23 Nisan çoşkusuna, yurdun dört bir yanındaki törenlere odaklanmışken, İstanbul genelinde hissedilen Silivri merkezli sallantılarla korku fayı tetiklendi ve büyük panik yaşadık. İletişim çöktü, bayram günü, resmi tatil olmasına rağmen trafik kilitlendi, sosyal medyadaki yalan yanlış ya da abartılı paylaşımlarla insanlar sokaklara döküldü, parklarda, bahçelerde toplandı. O arada da bildik endişe ve tartışmada vizyona girdi yine:
Sallantılar büyük depremin öncüsü ya da habercisi mi, o meşhur fayı tetikler mi?..
Bunlar merakları gidermek, vatandaşı anlık rahatlatmak açısından elbette ki önemli ama korkulan sonu değiştirecek bir gösterge olmadığı da açık. Çünkü deprem bilimcilere göre, korkulan o fayın tek ya da parçalı olarak kırılması kaçınılmaz. Bilimsel anlamda 1999’dan itibaren öngörülen zaman da dolmak üzere,belki de doldu bile...Yakın zamanlarda sıklaşan ve art arda gelen son sallantılarda bunun en ciddi uyarıları...Onun içinde artık anlık rahatlamalarla durumu geçiştirmek yerine
Suriye’deki değişimi kabullenemeyen, Türkiye’nin hem bölgede daha da güçlenmesinden hem de İsrail’in Gazze’deki soykırımı, alçaklıklarına tepkisini ve dünyaya duyurmasından rahatsız olan Netanyahu, ABD’nin asker sayısını azaltma kararıyla hepten şuursuzlaştı?... Bölgeyi, Suriye’yi karıştırmak, istikrarsızlaştırmak için terör örgütü YPG/PKK’yı hepten sahiplenip, “arkanızdayım” diyerek gazlıyor pervasızca. Hatta Türkiye’ye karşı “düşmanım” dediği İran ile iş birliği girişimleriyle daha da alçalıyor... İşgal ettiği topraklarda kalıcı olduğunu söylüyor, İsrail jetleri Suriye üzerinde uçuyor, kafasına göre de istediği yeri vuruyor... İsrail saldırgan ve yayılmacı politikalarından vazgeçmiyor yani… Bunlara karşı Türkiye de diyor ki: Suriye’de artık yeni bir dönem var, buraları ben tutuyorum kafana göre takılamazsın... Jetlerimizin karşı karşıya gelme durumunda hava teması olabilir... Malum yıkılan Esad rejiminde alenen İsrail’e göz yumulma durumu dahi söz
Terör örgütü PKK, Öcalan’ın “silah bırakma” ve “kendisini feshetme” çağrısının gereklerini henüz yerine getirmedi. Ama süreç ağır da olsa işliyor… Nisan sonu ya da mayıs başı tarihlerine dönük beklentiler söz konusu derken, DEM Partili Pervin Buldan’ın “Haziran sonuna kadar sürecin tamamıyla başarıya ulaşması bekleniyor” sözleriyle buna eklenen bir tarih daha oldu malum... Sürecin anlamlı aktörlerinden DEM Partili Sırrı Süreyya Önder’in geçirdiği kalp rahatsızlığından kaynaklı bazı yeni gelişmeler de olabilir. Zira Allah şifa versin, Önder’in geçirdiği rahatsızlık uzun bir nekahet dönemi gerektiren bir durum. Dolayısıyla haziran deniliyorsa, önümüzdeki 2,5 ay içinde süreçle ilgili gelişmelere fiilen katılması zor görünüyor. Yine İmralı Heyeti’nden Ahmet Türk’ün de sağlık sorunları nedeniyle bazı görüşmelere katılamadığı biliniyor... Bu durumda da önümüzdeki günlerde DEM Parti, muhataplarıyla da
CHP Genel Başkanı Özgür Özel,19 Mart’tan bu yana sergilediği performansla çok farklı bir görüntü veriyor… Saraçhane buluşmalarında oluşan rüzgârı arkasına alan ve Maltepe mitingiyle de yüksek bir ivme yakalayan Özel artık dümeni hepten müzakereden mücadeleye kırmış durumda... Konuşmaktan, suçlamaktan çekinmeyen, gerekirse kavgaya davet eden bir lider pozisyonunda. Hem de oldukça sert bir dozda ve dilde...
İlk başlardaki parti içerisinden gelen tepkilere rağmen siyasette yumuşama ya da normalleşme adına ne derseniz deyin daha uzlaşmacı tavrı, yaklaşımının tam aksi bir görüntü içinde yani… Dolayısıyla Özel’in bu tarzı, üslubuyla önceki Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nu mu anımsatıyor ya da Özel, Kılıçdaroğlu’nun dediğine mi geldi, ona mı benzedi tartışmaları yapılıyor bir yandan da... Bu bağlamda da epey görece, kafa karıştıran yorumlar var. Mesela Kılıçdaroğlu’nun daha sakin ve sabırlı olduğu, Özel’in ise fevri, çok atak, gözü pek, lafını
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yasaklı olması durumunda kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı ya da nasıl bir yol izleneceği konusunda açıkladığı planla partili, partisiz herkesin kafasını hepten karıştırdı... Planla ilgili anlaşılır en somut nokta tüm detayların İmamoğlu’nun üzerine kurgulu olması… Serbest-cezaevinde olma ya da siyasi yasaklı veya yasaksız anlamında hem olası bir seçim kampanya süreci hem de sandık sonuçlarına dönük izlenecek, yol, yöntemi de kapsayacak şekilde. Dolayısıyla her seçenekte özne İmamoğlu, doğrudan ya da dolaylı olarak... Dolaylı olma olasılığında da kâğıt üstünde bir aday formülüyle seçimi kazanma varsayımı sonrasında da koltuğu, makamı yine İmamoğlu’na devretme durumu söz konusu... Nasıl olacaksa? Evet Özel’in planında buna dair ipuçları da var ama onlara dönük hem sistemsel hem de anayasal değişiklikler içeren o kadar çok soru işareti var ki; “Ben aldım, sana verdim” demekle olacak bir durum değil...
★ ★ ★
Mesela İmamoğlu’nun
Türkiye’yi şikâyet için ABD’ye giden ama Trump’ın tutumuyla bizzat İsrail basını tarafından “Oval Ofis’te soğuk duş aldı, küçük düştü” denilen Netanyahu’nun hesabı neydi?.. Türkiye, Suriye’yi üs olarak kullanıp İsrail’e saldıracak zırvalıklarıyla ABD’yi kışkırtmak... İsrail tehlikede deyip ABD’yi gaza getirmek. Bu bağlamda da daha Washington’a gitmeden önce hem İsrailli bakanlar hem de İsrail basını aşağılık bir dezenformasyon faaliyeti içindeydi… Suriye sahasında kendisine yönelik herhangi bir provokasyon veya saldırı bulunmamasına rağmen yerleşim yerlerini vuran ,hava harekatları düzenleyen İsrail saldırganlığı için güzellemeler, hatta iyice gemi azıya alıp Türkiye’ye ait üsler vuruldu diye yalan yanlış bilgiler, haberler paylaşıldı hep. İsrail’den Türkiye’ye ihtar, gözdağı gibi abuk, sabuk başlıklar, yorumlar da gördük... Dolayısıyla Trump’ın dünyanın gözü önünde Türkiye’ye övgü yağdıran sözleri ve
Tek adaylı cumhurbaşkanı adaylığı oylamasından sonra tek adaylı genel başkanlık seçimini de tamamlayan CHP’nin bundan sonraki yol haritasında mitingler hız kesmeden devam edecek... Bu bağlamda da CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şöyle diyor:
“CHP, artık evlerde oturmayan, sokaklardan çekinmeyen, meydanları dolduran, mücadeleyi nereye çağrılıyorsa orada veren dinamik bir partidir.”
Dolayısıyla Saraçhane buluşmalarında oluşan rüzgârı arkasına alan ve Maltepe mitingiyle de yüksek bir ivme yakalayan Özel artık dümeni hepten müzakereden mücadeleye kırmış durumda... Hem de oldukça sert bir dozda ve dilde... Polemik siyasetiyle de parti örgütünü, tabanını ciddi anlamda tahkim etti, hareketlendirdi... Elbette polemik olacak siyasette ama siyaset sadece polemikten ibaret değil. Kaldı ki bunun bir de olumsuz getiri olasılığı da var. Siyaseten kendi mahallende aidiyeti güçlendirirken, karşı mahallede de safları sıklaştırmayı tetikleme, konsolide etme anlamında... Tarafını seç muhabbetini, kutuplaşmayı daha da keskinleştirerek oy
Terörsüz Türkiye konusundaki kararlılık açık ve net... Bu iş bitecek... Türkiye zaten terörsüz... Ülke sınırları içindeki terörist sayısı neredeyse sıfırlandı, bir zamanlar terörle anılan yerlerde huzur ve güven ortamı sağlanmış durumda. Verilen mücadelede sınırın ötesinde Türkiye’ye sıkıntı yaratan terör bölgelerine dönük artık... Bölgedeki istikrarı ve barışı koruma adına Irak ve Suriye’de yapılanlar da ortada. Türkiye hem yumuşak hem de gerektiğinde sert güç kullanarak adım adım denklemi değiştirdi, kirli oyunu bozdu. Irak’ta kilit kapandı, Esad’sız Suriye’deki görüntü de bambaşka... Ama bunlardan dolayı kuyruk acısı yaşayan ve hâlâ aynı istikrarsızlık ortamını sürdürüp bundan nemalanmak isteyenler var bir yanda da... Bunların başında da İsrail ve İran geliyor... Her ikisi de Esad rejimiyle birlikte sanki bölgede devrilmiş gibiler... Daha da güçlenen bir Türkiye’den rahatsızlar. Dolayısıyla normalde ayrı ayrı açıklamalarına bakıldığında birbirlerine