Lozan Antlaşması’yla Yunanistan’dan alınan Karaağaç’ı anlatacak bir çok tanım var:
Osmanlı döneminin dinlenme ve eğlence merkezi...
Savaş tazminatına karşılık ya da diplomatik zaferle geri alınan yer...
Yunanistan ile sınırımızı çizen Meriç Nehri’nin batısında kalan tek Türk toprağı...
Edirne’nin sebze deposu...
Bana göre de:
Edirne’nin Şanzelize’si...
Çünkü bu tanımı hak edecek benzerlikler mevcut. Gerek görsel gerekse de kültürel açıdan... O nedenle söze Lozan’da kazanılan “diplomatik zaferi” temsil eden Lozan Anıtı’ndan başlayalım. Doğal granit taşlarla döşenmiş geniş ve uzun Lozan Caddesi’nin bitimindeki Edirne Üniversitesi eski rektörlük,(bugün Güzel Sanatlar Fakültesi) binası ya da bir başka deyişle tarihi tren istasyonunun bulunduğu alana dikilen anıt üç yüksek sütundan oluşuyor. En yüksek sütun (36,45 metre) Anadolu’yu, ortanca sütun (31,95 metre)Trakya’yı sembolize ediyor. En küçüğü (17,45 metre) de Karaağaç’ı... Üç sütunu birbirine bağlayan betonarme çember ise birlik ve bütünlüğü simgeliyor. O çemberin üstünde de hukuk, estetik ve zerafeti temsil eden bir kadın figürü bulunuyor. Kadının ellerindeki Lozan Antlaşması’nın belgesi ve güvercinin anlamı da:
“Barış ve demokrasi”
Anıtın ayaklarının yerleştiği yarım daire şeklindeki havuz da Türkiye’nin üç tarafının denizlerle çevrili olduğunu anlatıyor. Özetle,19 Temmuz 1998’de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından ziyarete açılan bu anıt, Karaağaç’ın yaşadığı acı, tatlı pek çok olayı sergileyen önemli bir eser...
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025