Canlı yayınların heyecanı bir başka olur. Kanaltürk’te Berrin Şeker Civil’in “Gecenin Rengi” programına katıldık.

13 Mart 2009

Canlı yayınların heyecanı bir başka olur. Kanaltürk’te Berrin Şeker Civil’in “Gecenin Rengi” programına katıldık. Canlı yayın gerçekle gördüğünüzün bir karşıtı da sayılır. Aslında canlı yayınlar bir yerde televizyonun ne olduğunun göstergesidir. Siz sunucuyu heyecanlı, oradan oraya giderken görürken aslında o, görmediğiniz zaman dilimlerinde kendi gerçeğine dönmektedir.

Konukların tavrı
Konuklar için de aynı şey geçerlidir. Bir muhabbetin ekran önündeki görüntüsü ile o muhabbetin reklam aralarındaki konuşmaları farklıdır. “Ben öyle cevapladım ama yanlış anlamayın” dediğiniz bir cümle, izleyiciye “farklı” bir şekilde gider. Kanaltürk’teki yayında da öyle olmuştur.

Komut ve yayın
“Son 10 saniye” komutunun ardından başka bir dünyaya gidersiniz. O anda oyunun kuralları işlemeye başlar. Sunucuyla siz olması gereken muhabbetin, yani ekranın önündesinizdir. Kimse ondan sonrasını bilmez. İşini yapan iki taraf vardır. Konuk ve sunucu...

Yazının Devamı

Bir canlı yayın arkası

13 Mart 2009

Canlı yayınların heyecanı bir başka olur. Kanaltürk’te Berrin Şeker Civil’in “Gecenin Rengi” programına katıldık. Canlı yayın gerçekle gördüğünüzün bir karşıtı da sayılır. Aslında canlı yayınlar bir yerde televizyonun ne olduğunun göstergesidir. Siz sunucuyu heyecanlı, oradan oraya giderken görürken aslında o, görmediğiniz zaman dilimlerinde kendi gerçeğine dönmektedir.

Konukların tavrı
Konuklar için de aynı şey geçerlidir. Bir muhabbetin ekran önündeki görüntüsü ile o muhabbetin reklam aralarındaki konuşmaları farklıdır. “Ben öyle cevapladım ama yanlış anlamayın” dediğiniz bir cümle, izleyiciye “farklı” bir şekilde gider. Kanaltürk’teki yayında da öyle olmuştur.

Komut ve yayın
“Son 10 saniye” komutunun ardından başka bir dünyaya gidersiniz. O anda oyunun kuralları işlemeye başlar. Sunucuyla siz olması gereken muhabbetin, yani ekranın önündesinizdir. Kimse ondan sonrasını bilmez. İşini yapan iki taraf vardır. Konuk ve sunucu...

Yazının Devamı

Show TV’deki “Wipe Out” yarışmasının asıl olayı anlatımında; Orhan Ayhan farkı. Yarışmacılara isimler takılmış: “Bursalı Milli Sevda”, “Ana Kuzusu”...

12 Mart 2009

Show TV’deki “Wipe Out” yarışmasının asıl olayı anlatımında; Orhan Ayhan farkı. Yarışmacılara isimler takılmış: “Bursalı Milli Sevda”, “Ana Kuzusu”... Yarışma Arjantin’de ya şöyle bir söz geldi; “Kız sen Arjantin’in neresindensin?” Sonra bir bomba daha; “Tango mu yapacak rock mı?”, “Dans değil, tost oluyor”... Bir yarışmacı dönen nesneye atlayacak Orhan Ayhan’dan şöyle bir yorum geliyor; “Bir buçuk döneri görüp, üstüne atlayacak.” Bence yarışmadan çok hazırlanan metinler öne çıkıyor.
Facebook’ta kim 1 numara?
Valla ben Hillary Clinton’ın yalancısıyım. NTV’nin “Haydi Gel Bizimle Ol” programına katılmıştı ya, işte orada kendileri dile getirdi; “Facebook’u en çok kullanan gençler Amerikan ve Türk gençleri.” Amerika ve Türkiye dostluğu böylece Facebook’a kaymış oluyor. Amerikalıları bilmem ama Türk gençlerinin yanı sıra orta ve büyük boy vatandaşın da bu kâfilede olduğunu söylemek mümkün. Türk gençlerinin cep telefonu konusunda da kesin üstünlükleri olduğu kanısındayım. En iyi para getiren mesleklerden birinin cep telefonu kampanyası hazırlamak olduğu konusunda bir kanaatim mevcut. Yani Hillary Clinton’ın bu tespiti pek de şaşırtıcı değil.
Dilber Hala hangi kanalda?
D-Smart

Yazının Devamı

‘Wipe Out’tan inciler

12 Mart 2009

Show TV’deki “Wipe Out” yarışmasının asıl olayı anlatımında; Orhan Ayhan farkı. Yarışmacılara isimler takılmış: “Bursalı Milli Sevda”, “Ana Kuzusu”... Yarışma Arjantin’de ya şöyle bir söz geldi; “Kız sen Arjantin’in neresindensin?” Sonra bir bomba daha; “Tango mu yapacak rock mı?”, “Dans değil, tost oluyor”... Bir yarışmacı dönen nesneye atlayacak Orhan Ayhan’dan şöyle bir yorum geliyor; “Bir buçuk döneri görüp, üstüne atlayacak.” Bence yarışmadan çok hazırlanan metinler öne çıkıyor.
Facebook’ta kim 1 numara?
Valla ben Hillary Clinton’ın yalancısıyım. NTV’nin “Haydi Gel Bizimle Ol” programına katılmıştı ya, işte orada kendileri dile getirdi; “Facebook’u en çok kullanan gençler Amerikan ve Türk gençleri.” Amerika ve Türkiye dostluğu böylece Facebook’a kaymış oluyor. Amerikalıları bilmem ama Türk gençlerinin yanı sıra orta ve büyük boy vatandaşın da bu kâfilede olduğunu söylemek mümkün. Türk gençlerinin cep telefonu konusunda da kesin üstünlükleri olduğu kanısındayım. En iyi para getiren mesleklerden birinin cep telefonu kampanyası hazırlamak olduğu konusunda bir kanaatim mevcut. Yani Hillary Clinton’ın bu tespiti pek de şaşırtıcı değil.
Dilber Hala hangi kanalda?
D-Smart

Yazının Devamı

Reha Muhtar’ın CNN Türk’teki “Çok Farklı” adlı programını izlerken çocukluğuma gittim.

11 Mart 2009

Reha Muhtar’ın CNN Türk’teki “Çok Farklı” adlı programını izlerken çocukluğuma gittim. Açıkhava sinemaları vardı. O akşam oynayan filmin anonsu, eski püskü bir minibüsün hoparlöründen yükselirdi. Ve şöyle biterdi; “İlaveten renkli miki”... Aynı anda üç konu işleniyor Muhtar’ın programında...
Önce Merve vardı
Kanalı açtığımda anne babasıyla liseli bir genç kızımız vardı ekranda. Masanın etrafında da gazetemizin deneyimli muhabirlerinden Şükran Pakkan, Yiğit Bulut, Seyfettin Gürsel, Ankara stüdyosunda Şükrü Sağlar ve Taraf Gazetesi’nin yazarı Rasim Kütahyalı... Bir de Merve’nin tarih öğretmeni canlı yayına bağlanıyor. “Rapor istemedik” diyor. Yani kızın gerçek sarışın olup olmadığıyla ilgili! Seyfettin Gürsel bu konuşmalardan çok sıkılmıştı, isyan etti. Programda Merve’nin okula geri alınması gerektiği yüksek sesle dile getirildi. Tam olayı yakalayacağım, Muhtar doların 1.80 TL’ye geldiğini söyledi ve pozisyon almayı anlamadığını, bunun ne demek olduğunu sordu. O sırada Merve kızımız ne oldu? Dolara geçmiştik bile!
Seçim erken gelecek
Bir de Ankara stüdyosunda Şükrü Sağlar “2010 baharında seçim olur” demez mi! “Kışın komünizm gelir” gibi bir şey bu. Bu sırada Sayısal

Yazının Devamı

Kafam karıştı

11 Mart 2009

Reha Muhtar’ın CNN Türk’teki “Çok Farklı” adlı programını izlerken çocukluğuma gittim. Açıkhava sinemaları vardı. O akşam oynayan filmin anonsu, eski püskü bir minibüsün hoparlöründen yükselirdi. Ve şöyle biterdi; “İlaveten renkli miki”... Aynı anda üç konu işleniyor Muhtar’ın programında...
Önce Merve vardı
Kanalı açtığımda anne babasıyla liseli bir genç kızımız vardı ekranda. Masanın etrafında da gazetemizin deneyimli muhabirlerinden Şükran Pakkan, Yiğit Bulut, Seyfettin Gürsel, Ankara stüdyosunda Şükrü Sağlar ve Taraf Gazetesi’nin yazarı Rasim Kütahyalı... Bir de Merve’nin tarih öğretmeni canlı yayına bağlanıyor. “Rapor istemedik” diyor. Yani kızın gerçek sarışın olup olmadığıyla ilgili! Seyfettin Gürsel bu konuşmalardan çok sıkılmıştı, isyan etti. Programda Merve’nin okula geri alınması gerektiği yüksek sesle dile getirildi. Tam olayı yakalayacağım, Muhtar doların 1.80 TL’ye geldiğini söyledi ve pozisyon almayı anlamadığını, bunun ne demek olduğunu sordu. O sırada Merve kızımız ne oldu? Dolara geçmiştik bile!
Seçim erken gelecek
Bir de Ankara stüdyosunda Şükrü Sağlar “2010 baharında seçim olur” demez mi! “Kışın komünizm gelir” gibi bir şey bu. Bu sırada Sayısal

Yazının Devamı

Özel ve güzel sözler!

10 Mart 2009

Kanalları şöyle bir gezerken, özel ve güzel sözlere rastladım! Güldüm ya da garipsedim. Ağızdan çıkınca cümleler, malum geri alması imkânsız...

Bülent Uygun kardeş!
Sivasspor böyle birden tökezledi. İki Fenerbahçe maçının ardından kendi sahasında puan kaybı yaşadı. Bülent Uygun hocayı izliyordum. Sağolsun reddetmeden her futbol programına bağlandı. İşler düzgün giderken konuşmakla hedeften biraz sapınca çark etmek böyle bir şey olsa gerek. Hakemlere bu son maçında verdi veriştirdi. “Hadi futbolcuma değil, bana diklen” dedi. Klasik bir “Yemekteyiz” ya da “Biri Bizi Gözetliyor” söylemi...
Bir de taraftarların olay çıkarmamasını “olgunluk” olarak betimledi. Yani bir dahaki maçta sahaya girebilirler mi? Hocamızın kandil nedeniyle oruçlu olduğu belirtildi. Onun için agresifmiş. Boynumuz kıldan ince, ama Gökmen Özdenak Kanaltürk’teki “Telegol”de “Fenerbahçe ile yaptıkları iki maçta yedi gol yediler, orada da yanlış düdükler vardı. Neden tepki göstermedi?” diye soruverdi.

‘Lig TV beni göstermedi’

Yazının Devamı

Özel ve güzel sözler!

10 Mart 2009

Kanalları şöyle bir gezerken, özel ve güzel sözlere rastladım! Güldüm ya da garipsedim. Ağızdan çıkınca cümleler, malum geri alması imkânsız...

Bülent Uygun kardeş!
Sivasspor böyle birden tökezledi. İki Fenerbahçe maçının ardından kendi sahasında puan kaybı yaşadı. Bülent Uygun hocayı izliyordum. Sağolsun reddetmeden her futbol programına bağlandı. İşler düzgün giderken konuşmakla hedeften biraz sapınca çark etmek böyle bir şey olsa gerek. Hakemlere bu son maçında verdi veriştirdi. “Hadi futbolcuma değil, bana diklen” dedi. Klasik bir “Yemekteyiz” ya da “Biri Bizi Gözetliyor” söylemi...
Bir de taraftarların olay çıkarmamasını “olgunluk” olarak betimledi. Yani bir dahaki maçta sahaya girebilirler mi? Hocamızın kandil nedeniyle oruçlu olduğu belirtildi. Onun için agresifmiş. Boynumuz kıldan ince, ama Gökmen Özdenak Kanaltürk’teki “Telegol”de “Fenerbahçe ile yaptıkları iki maçta yedi gol yediler, orada da yanlış düdükler vardı. Neden tepki göstermedi?” diye soruverdi.

‘Lig TV beni göstermedi’

Yazının Devamı