Cumhurbaş- kanı’nın “Teröristler avukat cübbesiyle içeri girdiler” sözleri ve Başbakan’ın “avukatların
da adliye girişinde aranacağına” dönük açıklamalarından sonra güvenlik zaafıyla birlikte bildik tartışma başladı:
Avukatların üstü aranır mı aranmaz mı?..
Aslında bu seferkine yasada engel olmasına rağmen fiilen başlatılan uygulamaya itiraz demek daha doğru. Çünkü buna şehit edilen Savcı Mehmet Selim Kiraz için dün Çağlayan Adliyesi’nde düzenlenen töreni izlemeye gittiğimizde biz de tanık olduk...Yani çantalarını B kapısındaki x- ray cihazından geçiren avukatlar ile dedektör ya da elle üst araması yapmak isteyen güvenlik görevlileri, daha doğrusu polisler arasında yaşanan gerilimi gördük... Hatta bir ara durum öyle sertleşti ki tartışma itiş kakışa döndü ve bazı vatandaşların “teröristlerin cübbeyle sızdığını” anımsatmasıyla da polis iyice havaya girdi... Tam bunların üzerine gelen ve çantasını x-ray’den geçiren, ancak kalp pili olması (sağlık kartını gösterdi) nedeniyle “dedektör kapıyı” kullanmayan İstanbul Barosu’nun eski başkanlarından Turgut Kazan da tartışmayı sonlandıracak çözümü söyledi:
“Kurallar herkes için geçerli olmalı, bu dünyanın her yerinde böyle.Yani aranacaksa başsavcı, mahkeme başkanı avukat arasında ayırım olmamalı.Başka türlü yaparsanız hem uygulayamazsınız hem de o mesleği aşağılamış olursunuz.Örneğin Almanya’da başsavcı adliyeye nasıl giriyorsa ben de öyle girdim. Buna kimse itiraz etmez. Güvenlik söz konusuysa önlemlere evet ama istisnalara hayır.”
Aynı düşünceleri telefonla görüştüğümüz baronun bir başka eski başkanı Yücel Sayman’dan da duyduk:
“Yargının tarafsızlığı üzerine konuşuluyorsa avukat yargıç, savcı ayırımı yapmamak gerekir. Yani avukatları potansiyel suçlu gibi görmek, göstermek yanlış. Hâkim, savcı yapmaz, avukat yapar mantığı demokrasinin dışına çıkmak demektir.. Avukat gibi giren öldürür de hâkim ya da savcı gibi giren öldürmez mi? Nitekim oldu da...”
Yani bu tartışmanın özünde “aranma” değil, “ayırımcılık” var. Tıpkı Çağlayan Adliyesi’nde olduğu gibi... Uygulamayı avukatlar anlatıyor:
“Hâkim, savcılar aranmadığı gibi kimlik bile göstermiyor. Avukatlar ise özel çipli kartlarla turnikeden geçtikten sonra çantalarını x-ray cihazına koyuyor. Sahte avukat kimliğiyle turnikeden geçmek mümkün değil. Ancak kalabalık olduğunda, güvenlik turnike dışı geçişlere de göz yumuyor. Aynısı otoparklar içinde geçerli, eksi birdeki hâkim ve savcılar katında arama yapılmazken, eksi üçteki avukatlar katında kimlik kontrolü ve x-ray var.”
Açıkçası dememiz o ki; durum buyken güvenlik zaafı tartışmasının odağına avukatları koymak yerine tüm sistemi sorgulamak daha akılcı...
Şimdi de ‘Neden basına sızdırdın’ soruşturması
TSK’nın IŞİD’in kaçırdığı astsubay Özgür Örs hakkında “Neden mukavemet göstermedin” diye disiplin soruşturması başlattığını yazmıştık. (02 Mart 2015) Kafasına silah dayanan Örs, devletin ve ordunun itibarına zarar vermekle suçlanıyordu. Bunun Silahlı Kuvvetler Disiplin Yönetmeliği’ndeki cezai karşılığı da tazminatsız ordudan atılmaktı...
Doğrusu bu ya “Şah Fırat” operasyonunun “kahramanlık destanı” mı yoksa “korkakça kaçış” mı olduğu tartışmasının yaşandığı günlerde, Başbakan Davutoğlu’nun Twitter hesabından “MİT’in operasyonuyla kurtarıldığını’ duyurduğu astsubay hakkında başlatılan bu soruşturmaya anlam verememiştik. Nitekim konuyu TBMM’ne taşıyan CHP’li Gürsel Tekin de Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a şu soruları yöneltmişti(06 mart 2015):
- Dışişleri Bakanı talimatıyla Musul Başkonsolosu’nun IŞİD terör örgütüne silahsız ve direnmeden teslim olması hakkında ‘ulusal, yerel ve uluslararası basındaki yansımalarıyla terör örgütlerinin propaganda malzemesi haline getirilmesi’ gerekçesiyle bir soruşturma başlatılmış mıdır?
- Şah Fırat Operasyonu’nda IŞİD tehdidi gerekçesi ile vatan toprağından direnmeden geri çekilme kararına ilişkin ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin itibarına zarar verilmesi’ gerekçesiyle bir soruşturma başlatılacak mıdır?
- Daha önce terör örgütleri tarafından rehin alınan kaç TSK personeli hakkında aynı gerekçe ile soruşturma açılmıştır?
Bugüne kadar bu sorulara yanıt gelmediği gibi disiplin soruşturması sürecinde de değişiklik olmadı ama durumdan vazife çıkaran askeri savcılık astsubay Örs hakkında cezai soruşturma başlatarak(2025/260 esas) ifadesini (25 Mart 2015) ifadesini aldı. Suçlama:
“Askeri belgeleri basına sızdırmak...”
Bu durumun hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirten astsubay Örs’ün avukatı Mehmet Erkan Akkuş şöyle diyor:
“Müvekkilimin orduyla ilişkisini kesmekle kalmayacaklar bir de casusluk suçlamasıyla cezaevine gönderecekler...”
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025