TV8 aslında bir ‘mizah programları’ okulu. Şahan buradan geçti, ‘Komedi Dükkanı’ buradan geçti, Yavuz Seçkin buradan geçti. Şimdi ‘Çete’ var. Çok izlenen kanallarda olsa mecburen ‘şablonların içinde’ olacaktı. Ama burada kafasına göre takılıp kendini bulma hakkına sahip olunuyor. Bu arada aileden sorumlu bakanımız sakın bu programı izlemesin! Babazonlar, İllegaller, Acılar Evi, Çift Kaşarlı Lost skeçleri karşınızda. Kısa skeçte ise ‘Bir zamanlar fakir ama onurlu bir genç vardı, anımsıyor musun?’ var. (TV 8/22.50)
O ‘TEK BAŞINA’
Tartışmasız Türk sinemasının ‘kült’ jönü Cüneyt Arkın’dır. Onu, televizyonların gerçekten başarılı marka belgeselcisi (aslında gözlemci, bir kamera ve küçük ayrıntıların adamı diyebilirim) Cengiz Özkarabekir’in vizöründen izleyeceğiz. ‘Tek Başına’da gerçekten ‘tek başına’ bir adam izleyeceğiz. Geçtiğimiz yıl omurilik zedelenmesi sebebiyle ameliyat olan Arkın, hareket kabiliyetindeki kısıtlamalara rağmen ‘Tek Başına’ için İstanbul’un çeşitli yerlerini dolaştı. İstanbul’a göç eden Maraşlı bir aileyi konu alan ‘Gurbet Kuşları’ filmiyle sinemaya adım atan Cüneyt Arkın, kendisi için de büyük önem taşıyan bu filmden kareler canlandırdı. (HABERTÜRK / 19.10)
ALBÜMÜ
Star ‘yarışmalar ve diziler’de deneme yanılma yöntemini uyguluyor. Kanal, özellikle yarışmalarda beklediğini hiç bulamadı. En son örnek Mustafa Sandal. ‘Kimsin Sen’, 15 Şubat’ta başladı ve bu hafta başında bitti. Yabancı formattı. Bizde her yabancı formatın tutup tutmayacağı belli olmaz. Şimdi bir yeni yarışmaya daha başlıyor kanal. ‘Çal Kalbim’de kızlar oğlanları beğenecek. Bay J sunuyor.
Aslında ses tonu ve duruşu ile Bay J fena bir seçim değil, ama yarışmanın akıbetini zaman gösterecek.
REHBERİM
TEHLİKELİ İLİŞKİLERİN GENÇ YORUMU!
Bir ayakkabı sürekli yolları kat etti. Uzun süre paçası tam üstüne oturmayan bir spor ayakkabıyı izledik. Azad’ı takip ediyordu. Bu arada Beyoğlu ‘Ezel’ ekibinin resmi geçit alanı oldu. Bu hafta da Ramiz Dayı kalabalık arasında Saray Muhallebicisi’ne doğru gidiyordu!
Neyse şimdi aklıma gelince birden elimde olmuyor cümleyi sıkıştırıyorum. Efendim bu, herhangi bir spor ayakkabısı değil. Diğerlerinden farklı kült bir marka. Ve bunu anlamamak mümkün değil.
Hatta ‘Genç Siviller’in de sivil ayaklarına giydikleri cinsten. Yani Converse. Acaba bu ayakkabı markası satışlarını artırır mı? Peki bu gizli reklam olmuyor mu?
YERLİ MALI DEĞİL AMERİKAN MALI
Show TV’nin Binnur Kaya ve Şafak Sezer imzalı yeni bir komedisi başladı. “Para yok” diye yayından kaldırılan ‘Bu Kalp Seni Unutur mu?’ dizisinden sonra bu ikinci yeni işi kanalın. İzlerken, “Yahu bunlar herhalde Amerika’da yaşayan Türk ailesi” diye düşünüyor insan. Ama yok Kuzular ailesinin reisi, PTT’de çalışıyor. Yan komşu yeni evli, herhalde Maslak’taki yüksek binaların birinde geleceğin CEO’su olarak yetişiyor. Ve bu ikisi de komşu oluyor.
‘Teke Tek Özel’in girişinde Pelin Batu’nun son durumu ile ilgili bir konuşma oldu. Fatih Altay’lı Murat Bardakçı’ya dönerek “Vallahi kıza kötü davranıyorsunuz” dedi. Bardakçı ‘geçici bir hiddet’ olduğunu söyledi. Şimdi burada şöyle bir durum söz konusu oluyor; Pelin Batu mahallenin saf küçük kızı, Murat Bardakçı ile tarihçi abimiz de yaramaz çocukları. Sürekli küçük saf kızı kızdırıp ağlatıyorlar. ‘Sen sus bakiim’ örneklerine daha önce ben de şahit olmadım değil. Ama galiba zaten böyle bir figür olarak oraya konulmuş. Bazen rolünü unutuyor Batu, o zamanda sorun oluyor.
SİGARA OLAYI
Geçen hafta konuşuldu, RTÜK, Digitürk’te yayınlanan beş film için ‘sigara’ cezası kesti. 1996’dan önce oynayan film ve kliplere böyle bir ceza verilmemesi talebine bile RTÜK “Hayır” demiş. Başkanı ‘eski filmlerde sigaraların buzlanması’nın anlamsız olduğunu söylemişti. Ama “Ne yapalım kanun” diye de eklemişti. Tenten’e ceza verdiler yani! Bu anlayış meselesi o kadar. Başkan dirayetli olur, “Yok böyle komedi” der. Ya da bu konuda baskı geliyorsa ağırlığını koyar. Dizilerde sigara içilsin demiyorum. Ama ne bileyim muhteşem bir filmde adam sigara içiyorsa, yani o karakteri bütünlüyorsa buna kimse
Böyle dedim çünkü gerçekten duyduklarım beni ürküttü. CNN Türk’teki ‘7/24’te, dinlemenin hangi boyutlarda olduğunu görmenin şaşkınlığını yaşadım. Bir dinleme uzmanı vardı. Bir program varmış bunu kurduğun zaman iki kişinin konuşmasına ortak olabiliyorsun ya da dinlemek istediğini cepten dinleyebiliyorsun. Bireylerin dinlenmesi olayı şu; aile için dinleme. Yani baba çocuklarının ne yaptığını, kiminle konuştuğunu bu programı telefonuna kurarak dinleyebiliyor.
Oğlanın ya da kızın haberi yok, bütün konuişmalar baba tarafından dinleniyor. Bu da gayet sıradan bir şeymiş gibi anlatıldı. Hatta canlı yayında bu dinlemenin nasıl yapıldığı ‘şekil a bir’ gibi bizlere sunuldu. Çok doğal bir şey. Yok satıyormuş bu program. Bu nasıl bir durumdur. Sanki matah bir olaymış gibi bizlere “Bakın siz de bu programı alın, eşinizi dostunuzu kimi isterseniz dinleyin” deniyor sanki. Suç mu? Yo, kayıt olmadıktan sonra suç değilmiş. Adam karısını, karısı kocasını da rahatlıkla dinleyebilir. Zaten genelde istek bu yönde oluyormuş.
Dinlenme aslında siyasi boyutun dışında, ‘sıradan kişiler’in de artık kitabına girdi. Teknolojinin gelişmesi olarak sunuluyor. Teknoloji kendi kendinin kurdu olmuş. Evet
Malum ‘Aşk-ı Memnu’nunson bölümünde Bihter’in hamile olmadığı ortaya çıktı. Bu da beklenen bir şeydi. Çünkü daha dizinin devam etmesi gerekiyor. Finalde Behlül’e bir tokat attı Bihter. İçime doğdu, sanki dizinin yeni sürprizleri başka yönlere doğru gidebilir.
Mesela senaristler Nihal’e bir sürpriz yapıp genç kızı da olayın içine katabilir.
Bu arada dikkatimi çeken bir şey vardı; bu residance lüks bir yer. Ama nedense kapılar galiba kağıttan. Behlül şöyle kapının önünde Bihter ile Adnan Bey’in ne konuştuklarını ‘kozmik oda’ halinde dinledi. Ve bu residance’ın içi de odadan çok bir ev gibi. Hayli büyük. Hadi kapının önünde konuşuyorlar desem, o da değil. Demek ki her oda yandaki odada nelerin konuşulduğunu rahatlıkla duyabiliyor!
AVŞAR’DAN SOLCULUK SORULARI
Hülya Avşar’ın son konuklarından biri Aytaç Arman’dı. Bir zamanların ünlü jönü. O zamanlar sağcı ve solcu ayrımı doruktaymış. Aytaç Arman “Sen sağcılarla çalıştın” dedi Hülya Avşar’a. Avşar da sinemada ayrımın olduğunu söyledi ve solcu olarak nasıl sıkıntılar yaşadığını sordu. Aytaç Arman; sağ tandaslı birinin gay rolü oynamasının zor olduğunu, kendisinin rahatlıkla böyle bir karakteri oynayabileceğini söyledi. Evet,
En son galiba 11 Şubat’ta ekrana geldi, Sinan Çetin ve ‘Hayat Sineması’. Sonra birden kayboldu. Merak ettim ne oldu diye. Sordum Kanal D’ye. Kaldırmışlar. Hayatın sineması ‘Son’ demiş haberimiz yok. Bize özgü bir şey bu. Ne selam ne sabah, “Kaldırdık abi” durumu. Başından böyle olacağı bilinen bir şeye başlamak neyin nesi onu da anlamış değilim. Sinan Çetin kendi egosunu tatmin ediyordu. E, “Gel kardeş bu kanalda yap”; sonra “Tutmadı başka zaman başka yerde buluşalım” denildi! Peki nasıldı program? İlişkilerinde sorunlu olan kişiler vardı. Bir farkı vardı, şehirli olanların ilişkilerini anlatıyordu. Yani okumuş, yazmış, evlenmiş sonra, bir türlü işin içinden çıkamamışların. Kavga gürültü alt perdede, hani gündüz yaşananların ya da bizim Yalçın Çakır’ın ‘felaket korosu’ gibi değil. Hatta hatırlıyorum, bir adam vardı; halim selim, elinde çiçekle gelmişti. Kadın “Hayır olmaz”demişti ve Sinan Çetin’in sinema koltuklarında sunduğu programdan çekip gitmişti. Yüzünü hiç unutmadım adamın. Çiçekleri ile kalakalmıştı. Biraz utangaç programdı. Film tadında mı derler hani öyle bir sunumu vardı. Anlayacağınız Sinan Çetin bir televizyon denemesini daha rafa kaldırdı.
VOLKAN KONAK ÇOK TERLİYOR
Evet bir dizi daha bitiyor. ATV izleyicisinin sahiplendiği dizi ‘Kasaba’ önümüzdeki hafta finali yapıyor. Örgütlü bir izleyici kitlesi olduğunu gördüm bu dizinin. Bitmemesi için acayip çaba harcıyorlar. Ama işte bir yere kadar. Finalin ilginç olacağı yolunda duyumlar aldım. Sonuçta bu düzenin değişmesi lazım. Ne bu kadar çok dizi, ne bu kadar uzun dizi, ne de bu kadar ağır çalışma şartları olmalı. Galiba bu yıl bu anlamda bazı gelişmeler olacak gibi görünüyor. Tiryakileri diziyi bu hafta ve sonraki hafta izleyebilecek. (ATV / 22.20)
DİYALOG DEĞİL MONOLOG
‘Teke Tek’te Sevan Nişanyan ile Yusuf Halaçoğlu ne yaptı? Bir monolog vardı. Şöyle bir şey; mesela bir programa gidiyorsunuz. Kim gelecek bilirsiniz. Her ikisi de birbirlerini tanıyor. Üç aşağı - beş yukarı ne diyeceklerini de biliyorlar. O zaman diyorum oraya konuşmak için ya da adı tartışma olan şey için değil, kendi görüş ve düşüncelerini söylemek için gidiyorlar. Ve başından bunun böyle olacağını biliyorlar. Bittikten sonra da mutlaka cep telefonları çalmış ve her iki isim de arkadaşları ve çevrelerinden övgü dolu sözler almışlardır!
‘AŞK VE CEZA’DA ATTİLA İLHAN
Dizilerimizin roman, şiir merakı biliniyor. Hoş bir sos