Milletin vekili olmak ya da olmamak

7 Temmuz 2018

Seçim döneminde siyasi heyecanın, çekişmenin önüne geçen iki Türkiye gerçeği yaşadık. Biri çocuk istismar ve cinayetleri, diğeri hayvanlara yönelik eziyet ve işkenceler. Dolayısıyla da ülkece kahrolduk ve öfkelendik. An itibarıyla geldiğimiz noktada da öfke yatışmış değil çünkü bu alçaklığı yapanların hak ettikleri cezaları almaları konusunda sıkıntı var. Yani cezalar yetersiz ya da caydırıcı değil. Dahası, milletin vekilleri de bunun farkında ve dillendirdi ama bunlar bugüne dek çözümden ziyade hep konuşma aşamasında kaldı, kalıyor. Örneğin, daha bu yılın başlarında AKP hükümetinin TBMM’ye sunduğu yasa tasarısıyla çocuklara cinsel istismar suçunun nitelikli halleri için öngörülen hapis cezaları artırılarak, caydırıcılığın sağlanması ve bu suçla etkin mücadele edilebilmesi amaçlanıyordu. Bu bağlamda da suçun niteliğine göre 40 yıldan ağırlaştırılmış müebbet hapse kadar cezaların yanı sıra kimyasal hadım da vardı. Ki bu konu günlerce medyada ve çeşitli platformlarda da tartışıldı.

Yine aynı dönemde gündeme gelen Hayvan Hakları Yasası’ndaki değişiklikler ise “hayvana şiddetin, eziyetin” artık “kabahat” yerine “suç” sayılmasına odaklıydı. Yani yeni düzenlemeyle hayvanlar artık mal

Yazının Devamı

Kaybedenlerin koltuk savaşı...

5 Temmuz 2018

Kılıçdaroğlu’na göre seçimin kazananı(!) CHP’de iktidar kavgası erken patlak verdi. Aslında buna kaybedenlerin koltuk savaşı demek daha doğru. Çünkü partisine 8 puan fark atan İnce, Cumhurbaşkanlığını kıl payı kaçırmış havasında, Kılıçdaroğlu ise AKP’nin düşen oy oranı yutturmacasıyla galiptir bu yolda mağlup iddiasında. Dolayısıyla da ülkeye değil, partiye iktidar olma ritüeli CHP’de yine vizyonda. Biri “Kalk, o koltuk benim hakkım” diyor, diğeri “Olmaz, önümüzde bir seçim daha var” bahanesiyle inatlaşıyor. Yani her ikisi de “Omuz omuza verelim, biz nerede hata yaptık, halktan nasıl koptuk?” deyip ortak çözüm üretmek yerine, bildik “Sen git, ben geleyim” mantığıyla hareket ediyor. Üstelik bunu Kılıçdaroğlu ve İnce’nin çevresindekiler de körüklüyor. Çünkü onların da “koltukları” söz konusu. Açıkçası, yine partiden ziyade bireysel çıkarlar daha ön planda. Dün bu durumu 1970’li yıllarda CHP’yi iktidara taşıyan hareketin öncülerinden Ali Topuz’la konuştum. Öncelikle de “CHP’nin sorunu lider mi?” diye sordum. Yanıtı şuydu:

“CHP’nin elbette ki lider sorunu da var ama öncelikli sorunu partinin hem üye hem örgüt bazında demokratikleştirilmesi ve yeniden yapılandırılması. Partinin vizyonu

Yazının Devamı

Milliyetçi oylarda bileşik kaplar prensibi

2 Temmuz 2018

Seçimler bitti ama sonucuna dönük yorumlar ve tartışmalar sürüyor. En çok da MHP’nin performansı üzerine. Çünkü seçimden önce çok düşük oy alacağına dönük iddialar vardı ancak sandık tam tersini söyledi ve MHP hem 1 Kasım 2015 seçimlerindeki oy oranını korudu hem de Meclis’te “anahtar/kilit” parti haline geldi. Yani Bahçeli yine herkesi ters köşe yaptı. Hemen sonrasındaki yorumlarda da bu tabloya dönük en baskın tespit ise milliyetçi oylardaki gel- gitlere odaklıydı. Şöyle ki; MHP’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 16.3 olan oy oranı 1 Kasım 2015’de 11.9’a düşmüş, aradaki 4.5 puanlık fark da AKP’ye gitmişti. Şimdi ise AKP’ye giden o oylar partisine geri döndü. Gelirken de bir miktar AKP’liyi beraberinde getirdi.

Bunlar aritmetik olarak elbetteki doğru saptamalar ama tek başına tabloyu anlatmak açısından yeterli değil. Çünkü bu sonuçta AKP’nin aday listelerinin sıkıntılı olduğu yerlerde MHP’nin ciddi varlık göstermesinin yanısıra ülkenin Kandil operasyonu, Menbiç kararlılığı ya da dışarıdan Türkiye’ye yönelik tehditlerden kaynaklanan milliyetçi reflekslerin yüksek olduğu bir dönem içinde bulunmasının da etkisi var. Dahası HDP’nin barajı aşması için gösterilen çaba ve verilen

Yazının Devamı

İnce Yalova’da neden kaybetti?

30 Haziran 2018

Ülke genelinde olduğu gibi, İnce’nin memleketi Yalova’da da sahadaki sözlerle sandık birbirini tutmadı. Yani 24 Haziran öncesinde “Bakan çıkardık, şimdi sıra Cumhur-başkanı’nda” diyen Yalovalı seçmen tercihini Erdoğan’dan yana kullandı. Hatta İnce’nin köyü, kendisinin oy kullandığı sandıkta bile... Parlamento seçiminde ise üçe çıkan milletvekillerinin ikisini AKP, birini de CHP kazandı. Bir başka deyişle, sandığın ülke genelindeki görüntüsü Yalova’ya da yansıdı. Nitekim gecikmeli olarak medyanın karşısına çıkan İnce de “Küçük bir Türkiye’dir Yalova. Rize gibi bir biçim değildir. 81 vilayetten adam vardır” sözleriyle bu durumu pekiştirdi. Aslında bunu İnce’nin, 1 Kasım 2015’te yüzde 31.3 oranında oy alarak CHP milletvekili olduğu seçimde de görmek olası. Çünkü o zaman da AKP’nin oy oranı Türkiye geneli gibi yüzde 49’lardaydı. Dolayısıyla da ortaya çıkan tespit şu:

İnce’nin kampanyasının startını verdiği ve insanların meydanlara sel gibi aktığı söylenen memleketi Yalova’da da kaybetmesi sürpriz değil. Tam aksine, burada önde çıksaydı sürpriz denilebilirdi. Niyesini Yalova 1995’te il olduktan sonra ilk iki milletvekilliğinden birini kazanan eski Çalışma Bakanı ve İnce’nin hemşehrisi

Yazının Devamı

İnce, Kılıçdaroğlu’nun kimyasını bozdu

28 Haziran 2018

24 Haziran sonra-sında bir kez daha gördük ki CHP aynı CHP... Hem aldığı oy oranı hem de bunun nedenlerini sorgulamak açısından. Çünkü Kılıç-daroğlu’nun dediklerine bakılırsa, ortada yine yenilgi falan değil, aksine, AKP’yi yıpratmak adına çok ciddi bir başarı(!) söz konusu. Dahası, İnce’nin aldığı oyların CHP’yi sollaması da olması gereken, hatta beklentinin altında kalan sıradan bir vaka... Dolayısıyla da ülkeden ziyade partiye iktidar olma sevdası ve kararlılığına(!) devam. Yani seçimden önce çok tutulan, sevilen ve ana slogan haline getirilen “tamam” sözcüğünü kendileri açısından dillendirmenin anlamı yok.

Peki, bu olası mı? Kılıçdaroğlu’nun olayı soğutma çabaları ve delege dengesiyle bir süre için belki olabilir ama parti içinden gelen tepkiler, toplumsal baskı ve olası gelişmeler dikkate alındığında zor. Özellikle de İnce’nin yeniden alanlara ineceğini açıklaması, daha doğrusu “sine-i CHP” demesinden sonra... Zira sık sık yenilenmekten söz eden ancak hep patinaj yapan CHP’de bu kez değişim rüzgârı şiddetinin ve etkisinin oldukça yüksek olacağı açık. Havanın nasıl döndüğüne ilişkin işaretler de fazlasıyla var. Neler yaşanabileceğini dün CHP’nin önde gelen bazı isimleriyle

Yazının Devamı

Erdoğan kazandı AKP azaldı

25 Haziran 2018

Düne kadar İstanbul’un siyasi MR’ı son iki oylamanın sonuçlarına odaklıydı. Buna göre; birinde (01 Kasım 2015 genel seçimleri) AKP 4.5 milyon, MHP ise 790 bin küsur oy almıştı. Dolayısıyla da 16 Nisan 2017’deki referandumda anayasa değişikliğini savunan cephenin potansiyel oy gücü 5.3 milyon civarındaydı. Ancak sandıklarda ‘evet’ oyları 4.5 milyonun biraz altında kalmıştı. Dahası bu sonuç, İstanbul’da büyükşehir belediye başkanı seçildiği 1994 yılından bu yana girdiği bütün oylamaları kazanan Erdoğan’ın ilk yenilgisi (Evet:48.6-Hayır:51.4) olmuştu. Öyle ki; AKP’nin üstünlüğünün olduğu Küçükçekmece, Esenyurt, Eyüp ve Üsküdar’da da hayır çıkmıştı. AKP’nin oy depoları Bağcılar, Başakşehir, Esenler, Güngören gibi ilçelerde de ciddi düşüşler yaşanmıştı. Bunlar da doğal olarak CHP’nin lokomotifliğini yaptığı hayır cephesine toplamda 1 milyon artı oy olarak yansımıştı. Yani İstanbul’daki son görüntü Erdoğan açısından pek iyi değildi. O nedenle de Erdoğan 24 Haziran öncesinde bütün gücüyle İstanbul’a yüklendi, hatta kampanyasının kapanış konuşmasını da kaybettiği Eyüp’te (Ekim 2017’de Eyüpsultan oldu) yaptı. Ve dün sandıktan çıkan sonuçla hem İstanbul genelinde durumu dengeledi hem az

Yazının Devamı

Sandığın sesinden sonra ne söylesen boş...

23 Haziran 2018

Yüksek tempolu, erte-lenme olasılığı dahil oldukça komplo teorili ve yasak ihlalleri açısından çok tartışmalı bir kampanya sürecinin sonuna geldik. Yarın sandık, yani demokrasinin gereği ve vatandaşlık görevi olan oy kullanma zamanı. Daha doğrusu, ülkenin geleceğine dönük kader anı... Çünkü kampanya süresince herkes eteğindeki taşı döktü, söylenecek olanlar söylendi. Şimdi sıra milletin ortaya koyacağı nihai kararda. O nedenle, bu seçim döneminde tüm adayların ve parti liderlerinin birleştiği tek ortak nokta olan “Herkes oyunu kullansın” vurgusu çok önemli... Hem halkın iradesinin tam yansıması hem de sandıktan çıkacak dengeler açısından. Özellikle de yarım ya da bir puanlık oynamalarla (artı-eksi) farklı olasılıkların söz konusu olduğu dikkate alındığında. Dolayısıyla da hangi adaya gönül verdiyse ya da hangi partiyi benimsiyor ya da destekliyorsa her seçmene öncelikle düşen görev, yarın sandığa gidip oy vermek. Yoksa sandığın sesinden sonra ne söylesen boş...

Tabii bu sorumluluk sadece oy kullanmakla da bitmiyor, bunun bir de sandığa sahip çıkma boyutu var. Şöyle ki bıçak sırtı dengeler nedeniyle tek bir oy bile çok kıymetli ve ufacık bir hata ya da olası manipülasyonda gerek

Yazının Devamı

Seçmen kararını verdi sandığı bekliyor

21 Haziran 2018

Sandığa üç gün kalmasına rağmen sonuca dönük beklentiler hâlâ büyük bir muamma. Evet, buna ilişkin çok sayıda kamuoyu araştırması yayımlandı; dahası, sosyal medyada hemen her gün yeni öngörüler dolaştı, dolaşıyor ama hepsi birbirinden çok farklı, dolayısıyla da daha fazla gizem artırıcı nitelikte. Şu an itibarıyla somut görünenler ise adayların son kozlarını ortaya koyduğu mitinglerindeki lokal coşku ve heyecan dışında ülke genelinde hakim olan sessizlik ya da durgunluk. Kimse ne yapacağını söylemiyor ama bu kararsız değil, kararını açıklamayan seçmen anlamına geliyor. Yani artık tercihler yapılmış ve sandık günü gelsin de oyumuzu verelim, bitsin bu iş gibisinden bir hava söz konusu. Örneğin, dün konuştuğum bazı kamuoyu araştırmacıları ve deneyimli politikacıların buluştukları ortak nokta şuydu:

Bugün halkın kime, hangi partiye oy vereceği açısından çok iyi, doğru bir tespit yapılabilse, 24 Haziran’daki seçimin sonucunu bire bir verir... Ya da çok küçük bir sapma olur. Onlar da iki ittifak arasında değil, ittifak içerisinde hangi partiye oy vereyim şeklinde olabilir. Bir başka deyişle, artık bugünden sonra seçmen tercihi değişmez...

Aslında bunlar sadece bu seçime özgü değil,

Yazının Devamı