DOS SANTOS TELAŞI!

30 Mart 2010

Galatasaray - Fenerbahçe maçını radyodan dinledim. Yolda, vapurda, kırda, dağ başında, görevde nice insan, aslında radyo dinliyor. En azından bu maçı radyodan dinlediklerine eminim. Biz de bu ruh hali ile oturduk eski günlerde olduğu gibi radyonun başına. Epey zaman olmuş yani. Bir garip geldi. Neyse Levent Özçelik’in sesi ile havaya girdik. Birden bir şey dikkatimizi çekmeye başladı, sahada ‘iki Dos Santos’ var. Ama biri Giovanni diğeri ise Andre. Levent Özçelik’in kafası iyice karıştı. Takım kadrolarında Giovanni diyor Galatasaraylı Dos Santos için. Fener’in kadrosunda ise sadece Dos Santos yazıyor. Levent Özçelik -dedim ya kafası iyice karıştı - ikisine birden “Dos Santos” diyor. Hangi Dos Santos olduğunu ise pası verdiği takım arkadaşına göre anlayabiliyorsunuz. Peki bunlar maç içinde karşı karşıya gelmedi mi? Eh işte o zaman ‘Galatasaraylı Santos’ diyerek çözümü buldu. Yok, bu iki ‘Dos Santos’ yine başka taraflarda oynamaya devam edince birden ‘Ortak Dos Santos’a geçti Levent Özçelik. Lig TV’nin özet yayınında bile ‘Andre’ diyerek birine, bu işi çözmüştü. Ki ekranda kim olduğunu görüyorsun. Radyoda ise hayal ediyorsun! Maç boyu bizde Dos Santos’ları hayal edip durduk!

DERBİ

Yazının Devamı

RAMİZ DAYI PORTEKİZCE YEĞEN DİYE BİLİR Mİ?

28 Mart 2010

Bu yılın flaş dizisi ‘Ezel’in internet sitesinde portekizce ve İngilizce altyazı olacakmış. Amerikan filmlerinde ‘fuck’ aşağı ‘fuck’ yukarı gider de biz dublajda duymayız. Peki, Portekizce ‘yeğen’ ne demek? Ayrıca bizimle aynı anlama mı geliyor? Fransızcasını düşündüm, ‘yeğen’ diye altyazı yazsan, Fransız “Acaba bu koca adam kimin yeğeni?” diye sorar. Bu arada ‘Altyazılı İngilizce ve Portekizce sayfasını’ açmak zor. Yani denedim ben de, açılmıyor.


DİZİLERDEN KLİP YAP OYUNCU İLE TANIŞ
Ay Yapım işi iyice büyütmüş. Şöyle ki, şirket, televizyonda yayınlanan dizilerinden en iyi klibi yapanı seçeceklermiş. Ve sonra birinci olanı o dizinin oyuncuları ile tanıştıracaklarmış. Yani üşenmeden oturup, montaj üstadı olup, günlerini gecelerini o dizilerin görüntülerine verip, ortaya bir klip yapacaksın. Alt tarafı gidip bir dizide oynayan vatandaşlarla tanışacaksın. E, vardır meraklısı. Hadi o zaman görüntüleri seçmeye başlasın şimdiden!
Bir de “Favori karakterinizin yüzü olun arkadaşlarınızı şaşırtın” demişler. Onu da tıkladım. Karşıma şirketin dizilerinin isimleri çıktı. Şimdi bizim sitenin bekçisine hangi ‘yüz’le gidebilirim? Bana Ramiz Dayı yakışır. Behlül olsam “Abi sapık mısın?”

Yazının Devamı

MÜZİKTE TRT SANSÜRÜ

27 Mart 2010

Bir zamanlar TRT’nin eğlence programlarına çıkan isimlerin dışında kimsenin sesini duyuramadığı bir ‘entonasyon bozukluğu’ gerekçeleri dönemi yaşandı. Ve sanatçılar TRT’yi boykot etti. ‘Oradaydım’ belgeselinde o günleri Şanar Yurdatapan anlatacak. Aslında bugünlerde de enteresan gelişmeler oluyor. TRT kültüre sansür uyguladı. Kendi kültür kanalını kaldırdı. O günleri izlemek ve öğrenmek iyi de. Bugünlerden bakınca aslında ne değişti? Daha mı iyi müzik dinliyoruz bugün? (CNN TÜRK / 23.30)


ÖZEL BİR FİLM
‘Rockn Rolla’yı İngiliz yönetmen Guy Ritchie yazıp yönetmiş. The Clash müzikleri işin cabası. Bir Rus gangster Londra emlak piyasasında çevirdiği bir dümenle milyonlarca sterlin kazanç sağlar. Londra’nın suç dünyası bu servetten paylarını almak için harekete geçer. (GOLDMAX / 20.15)


Yazının Devamı

AVŞAR’DAN TUHAF SORU: BİKİNİ GİYDİNİZ Mİ?

26 Mart 2010

Ayşe Kar, ‘Lal’ romanı ile pek konuşulur oldu. Hülya Avşar’a çıktı. Romanla ilgili ODA TV’de Mümtaz İdil, hani çerçeveyi çizen “Peki şimde neden bu roman?” sorusuna cevap arayan bir yazı yazdı, “Artık aşkın da, maceranın da ihanetin de intikamın da insani bir duygu olduğunu ve bunların gerektiğinde uygulanması gerektiğine karar verildi. Ayşe Kara’nın ‘Lal’ romanı bu yaklaşımın bir ürünüdür. Roman sanatı açısından değerlendirmekten çok sınıfsal bir başkaldırı ve yönlendirme açısından bakmak gerek. (...) Bu, ‘İslami kesimin’ yeni fark ettiği bir şey değil tabii ki. Bu, uzun süre baskı altında tuttukları duyguların artık açılımı.”
Bu notu neden yazdım. İşte başlıktaki sorunun karşılığı. Hülya Avşar tesettürlü yazarımıza ‘diğer tarafın’ çok merak ettiği(!) soruyu soruverdi. “Hiç bikini giydiniz mi?” Yazar birden zor durumda kaldı tabii. Denize girdiğini hatta iyi bir yüzücü olduğunu da söyledi. Ama bunun cevabı “Bu konulara girmeyeceğim”di. Ve öyle olmalıydı. Ama Avşar, Mümtaz İdil’in bu yorumunu okusaydı ‘Bikini ile romandaki anlatılanların farkını’ anlayabilirdi!



REHBERİM
YENİ TÜRK FİLMLERİ ARTIK TELEVİZYONDA

Yazının Devamı

HAYDİ GAZETECİLER EKRANA!

25 Mart 2010

TRT Haber kanalı kuruldu. Hurraaa gazeteciler orada. Kanalda bu akşam Nuriye Akman ile Rıdvan Memi’nin ‘Akılda Kalan’ adlı programları başlıyor. Tam karşıda şişmiş bir güvercin guruldayıp duruyor. Balkon penceresinin önünde yani. Yazarken aklım ona gitti.
Neyse, TRT 2’yi haber kanalı yaptılar. Köşe başlarını programyapan gazeteciler tuttu. Eleştirim, sayın Akman ve Sayın Memi ile ilgili değil. Genel olarak ben bu olaya gıcık oldum, durum budur. Efendim konukları Dinç Bilgin’miş. Şu sıralar pek revaçta. Basınımızın hali üzerine akılda kalan isimlerden biri. 28 Şubat’ta ne yaşandı herhalde yine onu anlatacak. (TRT HABER / 20.10)


BU ARŞİV, NASIL BİR ARŞİV?
Böyle iddialı isimlere sinir oluyorum: ‘Demokrasi Arşivi’. Sanki bütün demokrasinin arşivi onlarda. Bu akşam çete - mafya devlet ilişkisi konuşuluyor. Konuşulsun tabii ki. Bitmeden, tükenmeden, bıkmadan konuşulsun. Benim ömrüm yetmeyene kadar konuşulsun. Milliyet’ten Belma Akçura, Yeni Şafak’tan Abdülkadir Selvi ve Ecevit Kılıç var. (24 / 20.00)

Yazının Devamı

BAŞKANIM OYUM SiZE

24 Mart 2010

Sevgili başkanımız Özhan Canaydın’ı kaybettik. Sabah babamı aradım. Söyledim. “Vay vay vay, o da mı?” dedi. Babam bugün 83 yaşında. Sıhhati yerinde. Biraz unutkanlık var, eh o da olacak. “Çok dürüst, hayatını Galatarasay’a veren başkandı” dedi. Babam çok yakından tanırdı onu ve hep destekledi. Özhan Başkan nasıl denir hayatını evet kelimenin karşılığı buysa hayatını Galatasaray’a verdi.
Sınıf arkadaşı Mehmet Ali Birand Lig TV’deydi. “Evet çok üzüldü ve bu, hastalığını tetikledi” dedi. Haber kanallarımıza baktım. Ohh ohh. Bir yanda Saba Tümer diğer yanda Hülya Avşar. Şimdi gazeteci refleksi buradan geçiyor. Bu bir imtihandı. Altyazı ile yetindi CNN Türk ve Habertürk. NTV’ye baktım valla epey sonra girdiler. Haber kanallarında canlı yayın yapanların biraz da ‘moderatör’ kimliği olmalı. Bu bir tecrübe olsun kanallar için de. 24, TRT Haber, NTV Spor, Lig TV benim gördüğüm hemen olaya girdiler. Sevgili başkanım bu cumartesi oy kullanacağız. Benim oyum size...


GÜLMENİN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI
Show TV’nin ‘Türk Malı’ dizisi ile Kanal D’nin ‘Haneler’ini üşenmedim izledim. “Ben mi gülemiyorum yoksa onlar mı güldüremiyor?” sorusuna cevap aramaktı amacım. Her ikisinin ortak sorunu

Yazının Devamı

FRANSA EUROVISION’A SÖMÜRGEDEN KATILIYOR!

23 Mart 2010

Fransızlar sömürgelerinin müzikal zenginliklerini hep kullanmıştır. Önce sömürmüş sonra da “A, ne güzel sizin ezgiler” diyerek baştacı etmiştir. Şimdi Eurovision Şarkı Yarışması’na Kongo kökenli Jessy Matador ile katılıyor. Afrika tınılı bir şarkı olacakmış. ‘Afrikan New Style’ onun ilk albümü. Fildişi Sahili’nde 2002 yılında çıkan ve daha sonra Fransa’daki Fildişi Sahili vatandaşlarının hoplayıp zıpladığı yeni bir dans türüyle ilgiliymiş. Bu arkadaş sanırım hareketli bir koreografi ile oy toplamaya çalışacak.


YILDA 5 BEŞ MİLYAR DOLAR
Arada böyle ilgimi çeken haberler oluyor. Sizinle paylaşmak istiyorum. Uluslararası Plak Endüstrisi (IFP) bir araştırma yapmış. Her yıl müzik piyasasına beş milyar dolar atılıyormuş. Bu 2009 dünya plak endüstrisinin gelirinin üçte birine denk geliyormuş. Peki dünyada kaç sanatçı var? Universal, Sony, Warner, EMI gibi şirketlerin hanesinde dört bin sanatçı varmış. Grup ve solist olarak. Bir de bağımsız şirketlerde olanlar var. Bir o kadar da burada bulunuyor. Bu devamlılık gösteriyor. Yani şöyle diyorlar; beş yıl önce 10 sanatçıdan biri (yani grup ve solist) para kazandırıyormuş şirkete. Bu rakam beş sanatçıdan birine inmiş.


Yazının Devamı

BiR DiZi GEZiNTiSi

21 Mart 2010

Şöyle bir dizi gezintisi yaptım. Anlamlı ya da anlamsız. Olaylı dizimiz ‘Samanyolu’da yine hamilelik vardı. Olaylı diyorum çünkü hani, başrol oyuncularımız arasında bir soğukluk yaşandı. Herhalde yapımcı şirket “Yahu durun dizi gidiyor” dedi.
Neyse, her dizide mutlaka saf ve olayların dışında biri vardır. Bahar mesela ‘Ezel’de öyle. Ortalık her daim karışık, ama o saf ve temiz olarak birine “baba” birine “abi” diyor. ‘Samanyolu’da galiba bu durum Nükhet için geçerli. Andaç ailesine çocuk vereceği için Nükhet bu çocuğu doğuracak. Sorun olursa bunu da Ali halledecekmiş. Yemek masasında konuştular. Zülal bir Fransız kızı gibi. Sesini kıs konuşurken, yabancı bir dizinin oyuncusu gibi. Ama tabii ki öyle değil.
Diyaloglar ise müthiş. Nejat mesela Mithat Bey ile yemekte. Mithat Bey şöyle diyor; “Siz o ailenin başına konmuş bir talih kuşusunuz.” Çok hoşuma gitti bu laf.
Saf kızımız Nükhet telefonda. Nejat ile Hisar’da köy kahvaltısında buluşmaya karar veriyorlar. Hisar’daki köy kahvaltılarını bilirim hayli kazıktır. Aslında köy möy yoktur ortada..



Yazının Devamı