Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yunanistan tarih boyunca olduğu gibi yine Avrupalı devletlerin arkasına sığınarak sahte kabadayılık yapıyor. Bu kirli oyunda da Türkiye’nin doğrudan ya da dolaylı olarak dâhil olduğu her konuda karşı cephede pozisyon alan Fransa başı çekiyor. Yani Türkiye’nin oluruyla NATO’nun askeri kanadına dönen sözde müttefik iki ülke yekten hasmane tutum içinde. Aralarında yaptıkları ve NATO’da rahatsızlık yarattığı bilinen son savunma paktı da bunun açık kanıtı. Çünkü Yunanistan, arkasına sığındığı ülkelerin kışkırtmasıyla sürekli silahlanırken bir yandan da hem doğu Akdeniz hem de Ege Adaları üzerinden tahriklerine devam ediyor. Hem de uluslararası hukuku yok saymaya devam ederek. Mesela silahsızlandırılma koşuluyla Yunanistan’a bırakılan, yani egemenliği olmayan, sadece kullanma hakkı verilen adalarda bugün Yunan ordusunun tümen ve tugayları var. Silahların namluları da NATO üyesi Türkiye’ye çevrilmiş durumda. Ve Yunanistan hiç utanmadan, sıkılmadan bir de bu adalara kıta sahanlığı, kara suyu çiziyor. Dahası, o adalarda ve kara sularında askeri tatbikatlar da yapıyor. Bunun son örneği de daha geçenlerde (29 Eylül 2021) Sakız Adası’nın kara sularında icra edildi. Üstelik bu tatbikata Yunan Savunma Bakanı ve Komuta Heyeti de katıldı. İzmir’in yanı başındaki Koyun Adası’na askeri helikopterle gelen Savunma Bakan Yardımcısı Hardalias da sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğraflar ve “Her ada, her küçük ada, her kayalık adacık, bir Yunan yurdu, her yerdeyiz” şeklindeki abuk sabuk sözleriyle tahriki hepten tırmandırdı. Yani hukuk tanımazlıkta, küstahlıkta pervasızlık had safhada. Nasılını Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım anlatıyor:

Haberin Devamı

“Taşoz, Semadirek, Limni, Midilli, Sakız, Sisam, Ahikerya, İpsara ve Bozbaba olmak üzere toplam dokuz adadan oluşan Kuzey Ege adalarının hukuki statüsü 13-14 Şubat 1914 tarihli Altı Büyük Devlet (Almanya, Avusturya-Macaristan, İngiltere, İtalya, Fransa ve Rusya) Kararı ve 1923 Lozan Antlaşması’nın 12 ve 13. maddeleriyle belirlendi. Yunanistan’a adaların egemenliği değil, sadece kullanma hakkı yani zilyetlik (possession) verildi. Mevcut durum itibarıyla, söz konusu dokuz adanın mülkiyeti ile kara suları, bitişik bölge, kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge ve hava sahası Türkiye Cumhuriyeti’ne aittir. Dolayısıyla, Sakız Adası’nın kara sularında Yunanistan askeri tatbikat yapamaz. Birincisi, adalar gayri askeri statüde. Onun dışında, bu adaların kara suları Türkiye’ye aittir. Şimdi birtakım yanlış haritalar var. Yunanistan bundan istifade ediyor, orada devasa çıkarma gemileriyle tatbikat yapıyor. Bizimkilerin buna müsaade etmemesi lazım.”

Haberin Devamı

Nasıl yani? Bu adalar geri alınabilir mi?

“Tabii ki alınır. Elimizde kapı gibi belge var. Lozan Antlaşması var, Paris Antlaşması var, Amerikan haritası var, İngiliz haritası var. Hepsi bize ait olduğunu gösteriyor. Daha ötesi var mı? Yunanistan’ın kalkıp, ‘Hayır, bu adalar bizim’ diyecek elinde tek bir belge yok. Bizim elimizde belgeler var.”

Ne gibi adımlar atılmalı ya da ne yapılmalı?

Haberin Devamı

“Bizimkiler BM’ye başvuracaklar, ondan sonra NATO’ya başvuracaklar, artı yine AB’ye başvuracaklar. Mesela 2015’te Aydın Eşek Adası’nda Yunan sahil güvenlik botlarıyla beraber AB’nin botları da vardı. Ankara’daki AB delegasyonuna yazı yazdık ve AB oradaki sahil güvenlik botlarını geri çekti. Bakın bir mektup adam yapacak, başka seçeneği yok.”

Yunanistan bunu kabul eder mi?

“Yunanistan ‘Adaları niye silahlandırdın?’ diye sorulduğunda, ‘Meşru müdafaa hakkımı kullandım’ diyor. Meşru müdafaa hakkını kullanmak için Türkiye’nin ona saldırması lazım. Saldırıyor mu? Hayır. Sen Türkiye’ye saldırmışsın, toprağını işgal etmişsin. Yani yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali. Şu anda Yunanistan bizim adalarımızda işgalci konumunda. Çık kardeşim deme hakkı var. Çünkü adaların mülkiyeti, egemenliği, kıta sahanlığı, bakın hatta kara suları bile bize ait. Ha Yunanistan çıkmam derse, o zaman BM’nin 51. maddesini kullanırsınız ve adamı tepelersiniz. Hiçbir şey yapamazlar. Türkiye’nin yapacağı şey, nota vereceksiniz, bir hafta süre, bakın öyle bir ay falan değil, derhal boşaltın diye. Yani kararlı duruş gösterilmesi lazım.”

Boşaltmazsa savaş mı?

Savaşmaya gerek kalmaz. Yunanistan kalkıp BM Güvenlik Konseyi’ne hiçbir hak iddia edemez, elinde tek bir belge yok. Yani Güvenlik Konseyi diyecek ki çekil. Bu kadar basit. Sadece askerlerini değil bütün vatandaşlarını çekecek, bayrağını indirecek oradan.”

Hem alaylı hem mektepli

Demirören Medya Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi”nin protokol imza töreninde konuşan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in de vurguladığı gibi, medyada usta-çırak ilişkisi çok önemlidir. Tabii bu eğitim, akademik süreç önemsiz anlamına gelmiyor. Dolayısıyla, eskilerden beri süregelen alaylı-mektepli tartışması artık her ikisi de şart noktasına evrilmiş durumda. Yani okullarda hem bu işin teorisini görüp, eğitimini iyi alacaksın hem de sahada pratiğini yapıp ustaların yanında pişeceksin. Yoksa bu sektörde tutunmak zor, hele de en az bir, hatta iki yabancı dil bilmiyorsan. Nitekim günümüzde birçok okulun ve idealist gençlerin hedefi de bu. Ancak bunlar daha çok farklı süreçler ve mekânlar halinde gelişiyor. Bunun zorlukları da malum. O nedenle de 2022 yılından itibaren öğrenci kabul edecek olan “Demirören Medya Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi” taze fırsat ya da kandan daha çok, medyada yeni bir dönem aslında. Çünkü idealist gençler Türkiye’nin en büyük gazetelerinin, televizyonlarının, radyolarının, internet sitelerinin içinde yer aldığı dev bir kampüste hem öğretmenlerinden akademik eğitimlerini alacaklar hem de sektörün deneyimli isimleriyle usta-çırak ilişkisinde olacaklar. Yani ikisi bir arada çekirdekten yetişip pişecekler. Şimdiden yolları açık olsun...