Sevgi paylaşıldıkça çoğalan bir duygudur

23 Kasım 2024

Sevginin gelişmesi için öncelikle kendimiz ile barışık olmalı, kendimize karşı sevgi duymalıyız. İnsanın kendini sevmesi ile başlayan bu duygu daha sonra aile ortamına yayılır, oradan da bulunduğumuz her ortamın sevgi topluluğu hâline gelmesine imkân sağlar. Sevgi mutlaka bir karşılık bulur ve başka olumlu gelişmelere de kaynak olur

“Aşk ile sevgi ebed-bünyâd ola, Ger sûret gam-nâk ola, ger şâd ola.”

“Aşk ve sevgi sonsuza kadar yaşasın ister kederle olsun ister mutlulukla.”

Âşık Paşa

Yazılarımı okuyan, bazı konularda beni uyaran sevgili kızlarım Esra ve Âzra, bir gün “Baba ‘Sevgi Üzerine’ de bir yazı yazsana” dediler. Uzun bir zamandır bende böyle bir yazı yazmayı düşünüyordum. Elbette sevgi konusunda bazı düşüncelerim vardı, ama arama arzum daha baskın çıktı ve başladım araştırmaya…

“Sevgi” sözcüğü Türkçe bir kelimedir. Ferit Devellioğlu’nun “Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat”inde yer almaz. Eski Türkçe’de sevgi yerine;

Yazının Devamı

Tecrübe kıymetli bir birikimdir

16 Kasım 2024

Gençler yeni çalışmalara daha kolay katılırlar, refleksleri her konuda daha güçlüdür. Ancak büyük oranda tecrübeleri eksiktir. Tecrübe kıymetli bir birikimdir, kolay kolay elde edilemez. Hoş tecrübenin yaşla ilgisi de tartışılır, ama yaşadığı süreyi değerlendirmesini bilen her insanın ister istemez oluşan bir birikimi vardır. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde yaşayan, tecrübe sahibi insanlara çok değer verilir.

Yaşamak Sanatı-Hayatın Küçük Felsefesi

Bir süredir gençliğimde okuduğum kitapları tekrar okumaya çalışıyorum. O dönemler edindiğim alışkanlık sonucu bazı satırların altını çizmişim. Onları görüp tekrar okuyunca bazılarının hayatımda önemli izler bıraktığını şimdi daha iyi anlıyorum. Bu kitaplardan biri de André Maurois’in “Yaşamak Sanatı”dır. Bu kitap 1948 yılında Kanaat Kitabevi tarafından basılmış. Dili oldukça eski, bazı kelimeleri artık kullanmıyor, anlamını bilmekte zorlanıyoruz. 1948 baskısının iç kapağında “Üçüncü bası” yazıyor. Türkçeye

Yazının Devamı

‘Beş iyi imparator’la barış dönemi

9 Kasım 2024

Genç Plinius’un “Anadolu Mektupları” adlı kitabı ülkemizin geçirdiği evreleri öğrenmek isteyenlerin okuması gereken bir kitap. Kitapta  “Beş iyi İmparator”  olarak anılan, zalim ve baskıcı halef ve seleflerine oranla ılımlı politikaları sayesinde yönetimleri boyunca Roma İmparatorluğu tarihine “Pax Romana / Roma Barışı” adı ile geçen dönem anlatılıyor

Roma İmparatorlarından bazıları “Beş iyi İmparator” olarak anılır. MÖ 96-180 yılları arasında hüküm süren beş imparator da veraset yoluyla değil, tahtta bulunan önceki imparator tarafından özenle seçilerek evlat edinme yoluyla göreve gelmişlerdir. Zalim ve baskıcı halef ve seleflerine oranla ılımlı politikaları sayesinde yönetimleri boyunca Roma İmparatorluğu tarihine “Pax Romana / Roma Barışı” adı ile geçecek olan her açıdan zengin bir dönem yaşanmıştır. 

İmparatorluğun tarihi 

Beş iyi imparator birbiri ardına tahta çıkan Nerva, Trajan, Hadrianus, Antoninus Pius ve Marcus Aurelius’dur. Edward Gibbon, “The History of the Decline

Yazının Devamı

Ahikar’ın öğütleri

2 Kasım 2024

“Oğlum, başkaları seni akıllı olarak görmezken, sen kendini akıllı ilan etme”, “Oğlum, yüreğinin kör olmasındansa, gözlerinin kör olması daha iyidir. Zira gözleri görmeyen adam yolu çabucak öğrenir ve yoldan sapmaz; yüreği kör olan ise doğru yolu bulamaz, helak olur”… Bilge Ahikar’ın yüz yıllarca önceden gelen öğütlerine isteyen dikkat eder ve hayatına yön verir.

Hemen her kültürde ve dilde pek çok öğüt kitabı bulunmaktadır. Bu kitaplarda çoğunlukla birbirine benzer öğütler yer alır. Anlaşılan bu öğütler her zaman varlıklarını korusalar da onlara uyulması ve onlardan ders alınması hiçbir zaman yeterli olmamış, insanlar özellikle de yöneticiler aynı hataları yapmaya devam etmişlerdir.

Bu defa size bilge Ahikar’ın öyküsünden bahsetmek istedim. Ahikar, anlatıya göre Asur Kralı Sanherib (MÖ 704-681) ve oğlu Esarhaddon’un (MÖ 681-669) efsanevi baş veziridir. MÖ II. yüzyıla ait Geç Babil çivi yazılı tablette Arami dilinde

Yazının Devamı

Boğaziçi’nin bahçeleri

26 Ekim 2024

Boş alanların, özellikle tarım toprağı erozyon sebebi ile aşınmış alanların kısa süre içinde ağaç ve bitkilerle kaplanması için öncelikle set bahçeler oluşturulması, bu bahçelerin açığa çıkan duvarlarının aşağıdan (kesin olarak yukarıdan değil) ekilen sarmaşıklar ile örtülmesi gerekmektedir. Bu arada kıraç yamaçlar yüzey topraklarını büyük oranda erozyon sebebiyle kaybettiği için, bu alanları setler oluşacak şekilde yeni toprakla doldurmak lazımdır

Türklerin göçebe dönemleri ve sonrasında yerleştikleri coğrafyalardaki bahçeler konusunda yeteri kadar araştırma yapılmamıştır. Hemen hemen ilk başkent olarak bilinen Ulan Batur çevresinde erken döneme ait bir bahçe kültürü var mı, doğrusu herhangi bir bilgiye ulaşmak mümkün olmadı.

Mimarlıkta bahçe kültürü

Ancak daha sonra yerleştikleri Semerkant, Buhara, Kaşgar gibi şehirleri ziyaret eden gezginler, örneğin Ruy Gonzáles de Clavijo, Semerkant’ın bahçelerinden bahsederler. Bu bahçelerin

Yazının Devamı

Üniversite üzerine

19 Ekim 2024

Üniversite bilgi aktaran bir okul değildir. Üniversite var olan bilgiyi tartışır, araştırma yeteneğinin gelişmesi için çalışır. Hangi bilgiye ulaşılması gerektiğinin, nasıl ulaşılacağının, birbirinden kopuk bilgilerin nasıl değerlendirileceğinin, bilimsel kuşku duymanın gerekliliğinin öğretildiği kurumlardır.

Felsefe bölümü olmayan, teoloji değil, ilahiyat okutulan bir okulun adı nasıl olur da üniversite olur, gerçekten anlamak zor?

Ülkemizde 2024-2025 ders yılında eğitim-öğretim görevi üstlenen 209 üniversite bulunuyor. Bu üniversitelerin 131’i devlet üniversitesi, (11’i teknik, 2’si güzel sanatlar, 1’i yüksek teknoloji, Polis Akademisi ve Millî Savunma Üniversitesi) 77’si vakıf üniversitesi. 17’si 2016 yılında, biri ise 2020 yılında olmak üzere 18 vakıf üniversitesi de kapatılmış durumda. Kıbrıs’ta ise 26 üniversite faaliyetine devam ediyor. Kuruluş aşamasında olan 13 üniversite daha var. Ülkemizde iki yıllık eğitim yapan 802 adet de meslek yüksekokulu bulunuyor. Bunların 705’i devlet

Yazının Devamı

Bir mimarlık hikâyesi

12 Ekim 2024

Bir mimar olarak tercihim yaptığım yapıların veya restorasyonların alışılmışın dışında, farklı olmasıdır. Bunun için sahip olduğum bilgi ve deneyime güvenirim. Hata yapmamaya çalışırım. Elbette bir mimar olarak benim de uymak mecburiyetinde olduğum kurallar vardır. İmar Kanunu, İmar Planı, Yönetmelikler ve mühendislik kısıtlamaları.

Zaman zaman bir kenara koyduğum notlarımı karıştırır, geçmişe yolculuk yapar, bugün aramızda olmayan insanları anar, rahmet okurum. Hepimizin hayatında buna benzer anılar vardır onları yazmış ya da yazmamış, bir yerlerde unutmuş olabiliriz. Sık sık söylediğim gibi bazı insanlar ölmez, anılarda ya da yazılarda yaşar, ne zaman ki isimleri bir daha söylenmez olur, işte hepimiz için mukadder olan ölüm o zaman gerçekleşir. Unutulur ve hiç yaşamamış gibi oluruz.

Yılmaz Sanlı

Geçen günlerde elime böyle bir anı kaydı geçti. Sanırım elli yılı aşkın bir zaman önce, rahmetli hocam Yılmaz Sanlı’nın bürosunda yoğun bir şekilde hastane konkuruna çalışıyorduk. Bir gün bana “Gel birlikte hastaneye gidelim!” dedi.

Yazının Devamı

Büyük İslam düşünürü Fârâbî

5 Ekim 2024

Fârâbî’nin yazıldığı tarihten günümüze bin yılı aşkın süre geçen kitabı “İhsâü’l-ulûm / İlimlerin Sayımı”, ilk “İslam Ansiklopedisi” olarak kabul edilmekte ve daha sonraki birçok düşünüre yol göstermektedir. Aradan geçen bunca yılda ilimlerin son derece geliştiği, günümüzde böylesi bir tasnifin güçlüğü göz önüne alındığında, döneminde bu eser için Fârâbî’nin ulaştığı bilgi seviyesi hayranlık uyandırıcıdır

“Önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bilinirse yanlış da bilinir. İnsanlık bugün yapması gerektiği şeyi yapmamakta, yapmaması gerektiği şeyi yapmakta, doğru olmayan birçok şeyi doğru, doğru olan birçok şeyi ise yanlış ve saçma görmektedir.”

Fârâbî

Batı dünyasında “Alpharabius” veya “Avennasar” adıyla tanınan Fârâbî’nin (872-950) tam adı, Ebû Nasr Muhammed bin Muhammed bin Tarhan bin Uzluğ El-Fârâbî’dir.

Yazının Devamı