Sahte kabadayı Yunanistan

9 Ekim 2021

Yunanistan tarih boyunca olduğu gibi yine Avrupalı devletlerin arkasına sığınarak sahte kabadayılık yapıyor. Bu kirli oyunda da Türkiye’nin doğrudan ya da dolaylı olarak dâhil olduğu her konuda karşı cephede pozisyon alan Fransa başı çekiyor. Yani Türkiye’nin oluruyla NATO’nun askeri kanadına dönen sözde müttefik iki ülke yekten hasmane tutum içinde. Aralarında yaptıkları ve NATO’da rahatsızlık yarattığı bilinen son savunma paktı da bunun açık kanıtı. Çünkü Yunanistan, arkasına sığındığı ülkelerin kışkırtmasıyla sürekli silahlanırken bir yandan da hem doğu Akdeniz hem de Ege Adaları üzerinden tahriklerine devam ediyor. Hem de uluslararası hukuku yok saymaya devam ederek. Mesela silahsızlandırılma koşuluyla Yunanistan’a bırakılan, yani egemenliği olmayan, sadece kullanma hakkı verilen adalarda bugün Yunan ordusunun tümen ve tugayları var. Silahların namluları da NATO üyesi Türkiye’ye çevrilmiş durumda. Ve Yunanistan hiç utanmadan, sıkılmadan bir de bu adalara kıta sahanlığı, kara suyu çiziyor. Dahası, o adalarda ve

Yazının Devamı

Sistem değişikliği vaadi seçmeni ikna eder mi?

7 Ekim 2021

Siyasette erken seçim tartışması gündemden düşmüyor. Muhalefet partileri ısrarla var iddiasında, hatta şimdilerde bu “derhal seçim” noktasına taşındı. AKP ve MHP ise seçimler zamanında diyor. Hem de sertleşen bir üslupla. Dolayısıyla, bu konu artık tartışmadan öte, tam anlamıyla siyasi atışma havasında. Yine gündemden hiç düşmeyen bir başka nokta da sistem tartışması. Çünkü Millet İttifakı parlamenter sisteme, yani eskiye dönüşü hedefliyor. O nedenle Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı kadar sistem değişikliği olur mu ya da nasıl olur sorularına yanıt aranan ekranlardaki tartışma programları da Brezilya dizilerini aratmıyor. Bu bağlamda en sık dillendirilenlerin başında da “Millet İttifakı’nın en büyük seçim vaadi parlamenter sisteme geçmek olacak” tezi var ve bunun da seçmeni ikna açısından yeterli olacağı savunuluyor. Ki bunu ittifak bileşenlerinin temsilcileri de ısrarla vurguluyor. Ama bir yanda da “Seçmen sadece bu vaatle ikna olur mu?” tartışması sürüyor. Tabii

Yazının Devamı

MİT-TSK operasyonları CIA’ya da mesaj

4 Ekim 2021

MİT ve TSK koordinasyonuyla gerçekleştirilen arananlar listesindeki terörist temizliği hız kesmeden devam ediyor. İçişleri Bakanlığı verilerine göre; 2015’ten bu yana kırmızı, mavi, yeşil, turuncu ve gri olmak üzere 5 kategoride listelenen üst düzey yönetici konumundaki 500’e yakın terörist nokta operasyonlarla etkisiz hale getirildi. Bunun şimdilik son örneği de terör örgütü PKK/KCK’nın sözde Kerkük alan sorumlusu ‘Delil Siirt’ kod adlı Mehmet Hatip Arıtürk’ün susturulmasıydı. Yani o da diğerleri gibi ininden başını çıkardığı anda işaretlendi ve vuruldu. Hem de kendileri açısından karargâh olarak gördükleri ve onlara kimse erişemez diye gizemli havaya soktukları Kandil’de... Dolayısıyla PKK’nın bölgedeki tüm kampları ve hareketlerinin BBG evi (Biri Bizi Gözetliyor) gibi olduğu, izlendiği de çok açık. Kandil, Sincar, Gara, Mahmur fark etmiyor kim nerede başını çıkarırsa görülüyor ve avlanıyor. Tabii bu da teröristbaşları Murat Karayılan, Cemil Bayık başta

Yazının Devamı

ABD YPG’nin PKK olduğunu bilmiyor mu?

2 Ekim 2021

PKK eşittir PYD ya da YPG veya olası diğer türevleri. Bunu son olarak Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da “YPG tam anlamıyla PKK’nın kendisidir” sözleriyle bir kez daha çok net dile getirdi. İkisinin de aynı terör örgütü olduğunu, bununla ilgili sayısız delil ve görüntü bulunduğunu ve herkes tarafından bilindiğini de üstüne basa basa söyledi. Bu durumda da hiç kimsenin “Görmedim, duymadım, bilmiyorum” deme ya da üç maymunu oynama şansı yok. Her şey apaçık ortada. Terörist Fırat’ın doğusundan sınırı geçince adı PKK, sınırın o tarafında kalınca adı YPG oluyor. Yani adam aynı adam, silah aynı silah ama harf değişiklikleriyle PKK’dan farklıymış gibi yersen durumu söz konusu. Kaldı ki teröristlere pervasızca silah ve finans desteği sağlayan ABD içinde dahi YPG’nin, PYD’nin PKK’nın ta kendisi olduğunu dillendirenler ve bu anlamda kayda geçirilmiş raporlar var. Hatta AB ülkeleri arasında da. Mesela açık kaynaklarda da yer alanlardan bazılarını sıralayalım: 

ABD’li

Yazının Devamı

ABD mi, Rusya mı daha güvenilir?

30 Eylül 2021

İdlib’deki krizin çözümü için gözler bir kez daha Erdoğan-Putin zirvesindeydi. Çünkü bundan önce İdlib’e ilişkin gerek 17 Eylül 2018 tarihli Soçi Mutabakatı gerek bunu tamamlayan 5 Mart 2020 tarihli Moskova Ek Protokolü, Rusya’nın sahadaki ağır saldırıları sonrasında yapılan zirvelerde ortaya çıkmıştı. Öncesinde yaşanan bütün gerilimlere karşılık, bu zirvelerde her seferinde masada ipler kopmadan Erdoğan ile Putin arasında bir uzlaşı noktası şekillenmişti. Dolayısıyla, bu zirve öncesinde de karşılıklı olarak birbirlerini mutabakata uymamakla suçlayan iki taraf arasındaki İdlib geriliminin nasıl noktalanacağı merak konusuydu. Bu seferki zirveyi daha da kritikleştiren bir başka nokta da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ABD ile ilişkiler hayra alamet değil” sözleri, daha doğrusu, son yıllarda ABD ile yaşanan her gerilim sonrasında gündeme gelen “Rusya ile ilişkileri daha da geliştirelim, yani ülkenin pruvasını hepten değiştirelim” tartışmasıydı. Ki bu anlamda ABD’nin Ankara Büyükelçiliği için

Yazının Devamı

Zaten ABD ile kol kola değiliz ki

27 Eylül 2021

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “ABD ile ilişkiler hayra alamet değil” sözleri ilişkilerin daha da kötüye gidebileceği mesajı içeriyor. Hatta ekranlardaki tartışma programlarında “eninde sonunda bir çatışma ortamı doğabilir” diyenler de oldu. Bu anlamda da müttefiklik ve NATO ortaklığı durumu da epey sorgulandı. Hani şu kağıt üstünde ABD ile Türkiye’nin müttefik, hatta stratejik ortak göründüğü, diplomatlar, yöneticilerin de zaman zaman çeşitli platformlarda bu gibi laflar ettikleri ama bunların asla gerçeği yansıtmadığı konular. Çünkü ABD hiçbir zaman altına imza attığı belgelerdeki o tutumu sergilemedi, aksine, bırak müttefikliği, açıkça hasmane tavır içinde oldu. Hem de ta eskilerden bu yana ve özellikle 2011 yılından itibaren Suriye’de, Irak’ta ve daha sonra Doğu Akdeniz’de, Ege’de, Kıbrıs’ta Türkiye’nin ulusal çıkarlarını tehlikeye, ulusal güvenliğini de riske atan politika ve stratejiler izliyor. Hem de alenen. Mesela müttefiki

Yazının Devamı

Virüs yapay da olsa tek çare aşı

25 Eylül 2021

Sürekli mutasyon geçiren Kovid-19 dünyayı kasıp kavururken, bir yanda da aşı tartışmasının yanı sıra virüsün doğal mı yoksa insan yapımı mı olduğuna dönük kafa karışıklığı da devam ediyor. Çünkü bilim insanları ağırlıkla “Virüsün yapısını bildiğimiz için, yüzde 90 insan yapımı olmadığını söyleyebiliriz” görüşünde olmasına rağmen yine bazı bilim insanlarınca dile getirilen karşı tezler de var. Hatta Biden’ın talimatıyla bu konuda araştırma yapan ABD istihbarat örgütlerinin merkezi kurumu Milli İstihbarat Direktörlüğü Ofisi’nin raporu dahi Kovid-19’un çıkış kaynağı konusunda “bir laboratuvardan sızdığı ya da doğada geliştiği” yönünde iki farklı görüş ortaya koydu. Yani dünyanın en iyi istihbarat ağlarından birine sahip olan ABD daha başlarda Çin’den gelecek tehlikeyi kestiremediği gibi koronavirüsün kökenini saptama konusunda da net bir bilgiye ulaşamadı ve ikiye bölünmüş durumda. Biden’ın Kovid-19’un kökeni bulunana kadar rahat

Yazının Devamı

‘Hiçbir aşı bir yıl korumuyor’

23 Eylül 2021

Koronavirüse karşı en etkin yöntem aşı ve bizim ülkemizde yeterince var. Her yetkili de olun diyor. Ancak önemli bir çoğunluğun hâlâ aşı karşıtlığı ve mevcut seçeneklerden Sinovac ya da BioNTech tercihlerindeki kafa karışıklığı nedeniyle ciddi anlamda sıkıntı söz konusu. Hem koruyuculuk etkisi ve süresi hem de yan etkileri açısından. Dahası, bir yanda da aşıların tedariki konusunda gecikme ve Kılıçdaroğlu başta olmak üzere bazı CHP’liler tarafından özellikle Çin aşısı Sinovac için dillendirilen akçalı işler iddiaları da var. Onun için de Sinovac aşısının Türkiye’ye getirilmesi süreciyle ilgili olarak Çinli firmanın Türkiye’deki yasal temsilcisi Keymen İlaç AŞ’nin sahibi Cantürk Alagöz bir süredir gündemdeydi. Yani koranavirüs vakaları gibi aşıda avanta, lavanta, torpil iddiaları da pik yapmış durumdaydı. Dolayısıyla, önceki akşam Alagöz’ün gazetecilerle bir araya geldiği yemekte bu konuları konuşma fırsatı bulduk. Bu anlamda da buluşma yemekten daha çok basın toplantısı

Yazının Devamı