Aylardır süren davalar, soruşturmalar ve bu kaotik sarmaldan çıkış yolu olarak gördükleri peş peşe gelen kurultaylar silsilesine odaklanan CHP’de şu sıralar cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesi de alevlendi yine... Cumhurbaşkanlığı adaylığı çoktan deklare edilen Ekrem İmamoğlu, diploma sorunu ve hakkındaki yargılamalardan siyasi yasaklı olması halinde aday, kim olur ya da olmalı diye… Sıkça yinelenen konuşma, tartışmalar da Özgür Özel ve Mansur Yavaş isimlerine odaklı hep... Manzaraya göre: en güçlü aday Yavaş gibi görünüyor ama reelde durum böyle mi acaba sorusu var kafalarda. Özellikle de Özel’in İmamoğlu olamazsa CHP’nin cumhurbaşkanı adayının kim olacağı ya da olabileceği konusunda net bir şey dememesinden kaynaklı olarak… Dediklerinden hafızalarda kalan ve somut görünen “Ben cumhurbaşkanı adayı olmak değil, CHP’nin iktidar olduğu sürecin teknik direktörü olmak istiyorum” cümleleri sadece... Ama o noktada da kendisi istemediği halde aday gösterilirse hâlâ aynı
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), son üç yılda düzenlediği altı operasyonla İsrail istihbarat servisi MOSSAD için Türkiye’de ajanlık yapan ve edindikleri bilgileri satanları tek tek tespit etti... Elemanlanma faaliyetlerine geçit vermedi… ABD ve Avrupa ülkeleri başta birçok yerde dilediği gibi at koşturan, çektiği videolarla devlet başkanlarını bile tuzağa düşüren MOSSAD, aradığı vasatı Türkiye’de bulamıyor, casus ağı deşifre ediliyor, ajanları MİT tarafından enseleniyor... Yakalananlar arasında hiç İsrailli yok, parayla, veya başka zafiyetleri nedeniyle satın alınan ya da şantaj, baskıyla devşirilen elemanlar hepsi...
Faaliyetleri de Türkiye’deki Filistinli ve İsrail’in yaptıklarına karşı olan başka ülkelerden aktivistlere yönelik keşif, takip, darp ve adam kaçırma gibi işler yapmak amaçlı ağırlıkla... Sadece istihbarat toplama değil, hedef tespit edip saldırı faaliyeti gerçekleştirme niyeti de var yani... Dolayısıyla MİT’in operasyonları “derin” dünyada da yankılanıyor. MİT’in hasım haber alma
TBMM yeni yasama yılı açılışında siyaset dünyasında esen sıcak mesaj ve diyalog rüzgârı ülkede toplumsal fay hatlarındaki stresi azaltma anlamında herkesi umutlandırdı. Keşke Cumhurbaşkanı ve liderleri bir arada gösteren o tarihi fotoğraf karesinde ana muhalefet Partisi CHP de olsaydı... Dünyanın savaş tehdidi altında olduğu, etrafımızdaki devletlerden kimin ne yaptığının belli olmadığı, nereden ne geleceğinin kestirilemediği bir süreçte dosta düşmana iç cephede birlik-beraberlik mesajı vermek çok kıymetliydi... Ama her fırsatta sorunların çözüm yeri olarak Meclisi işaret eden CHP’nin protesto kararıyla bu bir eksikle gerçekleşti maalesef... Elbette insanlar gibi siyasi partiler de protesto hakkına sahiptirler, ancak bunun yeri, zamanı, üslubu anlamında tartışmalar da her zaman yapılabilir… Nitekim yapılıyor da, en başta da protestonun haklılık-haksızlığı kadar, siyasi açıdan getirisi-götürüsü anlamında... Seçmen, sokaktaki insan üzerindeki etkisi ve karşılığı, sandığa nasıl yansıyacağı durumu yani... Muhalif
ABD Başkanı Trump’ın açıkladığı Gazze planı Filistin halkı için umut ışığı mı yoksa çok daha hazin bir sonun habercisi mi? Hamas’a yanıt vermesi için 3-4 günlük bir süre tanıyan Trump ne diyor? Hamas kabul etti, etti, etmezse İsrail’e Gazze’de istediklerini yapması için izin ve gerekli desteği vereceğim... Bu ne demek? İnsanlık utancına, soykırıma devam... Bizden günah gitti hesabı yani...Filistin halkı, çocuklar, bebeklerin hayatı, oradaki açlıktan ölümler falan kimsenin umurunda değil... Bu da Gazze’ye barış getiriyormuş gibi görünen bu planın maddeleri arasında da çok net hissediliyor zaten... En başta da 20 maddelik planın 7’inci maddesinde “Anlaşmanın kabulüyle Gazze Şeridi’ne acil insani yardım gönderilecek.Bu yardımlar, en azından 19 Ocak 2025 tarihli insani yardım anlaşmasında belirtilen miktarlarda olacak” diye kayda düşülen utanç verici bir saptamayla...
İsrail, daha önce altına imza attığı anlaşmaya uymuyor abluka altındaki Gazze’ye insani yardım ulaşmasını aylardır engelliyordu malum.
Soykırım ve savaş suçlarından hakkında tutuklama kararı olmasına rağmen BM Genel Kurulu’nda konuşturulan katil Netanyahu’yu içeride, dışarda herkes lanetledi… Bugüne kadar kınamanın ötesine geçmeyen BM’ye de tepki oldu... İnsan olanın bebekleri, çocukları, kadınları katleden bir caninin pervasızlığına duyarsız kalması beklenemezdi zaten... Ama BM kararıyla Netanyahu’nun durdurulması, İsrail’i Gazze’den çıkarmanın mümkün olmadığı da ortada... BMGK’nın yapısı itibarıyla böyle bir beklenti içine girmek dahi anlamsız... ABD olduğu müddetçe BMGK’dan İsrail’e yönelik herhangi bir yaptırım kararı çıkmaz, çıksa bile uygulanmaz... Yoksa normal şartlarda BM’nin böyle bir insanlık suçunun işlendiği bölgeye çoktan müdahale etmesi gerekiyordu... Bu olmadığı için de ırkı, dini ne olursa olsun dünya halkları ayakta zaten...
İsrail’in Gazze ablukasını kırmayı hedefleyen 50’den fazla gemilik uluslararası Sumud Filosu, saldırılara rağmen BM’yi utandıracak bir kararlılıkla yoluna
Ana muhalefet partisi CHP dünya ve ülke gündemindeki konulardan ziyade kendi iç meselelerine odaklanmış durumda... Varsa yoksa süren davalar, soruşturmalar ve bu kaotik sarmaldan çıkış yolu olarak gördükleri peş peşe gelen kurultaylar silsilesi söz konusu... Ancak her kurultay da beraberinde aylardır süren tartışmalara yeni bir boyut getiriyor, sorular ekliyor mesele daha da karmaşıklaşıyor. Özellikle de son olağanüstü İstanbul kongresiyle ilgili hukuki gelişmeler, kararlar ve onlara dönük farklı yorumlamalardan kaynaklı tartışmalar tam anlamıyla bir curcuna görüntüsü veriyor... Siyasi Partiler Yasası ve o yasada olmayan hususlar konusunda Türk Medeni Yasası ve Dernekler Yasası’na kıyasen uygulamalar anlamında... İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, CHP avukatlarınca İstanbul İl Başkanlığı’yla ilgili geçici tedbir kararına yapılan itirazları reddetmesiyle de görüntü hepten karıştı. Kim, hangi yetkiyle nasıl bir görevde belli değil... Her kafadan bir ses çıkıyor, hukuki sürecin her ikisi de CHP’li tarafları, işine
Dünya Filistin dedi. Bu zaten tarihi bir gerçeklik ama şuurunu yitirmiş katil Netanyahu hala meydan okumaya devam ediyor. Diyor ki:
Filistin Devleti kurulmayacak; bu gerçekleşmeyecek. Hele ben bir Amerika’ya gidip Trump ile görüşeyim döndüğümde ne yapacağımı görürsünüz...
Kafasındaki şeytanlıklar belli... ABD’de neler olacağı da... Gidecek ABD’ye BM Genel Kurulu’nda boş sandalyelere konuşacak yine… Geçen seneki BM Genel Kurulu’nda Netanyahu, kürsüye çıkarken protesto için çok sayıda ülkenin temsilcisi salonu terk etmiş, bazı ülkelerin delegasyonlarıysa oturuma hiç katılmamıştı... O konuşmasında da Netanyahu, uluslararası hukuka göre; Filistin toprağı olan Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ni “İsrail” gibi gösteren skandal bir harita kullanmıştı pervasızca...
Bu sefer protestonun daha da kapsamlı olacağı açık. Kendi delegasyonu ve hamisi ABD ile onun yardakçısı üç- beş ada ülkesi dışında pek kimseler olmayacaktır... Trump ile görüşüp açık
BM Genel Kurulu’nda liderlerden peşpeşe Filistin Devleti’ni tanıma açıklamaları bekleniyor... Mevcut durumda BM’de yer alan 193 ülkenin 147’si Filistin Devleti’ni tanıdı. Yapılacak yeni tanıma açıklamalarıyla bu sayı 150’nin üzerine çıkacak. Bir son dakika değişiklikleri olmazsa, daha doğrusu verilen sözlerden dönme, kıvırma falan olmazsa tabii… Zira tanıyacaklar arasında Fransa ve İngiltere gibi 7 Ekim’in hemen sonrasında Tel-Aviv’e gidip bizzat Netanyahu’ya gaz veren ülke liderleri de var... Dolayısıyla geç de olsa gelen bu tanıma kararları kritik önemde... Bunun da zaten patolojik vaka olan Netanyahu’nun kimyasını hepten bozduğu, bozacağı açık… Hele de İsrail’in Gazze’de soykırım suçu işlediğini kanıtlayan BM’nin son raporu ortadayken... Ancak bu nihayet BM gerekeni yapacak, Netanyahu’ya haddini bildirecek anlamına da gelmiyor pek… BM organlarında yargılanıp, uluslararası mahkemelerde hakkında tutuklama kararı çıkarılan ama ABD’nin koşulsuz desteği ile New York sokaklarında dolaşacak ve