Sina Koloğlu

Sina Koloğlu

s.kologlu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tam da öyle oldu. Sel bir geldi, vurdu gitti... Sonradan uyandık. Önce kavga başladı. “Dereyi sen açtın, ben kapadım” kavgası. Hatta o kadar ileriye gitti ki, aynı partinin İSKİ müdürü ile belediye başkanı bile dalaşır hale geldi. Bu arada dikkatimi çekti, muhalefet olarak MHP bu işlerle hiç ilgilenmiyor. Uzmanlık alanı belli!
Neyse gelelim televizyonlarımıza. Daha doğrusu özel televizyonlarımıza. TRT yine “Belediye başkanından önemli açıklamalar var” şeklindeydi. Çok izlenen tüm haber bültenleri birer felaket tellallığı yaptı. Aslında hep beraber yapıldı. Birden afet merkezi kuruldu, bunu ekrana taşırken “Sele üç kala” modu bir güzel bizlere duyuruldu! Neydi o muhabir arkadaşların hali? Nasıl bir telaş! “Yandııık geliyooor, kaçıınnn” bir bu kaldı söylenmedik yani. Belli ki onlara da “ne kadar hönkürürseniz o kadar reyting, hadi bakalım koçlarım” demiş yöneticileri.
Meteoroloji sele ve yıldırım düşmelerine karşı uyarmıştı. Hepimiz de “de get, işte yağmur yağar geçer” diye düşündük. Biz öyle düşündük, belediye öyle düşündü vs... Hatta televizyon kanallarının haber birimleri “Arkadaşlar sel geliyormuş Alibeyköy’e bir muhabir arkadaş gitsin” diye rutin bir hava içinde olayı izleme durumuna gelmişlerdir belki de. Bir depremi gördük, şimdi bir de seli. Başka ne kaldı geriye?

Devrimci dizi!
“Adanalı”dan bir sahne... Demir parmaklıklar ardında bir adam. Elinde Nâzım Hikmet’in “Kuva-i Milliye Destanı” kitabı. Senaryoyu yazanlar “Bilinçlenen mahkum, Nâzım okur” diyerek vermişler gazı anlayacağınız. Bu arada şairden dizeler döktürüyor kahramanımız... Olsun ya bakın nerden nerelere geldik. Bir zamanlar o kitapları köşe bucak saklar, yakalanınca da içeri tıkılırdık! Bir 40 yıl geçmiş. Sanırım bir 40 yıl sonra nereye ne kadar açıldığımızı da göreceğiz?
‘Hanımın Çiftliği’ndeki tempo sorunu
“Hanımın Çitliği”nin yeni bölümü ağır bir sinema filmi tadındaydı. İster istemez heyecanı ayakta tutmak ve olayları bir sonraki bölüme bırakmak adına top çevrip duruldu. Yan rollerin başarısı aslında bu ikinci bölümü götürdü.

Behiye Güllü’ye benziyor mu?
İkinci bölümle birlikte Muzaffer Bey’in Güllü’ye neden taktığını anladık. Güllü, Muzaffer Bey’in kazada ölen eşi Behiye Hanım’a benziyor. Böyle boydan boya bir resim... Valla ben de baktım, ama inanın pek benzetemedim. Hani işin sırrı bu diyorlarsa, yani dizinin temel noktası bu resim ve Güllü benzeşmesi... Valla şöyle diyeceğim, resmi kaleme alan biraz daha Özge Namal’a bakıp öyle Behiye Hanım resmi yapsaymış!