinle ağlarsın” dedi arkadaşım!) Ali Taşçı kardeşimizi izlerken, o yaşta bu ne acıdır, bu ne kederdir diye düşünüyorsun. Bir halta yaramıyor. Kibariye, görmüş geçirmiş okur tabii ki diye bir daha kendine sorsan yine boş. Yeteneklerin ‘acıların şarkıları’yla break dance kıskacında olduğu ülke gerçeğini bir başka örnekle izlemiş oluyoruz. Çocuk istismarı diyorlar. Yok bunun adı ‘izlenme oranı yüksek şarkılar’ yarışması. Çocuk nerede büyüyor, ne dinliyor? Özeti bu yarışmada...
AYA İRİNİ NEFES ALSIN
‘Tarihin Arka Odası’nda İlber Ortaylı söyledi; “Aya İrini’nin acil restorasyona ihtiyacı var” diye. Konserleri sevdiğini söyledi Ortaylı. Ama “Bir rahat bırakın bu tarihi mekanı” dedi. Sabah akşam Aya İrini. Neredeyse enstrümanını kapan burada... Tarihi mekanda ruhani bir edayla konser
Avrupa Futbol Şampiyonası’nda geldik final maçına. Sizce TRT yayınlarda başarılı mıydı? İsterseniz bana yazabilirsiniz. Ben ukalalık yapmak yerine bizzat TRT’nin bu yayınları gerçekleştiren ekibine sordum. Amacım, işi yapanların cephesinden konuya bakmaktı...
“Tüm açık mekanlarda TRT 1 açıktı”
TRT, maçların izlenme oranından memnun. Dizilerin sezon finallerine denk gelmesi bir ölçüde izlenme oranını etkilese bile. “Neredeyse tüm halka açık mekanlarda bir aya yakın süreyle TRT 1 açık kaldı” diyorlar.
TRT Spor yorumcularının performansı nasıldı?
Yeni başlayan ‘İbreti Ailem’ ve ‘Annem Uyurken’ ve final yapana kadar ‘Çocuklar Duymasın’... İki yeni bir eski diziyle yazın çarşamba akşamları ‘komik’ geçecek. İki yeni dizinin hali nedir? Ben tutucu oldum ya da o akşam formumda değildim, topu kendi tarafıma atayım ve özetle “Vallahi sarmadı” diyeyim...
‘İbretim Ailem’ (Star) baktım forumlarda genel olarak beğeni toplamış. Hatta uçar kaçar bir dizi olduğu, esprileriyle farklılığını ortaya koyduğu yazılmış. ‘Geniş Aile’den hatırladığımız Ömer Uğur’un bu dizinin yönetmeni olması “Yeni ‘Geniş Aile’ geldi” müjdeleriyle duyurulmuş. Dedim ya, ya ben başka dizi izledim ya da kafam basmıyor. Böyle bir heyecanı ve müjdeyi yaşamadım. İzlemeye devam tabii ki.
‘Annem Uyurken’de (Kanal D) Hümeyra yatakta uyuyordu ve etrafında üç kadın konuşuyordu. Mesela hatırladığım bir sahne. Nereye varacak diye bekledim. Sonra Büşra Pekin’in minibüs yolculuğu tadındaki sahnesi acaba neden beni güldürmüyor diye düşündüm. Yine kendimde buldum suçu: ‘Yok bende sorun. Benim gülme efektlerim değişmiş...”
REHBER
AVRUPA ATLETİZM ŞAMPİYONASI’NI KAÇIRMAYIN
Eurosport’tan izleyebilirsiniz. TRT HD, “Ben de HD kalitesiyle yayınlıyorum, buyrun” diyor.
Can Dündar’ın yazısı çıkış noktam oldu. ‘İyi ki stratejistler yönetmiyor’ başlıklı yazısında Dündar, şu giriş yapıyor: “Cuma gecesi Suriye krizini ekrandan izlerken ‘İyi ki Türkiye’yi stratejistler yönetmiyor’ diye düşündüm.
Gece yarısı savaş baltasını kapan koşmuştu stüdyoya...
Olayın ayrıntılarını bilmeseler de, çatık kaşlar, kararlı bakışlarla keşif uçağının düşürülmesinin ‘casus belli’ (savaş nedeni) sayılacağını söylüyor, ‘en sert tepki gösterilmesini’ istiyorlardı...”
Her kanal ‘kriz’ ve ‘savaş’ başlıkları ve hatta meşhur körfez görüntülerini andıran ‘haber fragmanları’yla havaya girmişti. İnterpress Ajansı’nın yaptığı küçük araştırmada, krizden bu yana Türkiye çapında yayın yapan televizyonlarda (yereller de dahil) ‘Suriye ile savaş krizi’ üzerine program (haber, haber program vs.) sayısı 150-200 sınırına ulaşmış.
Peki en çok çıkan isimler kimler? Can Dündar’ın “Savaş baltasını kapan koşmuştu” dediği isimler. Kriz anıyla birlikte ‘yıldızı parlayan’ isim Yeditepe Üniversitesi hocalarından uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Mesut Hakkı Caşin. Sanırım NTV ile ünlendi hocamız. Eski bir askerdir kendileri. “Aynen girelim” mesajları vermiştir. Bilge Adamlar Stratejik
‘Kaç kişiydik o zaman, bak kaç kişi kaldık şimdi’ sözleriyle giden ‘Bodrum Bodrum’ şarkısı üzerine kaç reklam filmi çekildi? Bir mi? En son özel bir hastane reklamında kullanıldı. Ardından ‘Peki Peki Anladık’ diyerek giden şarkıyı aynı gün içinde bir başka reklamda izledim. BP, Alo Garanti, Shop and Miles , Renault, Elma Hesabı, Eti... Say, say bitmez. ‘Sana Sarı Laleler Aldım Çiçek Pazarından’ mutlaka olmalı. Hangi reklama gider?
Aslında tuhaflık bende geliba. Hâlâ “Bodrum’un inşatları başlamamış günlerinde, elinde gitar, bir şişe şarapla mendireğin orasında, bım bım söylenen genç işi sözlerde kalmışım. Ee, ama o zaman da bu akorlar yan yana gelemiyor ki ya da o sözler.
Mazhar Ağabey’e kızmıştım bir ara, “Her şarkı reklama olur mu?” diye. Şimdi kızmıyorum. Her şarkının bir reklam cıngılı mevcut artık. “Çok süründüm evladım, çook. Oturup da bana maval okuma. Yap o besteleri önce, yaz o sözleri sonra gel” diyordur. Ya da “Derdin neyse kendi içinde hallet, beni benimle bırak. Git kendin hangi parçayı hangi ruh bilmemnesi içinde dinleyeceksen dinle” diye de devam ediyordur. Elimde değil, hâlâ bazı şarkıların bir fiyatı olamaz diye düşünmeden edemiyorum...
İstanbul’da yolda olup “Trafik ne durumda?” diye sormanın belki de en ciddi günlerini yaşıyor şehir. Durum böyle olunca, bir radyonun yıldızı acayip parladı; Radyo Trafik, 2010 yılında kuruldu. Saran Holding içinde yer aldı. Türkiye’nin ilk trafik temalı radyosu. Zaten bu markayı da alınca iş bitti. Taksicilerin her daim açık tutulan frekansı bugünlerde sanırım, tüm özel araç sahiplerinin de ilgi alanı içinde. İstanbullu bu radyoyu dinliyor. Daha çok dinler.
BİR HABERİN TÜRKİYE’YE AİT OLMASI
Garip bir laf. Ama başka bir şey bulamadım. “Bizim olan bir haberin özellikleri nedir?” Habere konu olan vatandaşla haberi yapanın bakışı, sanırım yeterli oluyor bu sorunun cevabı için. Yer Ankara İnönü Caddesi. Metro inşaatı yapılıyor altta. Üstte göçük oluştu vatandaş yürürken, birden kayboldu gitti. Bir haber bülteniyle durumu özetleyelim; “Hava Kuvvetleri önünden başlayan aramalar Milli Eğitim Bakanlığı önüne kadar devam etti.” Cesede burada rastlandı ve böyle bir yolculuk yaptı! Olayla ilgili Fox Haber’de vatandaşa soruyorlar; “Sen olsan ne yaparsın?” diye. Kendisi; “Dikkat ederim, o tür yerlerden geçmeyeceğim” demiş. Tedbir olarak yani! Öyle yerler dediği, dağ başında ya
TRT’nin Euro 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın bilançosu nedir? TRT’ye sordum rakamları. Euro 2012’nin başlamasıyla birlikte TRT 1’de toplam izlenme oranı yaklaşık yüzde 50 oranında artmış. AB grubunda Euro 2012 öncesi reyting 2.56 iken maçların yayını sonrası 4.11’e çıkmış. Paylaşım da (share) 7.61’den 13,49’a (yani o saat diliminde televizyonları açık olanların TRT’yi izleme payı). Tüm kişilerde izlenme oranı 1.92’den 3.48’e çıkmış. Paylaşım ise 5,45’ ten 11, 28’e. Bizim takımın olmaması önemli. Ama ben açıkçası yeterli bulmadım. Başka faktörler de giriyor devreye galiba.
Şampiyonaya katılan ülkeler ne durumda
Euro 2012’nin izleme oranlarını 2008’den daha fazla (Eurodata World Wide verilerine göre). Hollanda-Danimarka maçının izlenme oranı yüzde 87 oldu (6.8 milyon kişi). Almanya’dan ilginç bir karşılaştırma var: Bayern Münih-Chelsea maçını SAT 1 kanalında 16.8 milyon kişi (yüzde 55) izlemiş. Portekiz’le oynadıkları EURO 2012 maçınıysa 22,3 milyon kişi (yüzde 69.3).
İspanya-İtalya maçı da enteresan. İspanyolların efsane tenisçisi Nadal’ın Roland Garros maçlarına denk gelmesi izleyiciyi bölmüş. Yine de sonuç; 10.1 milyon kişi. Veriler finale yaklaşırken
16yeni dizi geliyor diye yazdım. Şöyle bir baktım. ‘Yeni bir derdi olan, yeni bir hikaye anlatacak’ dizi yok. İki örnek;
‘Hayatımın Rolü’. Robbie Williams’ın çocuklarını görebilmek için dadı kılığına girdiği filmin ‘yerli hali’ diye açıklandı. Tamam. Bunu denemediler mi? ‘Size Baba Diyebilir Miyim?’ diye bir dizi vardı. 2004’te Kanal D’de yayınlandı. Bir tiyatro oyuncusu olan Aziz’le psikiyatrist olan Serap boşanmış bir çifttir. Hayal, Aliş ve Su adında üç çocukları vardır. İşleri pek yolunda gitmeyen Aziz, yeğeni Neşe’yle kocası Cem’in evinde kalmaktadır. Çocuklarını mutlu etmekten başka düşüncesi yoktur. Film ve TV yapımcısı arkadaşı Turgut’un verdiği ufak tefek rollerle para kazanmaya çalışır. Bir yandan da gazete ilanlarından iş aramaktadır. Serap’ın verdiği dadı aranıyor ilanıyla hayatının kararını verir ve işe talip olur. Rahmetli Osman Yağmurdereli’nin bir işiydi. Yağmurdereli Müge Anlı’ya Vatan Gazetesi’nde verdiği bir söyleşide şöyle demiş dizi için, “‘Size Baba Diyebilir Miyim?’ ajansın sert yumruk yediği bir iştir.” O yıl için geçerli bir sözdü. Peki şimdi aynı işi Haluk Bilginer yapıyor. Dadı oluyor. Okan mı başarısızdı ya da Haluk Bilginer mi başarılı olacak,