Felaket haberleri

14 Eylül 2009

Tam da öyle oldu. Sel bir geldi, vurdu gitti... Sonradan uyandık. Önce kavga başladı. “Dereyi sen açtın, ben kapadım” kavgası. Hatta o kadar ileriye gitti ki, aynı partinin İSKİ müdürü ile belediye başkanı bile dalaşır hale geldi. Bu arada dikkatimi çekti, muhalefet olarak MHP bu işlerle hiç ilgilenmiyor. Uzmanlık alanı belli!
Neyse gelelim televizyonlarımıza. Daha doğrusu özel televizyonlarımıza. TRT yine “Belediye başkanından önemli açıklamalar var” şeklindeydi. Çok izlenen tüm haber bültenleri birer felaket tellallığı yaptı. Aslında hep beraber yapıldı. Birden afet merkezi kuruldu, bunu ekrana taşırken “Sele üç kala” modu bir güzel bizlere duyuruldu! Neydi o muhabir arkadaşların hali? Nasıl bir telaş! “Yandııık geliyooor, kaçıınnn” bir bu kaldı söylenmedik yani. Belli ki onlara da “ne kadar hönkürürseniz o kadar reyting, hadi bakalım koçlarım” demiş yöneticileri.
Meteoroloji sele ve yıldırım düşmelerine karşı uyarmıştı. Hepimiz de “de get, işte yağmur yağar geçer” diye düşündük. Biz öyle düşündük, belediye öyle düşündü vs... Hatta televizyon kanallarının haber birimleri “Arkadaşlar sel geliyormuş Alibeyköy’e bir muhabir arkadaş gitsin” diye rutin bir hava içinde olayı

Yazının Devamı

Felaket haberleri

14 Eylül 2009

Tam da öyle oldu. Sel bir geldi, vurdu gitti... Sonradan uyandık. Önce kavga başladı. “Dereyi sen açtın, ben kapadım” kavgası. Hatta o kadar ileriye gitti ki, aynı partinin İSKİ müdürü ile belediye başkanı bile dalaşır hale geldi. Bu arada dikkatimi çekti, muhalefet olarak MHP bu işlerle hiç ilgilenmiyor. Uzmanlık alanı belli!
Neyse gelelim televizyonlarımıza. Daha doğrusu özel televizyonlarımıza. TRT yine “Belediye başkanından önemli açıklamalar var” şeklindeydi. Çok izlenen tüm haber bültenleri birer felaket tellallığı yaptı. Aslında hep beraber yapıldı. Birden afet merkezi kuruldu, bunu ekrana taşırken “Sele üç kala” modu bir güzel bizlere duyuruldu! Neydi o muhabir arkadaşların hali? Nasıl bir telaş! “Yandııık geliyooor, kaçıınnn” bir bu kaldı söylenmedik yani. Belli ki onlara da “ne kadar hönkürürseniz o kadar reyting, hadi bakalım koçlarım” demiş yöneticileri.
Meteoroloji sele ve yıldırım düşmelerine karşı uyarmıştı. Hepimiz de “de get, işte yağmur yağar geçer” diye düşündük. Biz öyle düşündük, belediye öyle düşündü vs... Hatta televizyon kanallarının haber birimleri “Arkadaşlar sel geliyormuş Alibeyköy’e bir muhabir arkadaş gitsin” diye rutin bir hava içinde olayı

Yazının Devamı

Yapraklar dökülmüştü

11 Eylül 2009

Yapraklar döküldü. Sel döktü, döktü. İnsan kareleri vardı, İstanbul’u alan selin ve Güneydoğu’dan şehitlerin.
Şehitler ölmezdi, vatan da bölünmezdi. Seller de alıp götürmezdi. Ne için şehit oldu bu dokuz genç ya da bir minibüsün karanlığında ne olduğunu bilmeden suların altında kalan yedi tekstil işçisi kadın? Bir haber kanalının muhabiri diğerlerinden pek bir cevval çıktı. Çenesine kadar suya girip orada olanları heyecanlı heyecanlı anlatmaya başladı. Tahmin ediyorum ki; bu hali ile habercilik heyecanını gidermiştir. Ama bu yaprak dökümünün farkında olup olmadığını bilemezdim.
Maç nedeniyle “Yaprak Dökümü” daha erken başlayacaktı. O başlamadan zaten, yapraklar bir bir dökülmüş, dizinin senoryosunun acı sözlerini çoktan silip süpürmüştü. İzlenecek bir şey kalmamıştı yani.
Teşekkürler Fox
Demek isteyince oluyormuş. Bosna - Türkiye maçını yayınlayan Fox, defalarca yazdığım çok basit bir olayı nihayet gerçekleştirdi. Ekranı daralttı, reklamları öyle yayınladı. Biz de paşa paşa maçımızı seyrettik. Ne küfür ettik ne de söylendik. Sanırım, bu örnek teşkil eden durum bundan böyle diğer maç yayınlayacak kanallara da ders olur.
Ali Kırca sakalını kesti
Ali Kırca, sakalını

Yazının Devamı

Yapraklar dökülmüştü

11 Eylül 2009

Yapraklar döküldü. Sel döktü, döktü. İnsan kareleri vardı, İstanbul’u alan selin ve Güneydoğu’dan şehitlerin.
Şehitler ölmezdi, vatan da bölünmezdi. Seller de alıp götürmezdi. Ne için şehit oldu bu dokuz genç ya da bir minibüsün karanlığında ne olduğunu bilmeden suların altında kalan yedi tekstil işçisi kadın? Bir haber kanalının muhabiri diğerlerinden pek bir cevval çıktı. Çenesine kadar suya girip orada olanları heyecanlı heyecanlı anlatmaya başladı. Tahmin ediyorum ki; bu hali ile habercilik heyecanını gidermiştir. Ama bu yaprak dökümünün farkında olup olmadığını bilemezdim.
Maç nedeniyle “Yaprak Dökümü” daha erken başlayacaktı. O başlamadan zaten, yapraklar bir bir dökülmüş, dizinin senoryosunun acı sözlerini çoktan silip süpürmüştü. İzlenecek bir şey kalmamıştı yani.
Teşekkürler Fox
Demek isteyince oluyormuş. Bosna - Türkiye maçını yayınlayan Fox, defalarca yazdığım çok basit bir olayı nihayet gerçekleştirdi. Ekranı daralttı, reklamları öyle yayınladı. Biz de paşa paşa maçımızı seyrettik. Ne küfür ettik ne de söylendik. Sanırım, bu örnek teşkil eden durum bundan böyle diğer maç yayınlayacak kanallara da ders olur.
Ali Kırca sakalını kesti
Ali Kırca, sakalını

Yazının Devamı

Çağla mı Gamze mi?

9 Eylül 2009

Televizyon dizileri arasında gerçekten kadrosunu kurmuş ve yan rollerde de titiz davranan ender dizilerden biri “Arka Sokaklar”. Sessiz sedasız gidiyor. Ama sapmadan. Bir de her hafta bir başka olay bulma gibi bir şansı var. Bu onu rahatlatıyor. O bütünün içine Hüsnü, Suat ve çocukları mesela gayet keyifli ve rahat bir şekilde oturtuluyor.
Bu arada şunu hemen söyleyeyim yerli dizilerdeki çocuk karakterler içinde en başarılı olan ikili bu dizide.
Gelelim sadede; Gamze Özçelik ve Uğur Pektaş diziden ayrıldılar. Gamze Özçelik hamile. Rol gereği Uğur Pektaş Londra’ya Büyükelçilik koruması olarak gitti. Aslında prosedür buna açık mı onu bilmem. Yani elçilikte koruma olarak görev alan polislerin hangi aşamalardan geçmesi gerektiği konusu. Neyse, ve dizinin yeni sezon bölümünde Zeynep gözyaşları içinde uğurlandı. Aslında bu bir yerde bana göre gerçek gözyaşları idi. Yani keyifli bir ekip oluşturmuşlardı. Şimdi Zeynep’in yerinde Elif var. Elif rolünde de Çağla Kubat. Bana göre, cuk oturmuş. Çok inandırıcı. Yüz hatları, vücut dili “ben polisim” diyor. Yani ben onu Gamze Özçelik’ten daha inandırıcı buldum. Biraz da “ilişkilerinde karanlık durumlar mı var?” gibi bir soru işareti de

Yazının Devamı

Çağla mı Gamze mi?

9 Eylül 2009

Televizyon dizileri arasında gerçekten kadrosunu kurmuş ve yan rollerde de titiz davranan ender dizilerden biri “Arka Sokaklar”. Sessiz sedasız gidiyor. Ama sapmadan. Bir de her hafta bir başka olay bulma gibi bir şansı var. Bu onu rahatlatıyor. O bütünün içine Hüsnü, Suat ve çocukları mesela gayet keyifli ve rahat bir şekilde oturtuluyor.
Bu arada şunu hemen söyleyeyim yerli dizilerdeki çocuk karakterler içinde en başarılı olan ikili bu dizide.
Gelelim sadede; Gamze Özçelik ve Uğur Pektaş diziden ayrıldılar. Gamze Özçelik hamile. Rol gereği Uğur Pektaş Londra’ya Büyükelçilik koruması olarak gitti. Aslında prosedür buna açık mı onu bilmem. Yani elçilikte koruma olarak görev alan polislerin hangi aşamalardan geçmesi gerektiği konusu. Neyse, ve dizinin yeni sezon bölümünde Zeynep gözyaşları içinde uğurlandı. Aslında bu bir yerde bana göre gerçek gözyaşları idi. Yani keyifli bir ekip oluşturmuşlardı. Şimdi Zeynep’in yerinde Elif var. Elif rolünde de Çağla Kubat. Bana göre, cuk oturmuş. Çok inandırıcı. Yüz hatları, vücut dili “ben polisim” diyor. Yani ben onu Gamze Özçelik’ten daha inandırıcı buldum. Biraz da “ilişkilerinde karanlık durumlar mı var?” gibi bir soru işareti de

Yazının Devamı

Haberin özeti bu!

8 Eylül 2009

Her kanalın yaptığı olayı metinle belgeledi TV8. “Tatsız haberlerin ardından, gelin biraz soluklanalım”... Aynen böyle. Evet habere böyle bakıyoruz. Haber nedir? Tatlı ve tuzlu, yağlı ya da yağsız... Hayatın kendisi deriz. Tatsız haberlerden sonra tatlı haberler. Belki de doğru olan bu. Sizce?

Ne demek istedi?
2009 Avrupa Basketbol Şampiyonası Polonya’da gerçekleşecek, biz de katılıyoruz. Şimdi TRT bir yorum yaptı. Valla anlamadım. “Türk halkına yeni sevinçler yaşatmak” için gidildiği anlatılıyor haberde. Hah huh, dev adam olayı yani. Tamam. Sonra birden, şöyle bir cümle geliyor; “Şansı tutmasa da inancı ile neler yapabileceğini gösterdi”. Şimdi bu haber yorum mu? Gaza getirme mi? Ne olacak şimdi. Bir spor haber bülteninde... E, bir de tütsü yaksaydınız bari.
Ya şimdi siz “Şansımız yok ama, ‘inanınca’ her şey olur” mu diyorsunuz? TRT mi haklı yoksa basketbol mu göreceğiz! Hayret bir şey yani...

Galatasaray Türk usulü mü?

Yazının Devamı

Haberin özeti bu!

8 Eylül 2009

Her kanalın yaptığı olayı metinle belgeledi TV8. “Tatsız haberlerin ardından, gelin biraz soluklanalım”... Aynen böyle. Evet habere böyle bakıyoruz. Haber nedir? Tatlı ve tuzlu, yağlı ya da yağsız... Hayatın kendisi deriz. Tatsız haberlerden sonra tatlı haberler. Belki de doğru olan bu. Sizce?

Ne demek istedi?
2009 Avrupa Basketbol Şampiyonası Polonya’da gerçekleşecek, biz de katılıyoruz. Şimdi TRT bir yorum yaptı. Valla anlamadım. “Türk halkına yeni sevinçler yaşatmak” için gidildiği anlatılıyor haberde. Hah huh, dev adam olayı yani. Tamam. Sonra birden, şöyle bir cümle geliyor; “Şansı tutmasa da inancı ile neler yapabileceğini gösterdi”. Şimdi bu haber yorum mu? Gaza getirme mi? Ne olacak şimdi. Bir spor haber bülteninde... E, bir de tütsü yaksaydınız bari.
Ya şimdi siz “Şansımız yok ama, ‘inanınca’ her şey olur” mu diyorsunuz? TRT mi haklı yoksa basketbol mu göreceğiz! Hayret bir şey yani...

Galatasaray Türk usulü mü?

Yazının Devamı