Koronavirüs salgınıyla birlikte büyükşehirlere araç giriş-çıkışlarının kapatılması, sokağa çıkma yasakları, uçuşların durdurulması gibi önlemler hava kirliliği sorununu bir kez daha gündeme getirdi. İstanbul’dan Uludağ’ın görüldüğü fotoğraflar ise kirliliğin azaldığına dair algıyı güçlendirdi. Aynı durum diğer ülkeler için de geçerli. Çünkü oralardan da temiz, berrak gökyüzü fotoğrafları geliyor. Örneğin dünyada havası en kirli şehirlerden biri olan Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’deki kalın koyu kir tabakası adeta kayboldu. Onlarca yıl sonra ilk defa Himalayalar şehirden net bir şekilde görünür hale geldi. ABD’deki nitrojen dioksit kirliliği yüzde 30 düşüş kaydetti. İtalya’nın başkenti Roma’da hava kirliliği bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla tam yüzde 49 oranında azaldı. Geceleri yıldızların çok daha net göründüğü rapor edildi. Yani dünyanın dört bir yanında koronavirüsün yayılışı ve ölüm
Tüm dünya insanlığı tehdit eden koronavirüsle mücadele ederken, bir başka insanlık düşmanı PKK/YPG terör örgütü Afrin’de yine çocukları ve masum sivilleri katletti. Teröristlerin Barış Pınarı bölgesinde huzur ve güven ortamını bozmaya yönelik sızma girişimi ise Türk komandoları tarafından önlendi ve 11 PKK/YPG’li terörist etkisiz hale getirildi.
Yani TSK’nın yurt içi ve dışı operasyonlarıyla ağır darbe yiyen terör örgütü virüs salgınını fırsat görerek varlık ve etki üretme adına kalleşçe saldırılar peşinde.
Tabii hamileri ABD ve İsrail’in cesaretlendirmesiyle...
Dolayısıyla, tüm dünyayı kasıp kavuran koronavirüslü günlerde biri Kovid-19’la mücadelede çaresiz kalan, sağlık sistemi herhangi bir biyolojik savaşa veya böyle bir pandemiye hazır olmayan, diğeri kendi kıtasının, coğrafyasının dışında ulusal çıkarları yönünde uyguladığı politikalarda hiçbir geri adım atmayan, bu bağlamda da terör örgütlerini pervasızca kullanmaktan
Dünya genelinde koronavirüse karşı amansız bir mücadele sürerken, “Koronavirüs sonrası bizleri nasıl bir dünya bekliyor?” sorusu da siyaset, toplum ve ekonomi bilimciler tarafından tartışılmaya devam ediyor. Bu bağlamda da yeni bir dünya düzenine geçileceğini düşünenlerin sayısı bir hayli fazla. Yani sadece karı düşünen, insanlığı sömüren değil daha bir insani bakışı içeren, toplum ve halk çıkarlarını ön plana alan bir sistem öngörülüyor. Dolayısıyla aslında buna temenni demek daha doğru çünkü bu doğrudan yaşananlardan ne kadar ders alındığıyla bağlantılı bir durum. O noktada da dünyanın karnesi oldukça zayıf. Örneğin en son bir asır önce İspanyol Gribi ile küresel ölçekte böylesine büyük bir salgın ile karşı karşıya kalan insanlık, o döneme göre her açıdan çok daha gelişmiş ve güçlü olmasına rağmen bugün büyük sıkıntılar yaşıyor. O nedenle de süper güçler dâhil tüm ülkelere, yönetimlere olan
Türkiye’nin korona-virüs ile mücadelesinde olumlu gelişmeler yaşanıyor. Test sayısı artıyor, ancak vaka sayısında düşüş var. Hatta ilk kez iyileşen hasta sayısı vaka sayısını geçti. Ölüm olayları sayısı da özellikle Batı Avrupa ülkelerinin büyük bir bölümüyle kıyaslandığında, vaka toplamı içinde -bütün artışa rağmen- düşük bir oranda seyrediyor.
Örneğin ölüm yüzdesi Fransa’da (17,91), İngiltere’de (13,57) İtalya’da (13,39) iken, Türkiye’de 2,45’lerde. Dolayısıyla, Dünya Sağlık Örgütü’nün de son açıklamasında vurguladığı gibi, temkinli bir iyimserlik söz konusu. Bunda da alınan önlemler ve Türkiye’deki sağlık sisteminin etkisi büyük. Hem güçlü altyapısı hem de sağlık ordusunun tedavideki başarısı açısından. Evet, Türkiye’deki ölüm sayılarının gerçeği yansıtmadığına dair iddialar da oluyor ama sağlık sistemleri çok iyi denilen birçok ülkenin bu mücadelede çaresiz kaldığı,
100 yıl önce bugün Meclis açıldığında Türkiye’de İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan askerlerinden oluşan 200 bin kişilik istila ordusu bulunuyordu. Bu sayılara, doğudaki Ermeni ordusu, Batı Anadolu’daki Rum, Ermeni ve Müslüman çeteleri ile işgalcilerle birlikte hareket eden isyancılar dâhil değildi. İngiliz, Fransız ve İtalyanlar İstanbul’u; Fransızlar Adana’yı; Güneydoğu’da İngilizler Urfa, Maraş ve Gaziantep’i; Güneyde İtalyanlar Antalya ve Konya’yı; Karadeniz’de İngilizler Samsun ve Merzifon’u; Yunan ordusu da Batı Anadolu’yu işgal etmişlerdi.
İşte, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, Milli Mücadele’yi yürütmek ve İstiklal Savaşı’nı yönetmek için TBMM’yi bu koşullarda açmışlardı. Ankara’daki marangozların yaptığı Meclis kürsüsünde işgal nedeniyle siyah örtü vardı. Isınmak için ortada bir soba kurulmuş, vekillerin oturmaları için Ankara Öğretmenler Okulu’ndan öğrenci sıraları getirilmişti. Aydınlatma için de kahvelerden alınan petrol lambası
Silahlı Kuvvetler Kovid-19’a karşı aldığı tedbirleri en üst seviyeye çıkartırken, bir yandan da tüm hızıyla sürdürülen yurt içi ve sınır ötesi operasyonlarla terör örgütü PKK’ya nefes aldırmıyor. Yani TSK görünen ve görünmeyen düşmanlara karşı amansız bir mücadele içinde… Dahası görünmeyen derken, bu sadece koronavirüsle de sınırlı değil, bir de görünen düşman terör örgütleri PKK/YPG/PYD ve radikal dinci HTŞ’nin arkasındaki ABD ve İsrail başta olmak üzere bazı ülkeler de var. Onlar da kendileri dâhil tüm dünyanın koronavirüs şoku yaşadığı şu günlerde dahi terör örgütlerini kullanarak kirli oyunlarını sürdürüyorlar. Dolayısıyla da TSK’nın kontrolündeki bölgelere zaman zaman sızma girişimleri oluyor, hatta yurt içinde kıpırdanmalar yaşanıyor. Tabii, anında da gereken yanıtı alıyorlar. Aynı durum Esad güçleri ve arkasındaki Rusya için de geçerli... Yaşanan bu gelişmeleri Genelkurmay İstihbarat eski
Koronavirüsten günlük ölüm sayıları 5 binlere ulaşan ABD’deki ilk vaka 21 Ocak 2020’de Çin’in Vuhan kentinde yaşanan birkaç olağandışı zatürre (pnömoni) vakasını Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) bildirmesinden yaklaşık üç hafta sonra ortaya çıktı. Bu virüsün oluşturabileceği tehdidin farkında olarak birçok eyalet önlem aldı ve salgına hazırlandı. Ancak Trump bu duruma uygun şekilde karşılık vermekte başarısız kaldı. Çünkü ciddiye almadı ya da “Biz bunu yeneriz. Teknolojimiz, hastanelerimiz çok güçlü” gibisinden bildik laflar etti. Bugün gelinen nokta ise malum. Kovid-19 salgınının merkez üssü konumundaki ABD hem vaka hem de ölüm sayılarında tüm dünyanın zirvesinde bulunurken, Trump, sorumluluğu başkasına yıkmak için hamleler yapıyor. Çin’i virüsü yaymak, DSÖ’yü de pandemi kararını geciktirip Çin’i kollamakla suçluyor. Bu bağlamda da Amerikalı avukatlar Çin hükümeti, Çin
Türkiye’de tespit edilen ilk koronavirüs vakasının açıklandığı 11 Mart 2020’den bu yana giderek artan oranda vaka sayısı ve korona nedenli ölümler görüldü, görülüyor. İlk verilere göre yapılan yorumlar da artış hızının İtalya ve İspanya’nın aynı dönemine oranla daha yüksek olduğu yönündeydi. An itibarıyla bulunduğumuz noktayı ise Sağlık Bakanı Koca, “Vaka artış hızı inişe geçti, ölüm artış hızı yavaşladı” diye açıkladı. Evet, total olarak bakıldığında vaka ve ölen hasta sayısı artmış durumda ama İtalya, İspanya hele de ABD’de benzeri oranda asla değil. Örneğin, toplam vakalar içindeki ölüm oranında İtalya yüzde 12.7, İngiltere 12.5, Fransa 10.8 ve İspanya 10.3 görünürken, Sağlık Bakanlığı’nın resmi verilerine göre, Türkiye’deki toplam vakalar içinde ölüm oranı bir süredir yüzde 2.1 gibi bir oranda seyrediyor. Yani virüse karşı mücadelede çok “pozitif” gelişmeler söz konusu. Bunu net olarak görmemizi sağlayan