SEÇSİS’te sıfır hata mümkün

10 Nisan 2017

Her seçim öncesinde olduğu gibi referandum için de SEÇSİS (Seçim Bilişim Sistemi)’in güvenliğine dönük aynı tartışma gündemde:

Sandık sonuçlarının sisteme girilmesi sırasında
“elle” ya da
daha sonra “bilgisayar” ortamında yazılım aracılığıyla istenen tarafa oy kaydırılabilir mi?..

Bunun kesinlikle yapılamayacağını söylemek bilimsel olarak mümkün değil. Nitekim bu konuda Bilgisayar Mühendisleri Odası’nın uyarısı da oldu. O nedenle aslolan müdahale edilmesini engelleyecek hangi önlemler alındı ve bunların ne kadarı hayata geçirilebilecek noktasına odaklanmak daha doğru. Çünkü YSK’daki CHP temsilcisi Av. Mehmet Hadimi Yakupoğlu’na göre bu risk sıfıra indirilebilir. Tabii sandığa giren oyların girdiği gibi çıktığı ve bu çıkan oyların da sandık tutanağına doğru yazıldığından emin olmak kaydıyla. Yani öncelikle sandığa sahip çıkmak şart. Bundan sonrası ise her parti adına dikkat ve sabır işi. Nasılını Yakupoğlu şöyle anlatıyor:

İlçe seçim kuruluna teslim edilen sandık seçim tutanağındaki veriler rakamsal olarak SEÇSİS’e işlendiği anda partideki Bilişim Teknolojileri Merkezi (BİTEM) o verileri görüyor. Ayrıca tutanağın ve çetele denilen oy sayım cetvelinin fotoğrafları da taranarak

Yazının Devamı

Rus kalkanı Tomahawk’a niye kilitlenmedi?

8 Nisan 2017

Suriye’de dengeler sürekli değişiyor. Sahada ve masada Rusya’nın liderliği konuşulurken ABD’nin Tomahawk füzeleriyle oyun yine bozuldu. Bu hem ABD’nin Esad’a yönelik doğrudan ilk müdahalesi olması hem de hamisi Rusya’ya rağmen yapılması açısından çok kritik bir hamle. Dolayısıyla da Suriye’nin ve Esad’ın geleceğinin yanı sıra ABD füzelerinin Rus Kalkanı denilen S-400 hava sistemine nasıl yakalanmadığı da merak konusu. Gerçi ABD’nin ‘Kızılderili baltası’ anlamına gelen Tomahawkları
Rusya’nın S-400’lerine hedef olmamak için Akdeniz’de bulunan savaş gemisinden gönderdiğine, böylece de radara yakalanmadığına yönelik bilgiler var ama dün konuştuğum eski Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin’e göre ise durum tam tersi:


“Görmüştür ama savunma yapmamıştır... Bakın, iki ülke birbirine doğrudan müdahale etmezler, edemezler. Ederlerse çok daha büyük bir çatışma olur. Sorun bu. Eğer ABD doğrudan Rusya’nın üslerini, uçaklarını hedef alsaydı o zaman müdahale ederlerdi. Çünkü Rusya’nın elinde bulunan S-400 radarı daha Tomahawk füzesi çıkar çıkmaz hedefini nereye gideceğini tespit eder ve kilitlenir. Rusya füzeler kendisine yönelseydi engellerdi, aynı şey ABD

Yazının Devamı

‘Kontrollü darbe’ lafı yabancı kaynaklı

6 Nisan 2017

15 Temmuz’un üzerinden yaklaşık dokuz ay geçti ama darbe girişimi üzerinden üretilen teoriler ve ortaya atılan sorular bitmedi. Özellikle de karargâhta yaşananlar ve darbenin kilit ismi firari Adil Öksüz konusunda. Yani peş peşe gelen iddianamelerdeki ifadeler ve delillere rağmen o geceye dönük hâlâ karanlık noktalar var. Dahası, CHP liderinin “kontrollü darbe” iddiasıyla kafalar hepten karışmış ve ürkütücü bir tartışma başlamış durumda...
Gerçekten bu mümkün mü? 250 kişinin öldüğü, binlerce insanın yaralandığı o gece birilerince özel olarak kurgulanmış olabilir mi? Dün bu soruları eski Hava Kuvvetleri Komutanlığı Başsavcısı emekli Albay Ahmet Zeki Üçok’a yönelttim. Çünkü o da sosyal medya üzerinden duyurduğu “FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimine tiyatro, kontrollü darbe demek, şehitlerimize yapılabilecek en büyük haksızlıktır” sözleriyle bu tartışmaya müdahil olanlardandı. Üstelik de TSK’daki FETÖ yapılanmasını en iyi bilenlerdendi. Nitekim ilk sözleri de bu yönde oldu:
“Fethullah TSK’nın neredeyse tamamına hakimdi. Darbeye katılan 171 general var, bunları kontrol edebilecek hangi mekanizma var da biz buna kontrollü darbe diyoruz? Tamam, hadi başlattın, kiminle kontrol

Yazının Devamı

Kürt koridorunu Süleyman Şah keser

3 Nisan 2017

Bittiği açıklanan Fırat Kalkanı Harekâtı, şartların diretmesiyle yapılmak zorunda kalınan ve Türkiye’nin kendi topraklarını garantiye almak için gerekli bölgeyi ele geçirmesini hedefleyen taktiksel bir hamleydi. O ana kadarki (24 Ağustos 2016) uygulanan Suriye politikaları doğrudur, yanlıştır tartışılır ama harekât için bunu söylemek zor. Zira bu harekâtın birkaç hedefi vardı. Birincisi o dönem komşumuz konumuna gelen DAEŞ teröristlerini güneye süpürerek sınır güvenliğini sağlamak. İkincisi ABD’nin korumasındaki PYD/YPG’nin, yani PKK’nın Akdeniz’e kadar ulaşmayı hedeflediği koridoru engellemek... Bir başka önemli hedef de, yeni gelişmelerde Türkiye’ye doğru gelecek olan Suriyeli mültecilerin barınması için “güvenli bölge” oluşturmak. Dahası Türkiye’ye sığınan ve Suriye’ye dönmek isteyen insanlara kendi topraklarında yaşama imkanı sunmak...

Yedi ay süren bu harekat sonucunda gelinen nokta ne? DAEŞ artık menzil dışında, sınırın öte yakasından füze, havan atma gibi bir tehdit oluşturmuyor. Öngörülen 5 bin değil ama 2 bin 225 kilometrekarelik terörden, teröristten arındırılan “güvenli bölgede” yüzbinlerce Suriyeli barınıyor, dolayısıyla da Türkiye’ye yeni göç dalgası yok. Aksine

Yazının Devamı

Gizli servislerin aleni savaşları

1 Nisan 2017

Merkel’in Alman İstihbarat Servisi (BND) üzerinden Türkiye’ye yönelik FETÖ odaklı hamleleri devam ediyor. İlkinde BND Şefi Bruno Kahl “Darbe girişiminin FETÖ tarafından yapıldığına ikna olmadıklarına” yönelik siyasi içerikli bir çıkış yapmıştı. Şimdi de en yetkili ağızlardan MİT’in Almanya’da istihbarat çalışması yaparak, hazırladığı FETÖ’cüler listesini BND’ye vermesinin provokasyon olabileceğine dönük açıklamalar geldi. Dahası, MİT’in ‘bildirilmeyen’ elemanlarına karşı casusluk iddiaları var. Dolayısıyla da Türkiye ile Almanya ilişkilerindeki kriz daha da derinleşti. Bu arada sonuçsuz kalan Fethullah Gülen’in iade girişimleri ve darbenin kilit ismi firari Adil Öksüz’ün Konsolosluk’tan aranması nedeniyle bir başka gerginlik de ABD’yle yaşanıyor. Yani FETÖ odaklı ve kapsama alanı MİT, BND, CIA olan çok “aleni” bir hareketlilik söz konusu...
Dün bu durumu konuştuğum eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e öncelikle Almanya’daki suçlamaları, özellikle de “casusluk” iddialarını sordum. Yanıtı şuydu:
Almanya’yla MİT ilişkileri karşılıklı anlaşmaya dayanır. MİT’in orada legal temsilcileri vardır, onlar aracılığıyla işbirliği yaparlar. Legal temsilcileri dışında bir istihbarat

Yazının Devamı

Suriyelileri siyasete karıştırmanın riski

30 Mart 2017

Şanlıurfa’daki Suriyeli gerginliği yüreğimizi ağzımıza getirdi. Neyse ki polise direnen gencin Suriyeli olmadığı anlaşıldı da olaylar daha fazla büyümeden yatıştı. Ve Türk vatandaşları ile Suriyeli sığınmacıları karşı karşıya getirmeye yönelik sıkça yaşanan provokasyonların biri daha boşa çıktı. Ancak bu, tehlikenin geçtiği anlamına gelmiyor, çünkü sayıları 3.5 milyonu aşan Suriyelilerin ülke geneline yayılması nedeniyle sadece sınırdakiler değil tüm iller kısık ateşteki düdüklü tencere gibi. Nitekim daha bir ay önce Adana’da bir başka gerginlik yaşanmış, çıkan olaylarda Türk ve Suriyeli 5 kişi yaralanmıştı. O nedenle herkesin, özellikle de siyasilerin Suriyeliler konusunun iç politika malzemesi yapılmaması noktasında da çok duyarlı ve dikkatli olması lazım. Hele de referandum sürecinde. Çünkü “Evet”çiler veya “Hayır”cılar adına bilerek ya da bilmeyerek atılacak yanlış bir adım sorunu bambaşka boyutlara taşıyabilir. Niyesini Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. M. Murat Erdoğan şöyle açıklıyor:
“Yıllarca yurt dışındaki Türkler üzerine çalışırken gittiğimiz ülkelerde hep Türk göçmenleri seçim malzemesi yapmayın, bu çok kötü bir şey derdik.

Yazının Devamı

ABD’ye karşı El Bab kozu

27 Mart 2017

Suriye’de dengeler sürekli değişiyor. Çok yakın geçmişteki dengelerde, Türkiye ile Rusya ilişkilerin normalleşmesi sonuçlarından biri olarak Suriye konusunda örtülü bir uzlaşı içindeydiler. Bölgenin önemli gücü İran da buna dahildi. Tüm hesaplar da Suriye’nin toprak bütünlüğü üzerineydi. Dolayısıyla da Suriye’yi parçalamayı hedefleyen, bunun için de PYD/YPG’yi kullanan ABD, biraz oyun dışı kalmış gibiydi. Son geldiğimiz noktada ise ABD-Rusya PYD/YPG ile kol kola girmiş durumda. Menbiç’te yan yana bayrakları dahi dalgalanıyor. Ve Türkiye’nin Menbiç’e yürüyerek Fırat Kalkanı’nı tamamlamasını istemiyorlar. Yani Suriye topraklarında bağımsız ya da özerk bir Kürt yapısından yanalar. Dahası her ikisi, özellikle de ABD, PYD/YPG’nin düzenli bir ordu kurması için çabalıyor. Hem de verdiği silahların PKK tarafından Türkiye’ye karşı kullanılacağını bile bile. O nedenle oluşturulmak istenen bu askeri yapıya “terör ordusu” demek daha doğru. Çünkü ABD’nin Rakka harekâtında kullanılacak diye Tel Abyad’a gönderdiği tanksavar Javelin ve helikopter düşüren Stinger füzeleri Şanlıurfa’ya, Akçakale’ye veya Çukurca’ya, Hakkari’ye de gelebilir. Nitekim dün konuştuğum eski Genelkurmay İstihbarat Dairesi

Yazının Devamı

İngiltere’de DAEŞ’e ürküten sempati

25 Mart 2017

DAEŞ’in üstlendiği Londra saldırısı Avrupa’daki dini referanslı terör paniğini tetikledi. Bunda Irak ve Suriye’de DAEŞ saflarında savaşmaya giden başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkeleri vatandaşlarının payı da var. Çünkü DAEŞ’in Ortadoğu’daki varlığı azaldıkça bunların birçoğu ülkelerine döndü. Sona yaklaşan Musul ve eli kulağındaki Rakka operasyonunun ardından da kalanı dönecek. Hem de gittiklerinden daha şiddet yanlısı, daha fazla radikal olarak... Peki, Avrupa’yı bekleyen tehdit sadece gidenlerin geri dönmesi mi? Ya da onları kontrol altına alarak veya yok ederek tehdit ortadan kalkar mı?.. Dün konuştuğum Terör ve Güvenlik Uzmanı, eski bordo bereli Abdullah Ağar’ın bu sorulara yanıtı olumsuzdu. Nedenleri de şunlardı:
“Asıl konuşulması gereken konu, Ortadoğu’daki radikalleşmenin insanlığa nasıl bir maliyet ürettiği. Orada IŞİD’i gerekçe göstererek müdahale ediyorsun ama şu ana kadar Suriye’de 550 bin insan ölmüş ve bunların hemen hemen hepsi de masum. Bundan etkilenen insanlar var. Yapmış olduğunuz müdahalelerle IŞİD’in saflarını sıklaştırmış oluyorsunuz. Yani dini anlamda kırılmaya sebebiyet veriyor. Böyle temel bir gerçek var. Şu an en büyük sıkıntı IŞİD’in askeri

Yazının Devamı