Fréjus Amfitiyatrosu’nun restorasyonu

10 Eylül 2022

Fréjus Amfitiyatrosu bir seyir mekânı olarak yapılmıştır, seyirlik yapı değildir. Bu onarım sonrası gerçek fonksiyonu iade edilmiş ve tekrar seyir mekânı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Dilerim aklı başında, ülkesinin kültür varlıklarının değerini bilen insanlar bizim ülkemizde de benzer örnekleri gerçekleştirirler

Geçen hafta ülke gündeminin bir bölümünü Kız Kulesi’nin betondan arındırılmak için yıkılması işgal etti. Acaba bu konuda kültür turizmi yapan diğer ülkeler neler yapıyor, malik oldukları kültür varlıklarının ömürlerini uzatıp, ne gibi yöntemlerle ülke ekonomisine kazandırıyorlar? Bu ülkeler UNESCO ve ICOMOS gibi uluslararası kurum ve kuruluşların önde gelen üyeleri. Çoğunlukla bu kurumların başkanları bu ülkelerden seçiliyor. Uluslararası varlığı söylenen kurallar yalnız bizi mi bağlıyor? Onların bu kurallara uyma yükümlülükleri yok mu? Yoksa bizim bu gibi konularda konuşan, yetkin olduğunu düşündüğümüz kişiler, kendi

Yazının Devamı

Sebük Tegin’in Pendnâmesi

4 Eylül 2022

“Namus ele ayağa benzer, bulunması hüner değil, bulunmaması kusurdur.” 

Bin yıllar boyunca Hindistan, Orta Asya, İran ve onların yakın çevresinde, İslam öncesi dönemde “Enderznâme”  daha sonraki dönemlerde ise “Pendnâme” adıyla çok sayıda bir nevi nasihat kitapları yayınlanır. Bunlardan bazıları hükümdarların kendilerinden sonra tahta çıkacak çocuklarına yapılan öğütleri içermektedir. Ziyâroğulları hükümdarı Keykâvus b. İskender’in oğlu Giylânşah için yazdığı vasiyetname niteliğindeki “Kabusnâme”  ile Nizâmülmülk’ün Sultan Mesut’a öğüt niteliğinde yazdığı “Siyasetnâme” bu tür eserlerdir. 

Daha önceki dönemlerde de benzerlerine rastladığımız bu nasihatnamelerden biri de Gazneli Mahmud’a babası Sebük Tegin’in vasiyet niteliğindeki “Pendnâmesi”dir. Türkistan’da yerleşik Karluk Türkleri’nden Barsaklılar kabilesine, bir diğer iddiaya göre ise Kayı boyuna

Yazının Devamı

Lüfer üzerine

3 Eylül 2022

5 Mart 2022 tarihli İstiridye ve Midye yazım anlaşılan çok ilgi çekmiş olmalı ki, “Niçin böyle şeyler yazmıyorsun da millete akıl vermeye çalışıyorsun?” türünden serzenişler aldım. Ben de tam mevsimi olduğu için bu kere sizlere Boğaziçi’nin en ünlü balığını anlatan bir yazı yazmak istedim. Altmışı aşkın ülkeyi dolaştım, kilolu sayılmam, hatta emsallerime göre oldukça zayıfım ancak yemek yemeyi çok severim ve gittiğim her şehrin tanınmış lokantalarına mutlaka uğrar, yemeklerinin tadına bakarım. Ama bir tek şeyi hemen hemen hiç yapmam, gezdiğim ve gördüğüm ülkelerde hiçbir zaman balık yemem. Çünkü hiçbir ülkenin ve yörenin balığı İstanbul’da, özellikle de Boğaziçi’nde doğmuş büyümüş bir kişinin ağız tadına layık değildir. Zorda kaldığım veya ısrar üzerine yemek mecburiyetinde olduğum çoğu balık bana saman yer gibi gelmiş, hiçbir tat alamamışımdır. Hele bir dostumun Paris’te, ayıp olmasın diye zoraki yediğim karton tadındaki, sözde

Yazının Devamı

Sokrates’in Savunması

28 Ağustos 2022

Atina’da felsefeyi başlattığı kabul edilen Sokrates (MÖ 470-399) 71 yaşında Meletos, Anytos ve Lycon isimli üç Atina yurttaşı tarafından, “Sokrates, kentin inandığı tanrılara inanmadığı, yeni tanrılar icat ettiği ve gençleri yoldan çıkardığı için suçludur. Ölümle cezalandırılmalıdır.” iddiası ile suçlanır. Suçlama metnini dönemin tanınmış ünlü hatiplerinden Polykrates yazar. Sokrates’ten önce, oligarşik “Otuzlar Dönemi”nde MÖ 450 yılında Anaksagoras, daha sonraları Protagoras ve Diagoras da aynı suçlamalarla karşı karşıya kalmış olup sürgün cezasına mahkûm edilmişlerdir. MÖ 403’de Otuzlar Dönemi’nin son bularak, demokrasinin tekrar egemen olduğu bir özgürlük ortamında Sokrates’in böylesi bir suçlama ile yargılanması, var olduğu söylenen demokrasinin nasıl bir demokrasi olduğunu düşündürmektedir. 

Atinalılar özellikle dini konularda çok hassastırlar. İnandıkları tanrılar konusunda yapılan her tür eleştirileri veya tartışmaları

Yazının Devamı

Mimarlık üzerine IV

21 Ağustos 2022

14 Ağustos 2022 günkü yazımda, Montaigne’nin “Denemeleri”nin “Kendimizi Anlatmak” isimli bölümünde; “... Benim mesleğim, sanatım yaşamaktır. Bana hayatımı duyduğum, gördüğüm ve yaşadığım gibi anlatmamı yasak edenler, mimara da desinler ki, sen binaları kendine göre değil başkasına göre, kendi bilginle değil başkasının bilgisiyle inşa edeceksin...” dediğinden bahsederek, mimarlığın ne kadar güç bir meslek olduğunu belirtmiştim. Montaigne’nin olmaz, olamaz dediği bu gibi önerilerle meslek hayatım boyunca sık sık karşılaştım. Zaman zaman gülüp
geçtim, zaman zamansa gülüp geçmek mümkün olmadı, uzun ve üzüntülü zamanlar yaşadım.

Doğru bildiğimizi yapmak için büyük mücadeleler verdik. Sonuçta haklı olduğumuz anlaşıldı ama, kimse özür dileyip, siz haklıymışsınız demedi, üzüldüğümüz ile kala kaldık. Hatta bazı durumlarda doğru bildiğimizi yapmak için verdiğimiz uğraşların görmezden gelinip, yapılan işe öncelikle sahip

Yazının Devamı

Mimarlık Üzerine III

14 Ağustos 2022

İlk kez 1580 yılında iki cilt halinde yayınladığı “Denemeler”inin “Kendimizi Anlatmak” isimli bölümünde Montaigne; “... Benim mesleğim, sanatım yaşamaktır. Bana hayatımı duyduğum, gördüğüm ve yaşadığım gibi anlatmamı yasak edenler, mimara da desinler ki, sen binaları kendine göre değil başkasına göre, kendi bilginle değil başkasının bilgisiyle inşa edeceksin...” demekte. 

Montaigne’nin, bir örnek olarak gösterdiği ve imkânsız gibi gördüğü; “Mimara ne yapacağını tarif edin bakalım” sözleri, üzerinden dört yüz yılı aşkın bir zaman sonra ne yazık ki ülkemizde gerçek olur. Dört yüz yıl önce önerilmesinin mümkün olmadığı düşünülen, “Mimara nasıl yapı yapacağını tarif etme” düşüncesinin, geçen zaman içinde gelişip tartışılmaz hale geleceği ihtimali bazı aklı evveller sayesinde gerçeğe dönüşür ve nerede ise

Yazının Devamı

Boğaziçi’nin mücevherleri: Sultaniye Kasrı ve diğerleri

14 Ağustos 2022

Sultaniye Kasrı’nın yeniden inşası düşünülebilir, ancak bunun için arşivlere dayalı detaylı bir araştırma yapılması gerekir

Bağçe-i Sultaniye adıyla anılan has bahçenin sahil bölümünde denizin içinde oluşturulan küçük bir ada üzerine inşa edilen Sultaniye Kasrı’nın, Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) döneminde inşa edildiği söylenir. Bir diğer rivayet ise Sultan II. Bayezid (1481-1512) döneminde yapıldığı yönünde. Bu has bahçenin kurulduğu tarihten itibaren önemli bir rağbet gördüğü ve önemini uzun yıllar boyunca devam ettirdiği anlaşılır. Evliya Çelebi, bu bahçe için, “Bayezid-ı Veli yapısı güllük bir cennet bağıdır. Sultan III. Murad (1574-1595) döneminde Özdemiroğlu Osman Paşa, Gence ve Tebriz’i harap ettiğinde orada bulunan bir köşkün kubbesini, kapısını, penceresini, camlarını ve pencere kapaklarını padişaha göndermiştir. Onlar da bu ibret verici, usta işi zayi olmasın diye Sultaniye Bahçesi’nin deniz kenarına bir İrem Köşkü yapmışlar

Yazının Devamı

Mimarlık üzerine II

7 Ağustos 2022

Mimarlık, inşa etme sanatıdır, proje çizmek değil. Proje çizmek tıpkı bir roman yazmak için alınan notlar, film yapmak için oluşturulan senaryo veya müzik eseri bestelemek gibidir. Alınan notlar sonucu yazılan roman okunmuyorsa, oluşturulan senaryo ile çekilen film zevkle seyredilmiyorsa bestelenen eser hazla dinlenmiyorsa yapılan çalışmaların hiçbir değeri yoktur. Proje, mimarın düşüncelerini, yapının diğer disiplinlerle (statik, mekanik, elektrik, vd.) olması gereken uyumunu, yazarak anlatmanın güçlüğü göz önüne alınarak, çizgilerle ifade edilmesidir. Yapının aslı değil, onu oluşturan çeşitli girdilerden sadece birisidir. Eğer çizilen proje herhangi bir yapıya dönüşmemişse çok az sayıda insanın seyredeceği bir belge olmaktan öteye gitmez. Ne yazık ki ülkemizde giderek artan bir hızla ve bürokrasinin beklentileri doğrultusunda çok detaylı ama statik, mekanik, elektrik, aydınlatma, akustik ve benzeri diğer disiplinlerle koordinasyonu sağlamak bir yana; planı kesitine, kesiti cephesine uyumlu olmayan projeler hazırlanmakta,

Yazının Devamı