ABD'nin PKK ve DAEŞ ile dansı

13 Ağustos 2018

ABD’nin Suriye’de görünür-deki önceliği DAEŞ’i yok etmekti. Ama ABD ne yaptı? Teröristlerle mücadele adı altında bir başka terör örgütü YPG/PKK’yı silahlandırıp eğitti, dahası alan açtı, açıyor. Evet bu arada DAEŞ’in toprak hakimiyeti de ortadan kaldırıldı ancak bu teröristler hepten sıfırlandı anlamına gelmiyor. Ki daha 10-15 gün önceki kanlı eylemleriyle yine kendini gösterdi. Yani ABD açısından DAEŞ hala kullanışlı durumda. Dolayısıyla buna terörle mücadeleden ziyade ABD’nin PKK ve DAEŞ ile dansı demek daha doğru. Niyesini dün konuştuğum Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin’in şu sözleri daha da net anlatıyor:

“ABD’nin terörle mücadelesi kendi işine geldiği zaman yani kendisine yönelik bir şey olduğu zaman. Onun dışında ABD bölgede, kaos yaratmak çatışma çıkartmak istediği zaman terör örgütleriyle istediğini yaptırıyor. Ve ABD o terör örgütlerine dokunmuyor. Mesela YPG’ye terör örgütü demiyor. Başkalarına da terör örgütü demiyor. IŞİD’e falan terör örgütü diyor ama onları da istihbarat servisi CIA vasıtasıyla kontrol ediyor.”

Nasıl kontrol ediyor?

“İstihbaratçılar bu terör örgütlerinin, IŞİD’in liderlerini kontrol altına almışlar. Liderlerini

Yazının Devamı

İYİ Parti kurtuluşu küskünlerde arıyor

11 Ağustos 2018

Daha yeni başlıyoruz sloganıyla yarınki olağanüstü kongreye odaklanan İYİ Parti’nin öncelikli hedefi hareketi siyasi bir yörüngeye oturtmak. Çünkü 24 Haziran öncesinde farklı konumlarda nitelendirilen ancak “sandık şokuyla” hem genel başkanlık hem de parçalanma kaosuna sürüklenen İYİ Parti’nin daha doğru dürüst bir yol haritası bile yok. Evet, çıkış noktasında milliyetçi, muhafazakâr, liberal hatta demokratik sol gibi farklı eğilimleri birleştirmeye dönük, Özal’ı anımsatan bir felsefe hevesi vardı ama ortaya çıkan vitrin ve aday görüntüleriyle bunların hepsi havada kaldı. Yani bırak farklı siyasi eğilimleri birleştirmeyi, partinin ana omurgasını oluşturan MHP’den kopanlar arasında dahi kırgınlıklar, küskünlükler patlak verdi. Bu hâlâ da önlenebilmiş değil. Dolayısıyla, İYİ Parti’nin kongreye dönük “Daha yeni başlıyoruz” sloganını duyunca akla gelen ilk soru da şu:

“Bunun içi nasıl doldurulacak? Umduğunu bulamayıp partiden ayrılanlara veya geçmişte göz ardı edilen kırgınlara, küskünlere ‘Hadi gel barışalım, kendimize yeni bir yol çizelim mi’ denilecek? Denilirse de bir yararı olacak mı?..”

Bu konuyu soruştururken öğreniyoruz ki gerçekten böyle bir durum söz konusu, hatta küskünler

Yazının Devamı

Erken yerel seçim olursa kime yarar?

9 Ağustos 2018

İktidar Mart 2019’daki yerel seçimin startını verdi. Muhalefet kanadındaki CHP ve İYİ Parti ise hâlâ kendi iç çekişmeleriyle debeleniyor. Daha doğrusu, muhalefet muhalefette kalmak için elinden ne gelirse fazlasıyla yapıyor. Hal böyle olunca da siyasi kulislerde ister istemez yerel seçimleri öne çekme olasılığı da konuşuluyor. Hatta kasım ayının ikinci pazarı diye tarih ve gün verenler dahi var. Olabilir mi? Siyasette olmaz diye bir şey yok ama göründüğü kadarıyla zor. Çünkü yerel seçimin Mart 2019’dan daha erken bir tarihe alınması için Anayasa değişikliği gerekiyor. Yani tatilde olan Meclis acilen toplanacak, 400 vekilin onayıyla yolu açacak. Yoksa Meclis açıldığında (01 Ekim) yapmaya kalktığında süreç ve yasal zamanlama açısından Ocak ya da Şubat 2019 gibi kara kışa denk gelme durumu söz konusu. Üstelik bir iki ay öne almanın anlamı da yok. Dolayısıyla da erken yerel seçim olasılığına dönük seçenekler açısından kum saati dolmak üzere...

Peki, varsayalım yerel seçimi kasıma çekme yolu açıldı. Bu kime ya da hangi partiye daha çok yarar? Bu noktada baskın tez şu:

İktidar, muhalefet partilerinin bugünkü dağınık ve kargaşa içindeki görüntüsünden yararlanmak için onlara hodri meydan

Yazının Devamı

İmzasını çekenleri seçmen bilmeli

6 Ağustos 2018

Haftalardır süren imza tartışması CHP’nin 24 Haziran’daki sandık sonuçlarını öğrenme beceriksizliğinin aslında kronik sorun olduğunu bir kez daha çok net ortaya koydu. Çünkü seçimin hemen sonrasında patlak veren ve aradan geçen onca zamana karşın hepi topu 1242 delegenin kaçı olağanüstü seçimli kurultay olsun diye imza verdi hala flu. An itibariyle geçerli olan duruma göre; İnce’ciler noter tasdikli 630 imza olduğunu söylüyor, genel merkez ise “Merkezimize sunulan noter onaylı belge sayısı 605’tir” diyor. İmzasını çekenler konusunda da farklı rivayetler söz konusu. Kimi 10, kimi 22 diyor hatta 50’nin üzerinde olduğunu söyleyenler bile var. Açıkçası görüntü artık beceriksizlikten öte gayrı ciddi bir hale de dönüşmüş durumda. Belki bunlar bazılarınca, parti içi çekişme ya da delegeleri ilgilendiren gelişmeler gibi geçiştirilebilir ama fotoğrafın bütününe baktığınızda hiç de öyle olmadığı, aksine doğrudan CHP tabanını ve seçmenini ilgilendiren durum olduğu çok açık. Özellikle de imza verip de sonradan vazgeçtim diyen delegeler açısından. Evet parti tüzüğü imzalar genel merkeze teslim edilene kadar geçen 15 günlük süre içinde böyle bir ikircikliğe cevaz veriyor ancak bunun etik olmadığ

Yazının Devamı

Trump, FETÖ, Brunson şeytan üçgeni

4 Ağustos 2018

FETÖ, PKK adına suç işlemek ve casusluktan yargılanan rahip Brunson’un tutukluğu ev hapsine çevrilince ABD’yle ilişkilerdeki normalleşme süreci çerçevesinde Fetullah Gülen’le takas olasılığını dahi düşündük. Ama Trump’tan bırak imasını “bizim papazı bırak” diye doğrudan Türkiye’yi tehdit eden küstahça bir tavır ve sonrasında da akıl dışı hamleler geldi. Ve ilişkiler yine gerildi. Dolayısıyla da zaten zor olan Gülen’in iade edilme olasılığı hepten çıkmaza girdi. Peki işler bu noktaya gelmeseydi, gerçekten böyle bir takas söz konusu olabilir miydi? Dün konuştuğum eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e göre asla. Niyesi de şu:

“Gülenle rahibi karşılaştırmak büyük hata bir defa.15 Temmuz gerçeği var ortada. ABD Türkiye’ye bir darbe yaptırtmak istemiş bunun manevi lideri olarak Gülen gözüküyor. Gülen FETÖ’yle ABD ilişkilerini ortaya koyabilecek, bu darbe gerçeğini ortaya çıkaracak bilgilere sahip. Bu sadece Türkiye bakımından değil tüm dünya ülkeleri için önemli bir konu. Diğer papaz ise bana göre papaz olma sınırı dışında hiçbir önemi yok. Zaten takas yapılmayacağını bizimkilerde biliyordur ben eminim.”

Peki ya iadesi için çalışma grubunca sürdürülen temaslar. Ki daha 20 gün önce 15

Yazının Devamı

İnce: Ben uyarı görevimi yaptım

2 Ağustos 2018

CHP’deki koltuk kavgasını önlemek için partinin akil insanlarınca Kılıçdaroğlu ve İnce’nin ısrarla uyarıldığını önceki yazımızda(30 Temmuz) anlatmıştık. Özellikle de İnce’ye denilmişti ki:

“Şu aşamada kurultay talebinde bulunma, bulunacaksan da da yerel seçimlerin sonucunu bekle. Hem yanlış olur hem de partinin yerel seçime Kemal Bey’le gitmesi senin için aslında bir şans. Üstelik şu anda milletvekili değilsin, o nedenle Siyasi Partiler Yasası’na göre grup başkanı olamayacaksın. Ve bu grup da büyük ölçüde Kemal Bey’in seçtiği bir yapı. Nitekim 4-5 kişinin dışında bütün milletvekilleri kurultay olmasın diye bildiri yayınladılar. Dolayısıyla grup başkanı başkası olacak ve sen o ortamda çalışmak zorunda kalacaksın. O da yanlış olur.”

Yani acele etme, bekle...

Bu yazımız üzerine İnce aradı ve kısa bir hoşbeşten sonra “grup başkanı olamaması nedeniyle yaşanacak sıkıntı” noktasından doğrudan konuya girdi:

“Partinin akil insanları bana bunları söylediler mi söylediler ama onlar eski Türkiye’de kalmışlar, yeni durumu kavrayamamışlar hala. Bu eski Türkiye’de geçerliydi. Yani gensoru, güven oylaması varken Meclis’te bütçe görüşmeleri yapılırken geçerliydi. Şu anda bunların hiçbiri yok

Yazının Devamı

CHP’de Pirus zaferi günü

30 Temmuz 2018

Pirus Zaferi siyasi literatüre, M.Ö. 280 yılında antik Yunan kolonisi Tarentum’un kralı Pirus’un Roma İmparatorluğu’na karşı yaptığı harekatın hediyesidir. Pirus, Roma ordusunu alanda yenmiş ama ordusunun tamamını kaybetmiştir. O nedenle de esas olarak kazanılan zaferin verilen kayıplardan sonra anlamsız hale gelmesini ifade eder. Dolayısıyla da bu tanımlama çok kritik bir yerel seçim öncesinde CHP’de yaşanan koltuk kavgası ve yaratacağı sonuçlar açısından fazlasıyla örtüşüyor. Çünkü bugün büyük olasılıkla ya İnce’nin dediği olacak ve olağanüstü seçimli kurultay süreci başlayacak ya da Kılıçdaroğlu koltuğu koruyacak ve bir kez daha vitrin makyajıyla durumu geçiştirecek. Yani delege hesabıyla ikisinden biri kazanacak ama sokağın ve parti tabanının havasına göre; kazanan hangisi olursa olsun kaybeden CHP olacak? Nitekim dün konuştuğum CHP’nin akil insanlarının görüşleri de aynı yöndeydi:

“Kurultay toplansa da kötü toplanmasa da, İnce kazansa da kötü Kılıçdaroğlu kalsa da kötü. Çünkü sokakta çok büyük tepki var, insanlar her yerde öfkelerini açıklıkla dile getiriyorlar. Yani sonuç her ikisi açısından da Pirus zaferi.”

Peki bunlar öngörülemeyecek bir durum muydu? Değil elbet, zaten

Yazının Devamı

CHP’de iki cephe

28 Temmuz 2018

CHP’nin 2014’teki son yerel seçimlere giderken ana sloganı “Türkiye’nin birleştirici gücü” idi. Kılıçdaroğlu da kampanya tanıtım toplantısında şöyle demişti:

“Parti amblemimizin altında bundan sonra ‘CHP Türkiye’nin birleştirici gücü’ yazacak. CHP, Türkiye’nin birleştirici gücüdür ve bu güç önümüzdeki döneme damgasını vuracaktır.”

CHP, 24 Haziran öncesinde de “Millet için geliyoruz!” ve “Artık tamam” sloganını kullandı.

Yani her iki seçim öncesinde de CHP söylem bazında partinin gücü ve ülkenin geleceğine dönük oldukça iddialıydı. Ki iktidar alternatifi sayılan ana muhalefet partisinin de öyle olması gerekir. Tabii inandırıcılığı açısından dediklerini yapmak ya da en azından o algıyı vermek kaydıyla. Yoksa sokaktaki insana dokunmak, heyecan yaratmak en önemlisi de güven vermek olanaksız...

Peki, şu ana kadarki performansıyla CHP’nin söylemleriyle bağlantılı inandırıcılığı var denilebilir mi? Hayır, hatta sloganlarının tam tersi bir durum söz konusu. Örneğin, 24 Haziran öncesinde iktidar için hedeflenen “Artık tamam” sloganı Kılıçdaroğlu adıyla özdeşleşmiş durumda. “Türkiye’nin birleştirici gücü” olma iddiasındaki CHP’nin görüntüsü ise genel merkezci ya da İnce’ci diye taraflarını

Yazının Devamı