Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Suriyelilere vatandaşlık hakkı tartışmasında iktidar, niteliklilerin alınacağını ve bunun Türkiye’ye faydalı olacağını söylüyor, muhalefet ise sayıları 3.5 milyonu bulan Suriyelilerin tamamını kapsayacağını savunarak, vatana ihanet suçlaması yapıyor. Bu arada da 2 kişinin ölümüyle sonuçlanan Konya ve Şanlıurfa ile İzmir-Buca’yı karıştıran örneklerde olduğu gibi Türkiye ve Suriyeli gençler arasında karşılıklı öfke patlamaları yaşanıyor. Dahası, sosyal medyadaki “Ülkemde Suriyeli istemiyorum” içerikli kampanyalar destek buluyor. Yani “Bombalardan, cellatlardan kaçanlara kucağımızı açtık” havası yerine toplumsal çatışmalar, nefretin körüklenmesi yabancı düşmanlığı ile Suriyelilerin kendi içinde çeteleşme görüntüleri ivme kazanmış durumda ve patlama sinyali veriyor. Tıpkı ateşin üzerinde unutulan düdüklü tencere gibi... Çünkü Suriye olaylarının başlangıcı kabul edilen 15 Mart 2011 tarihinden günümüze kadar ülkemiz yoğun bir göç akınına maruz kalmasına rağmen pek önemsemedik. Misafir mantığıyla “Nasıl olsa dönecekler” dedik, hatta döndüklerinde Türkiye adına iyi niyet elçileri olacağını sandık.
Kandırılmışız! Dönmeleri gibi bir durum söz konusu olmadığı gibi, başlangıçta kırmızı çizgimiz olarak gösterilen 100 bin Suriyeli mülteci sayısı 3.5 milyona, yani ülke nüfusunun yüzde dördüne yaklaşmış durumda...
Bekleyen tehlikeler
Şimdi ise misafirlikten ev sahipliğine geçiş dönemindeyiz, gelenlerin ne kadarı nasıl alınacak henüz belli değil ama genel hava kaynayan düdüklü tencerenin içinde biriken basıncı boşaltmadan kapağını açma girişimi olacak izlenimi veriyor. Çünkü şu ana kadar toplum Suriyelileri zor durumda, desteğe ihtiyacı olan insanlar olarak görüyordu ama birdenbire kendisinin rakibi gibi algılamaya başladı. O nedenle, Vatandaşlık hakkını hemen vermek yerine Kanada örneğini gösteren Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. M. Murat Erdoğan, “Aldıkları 20 bin kişiye hemen vatandaşlık vermeyip, üç yıl izleme süresi koydular. Onların da insana ihtiyacı var toprağı da var” diyor. Sonrasında da yaşanacak sıkıntılardan bazılarını şöyle sıralıyor:
“Avrupalılarla 3-6 milyar euro diye pazarlık ediyorduk. Vatandaşlığa aldığınız anda yoksullarım için bana para ver diyebilir misiniz?
Türkiye’de Suriyelilerin mülk edinmesi yasak. Sebebi 1930’lardan kalma Hatay krizi. Çok sayıda toprak alırlar endişesiyle konulmuş. Bu politikayı nasıl değiştireceksiniz?
Eğitim dilini hangi dil olarak vereceksiniz, yani ana dilde eğitim hakkını verecek misiniz? Verirseniz Kürtlerinki ne olacak?”
Yani dememiz o ki; olayın insani boyutu tamam ama düdüklü tenceredeki basıncı azaltacak entegrasyon kademesini yıllarca göz ardı edip, vatandaşlık hakkıyla bu sorunu bir anda çözmeye çalışmak hata. Dahası, Suriyelileri şuraya ya da buraya yerleştirelim gibi sözler de boş ve gerçekleştirilmesi çok zor. Zira geçen beş yıl içinde insanlar bir yerlere tutundular. Kimi alıp nereden nereye göndereceksin? Hadi, varsayalım 100-150 binini yerleştirdin, geri kalan ve kimin masum kimin suçlu olduğu bilinmeyen 3 milyon insan istediği yerde istediği gibi yaşıyor olmayacak mı?..
Engellilerin sahte rapor isyanı
Engelli maaşı alacak, işe başlayacak, ücretsiz ulaşım ya da otomobil alımında ÖTV ve yıllık MTV gibi vergi muafiyetlerinden faydalanacak vatandaşlarımızdan tam teşekküllü devlet hastanesinden “Engelli Raporu” isteniyor. Yönetmelik gereği tekrar tekrar rapor almak da yasak. Dolayısıyla, raporunda “sürekli” ibaresi bulunan engelli vatandaşlar aslını kendilerinde tutarak hastaneden aldıkları ıslak imzalı ya da noter onaylı suretlerini kullanıyor. Buraya kadar gayet doğal, zaten hiçbir engelli vatandaşın da buna itirazı yok. Ancak son günlerde sistemde sıkıntı var. Çünkü engellilere tanınan hak ve olanaklardan faydalanmak isteyen sahtekârlar türemiş durumda. Bu nedenle de ilgili kamu kuruluşları rapor alınan hastanelere gerçek olup olmadığını soruyorlar ya da yenisini istiyorlar. Tabii bu da sürenin uzaması, dahası yeni bir çile demek.
Peki, bu sorunu kökten çözecek br sistem yok mu? Yani vatandaşlık numarasını söyleyen engelli vatandaşın raporunu internet ortamında teyit edebilen ve bu çileye son verecek bir kolaylık? Soruya yanıt 22-23. dönem İstanbul Milletvekili ve Türkiye Beyazay Derneği Genel Başkanı Lokman Ayva’dan:
“Aile sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı’nın katkılarıyla böyle bir proje geliştirilerek altyapısı hazırlandı, şu anda 2 milyon engellinin de verisi var. Ancak 3 yıldır ilgili yönetmelik çıkmadığı için sistem devreye giremiyor.”
Bunları Suriyelilere vatandaşlık polemiğinin yaşandığı şu günlerde, belki bu konu da dikkate alınır diye anımsattık. Çünkü olayın hem sahtekârlık gibi kriminal bir boyutu var hem de 10 milyon civarındaki engelli vatandaşımızın mağduriyeti söz konusu...