Günün ilk derbisi Galatasaray ile Beşiktaş arasındaydı ve iki takım da aslında savunmayı ön planda tuttukları mesajıyla oyuna girseler de, sonucu belirleyen hücum performanslarıydı.
Galatasaray, en önemli silahı Arroyo’nun maçtan önceki gece ateşlenerek hastaneye kaldırılması ile şok yaşamıştı ancak çok formda olan Erceg-Gordon ikilisi skor katkısında Porto Riko’luyu aratmadı. Furkan’ın ribauntları toplaması, Beşiktaş’ın bir türlü Lofton’ı devreye sokamaması, siyah-beyazlılar’ın art arda yaptığı top kayıpları sarı-kırmızılılar için her şeyin mükemmel gitmesini sağlıyor ve fark daha ilk yarıda 14’e çıkıyordu. Ancak Ergin Ataman’ın çok da anlam veremediğimiz bir kararla, Ender, Sinan, Gordon gibi oyun kurucu pozisyonunda başarıyla oynayan isimleri aynı anda kenara alarak, Cenk, Markoishvili ve Domercant ile sahaya çıkması, top kayıpları sonucu bu hatanın Beşiktaş tarafından 9-0’lık seriyle cezalandırılması, maça farklı bir boyut kazandırdı.
Artık gardı düşmek üzereydi Beşiktaş’ın ama o 2 dakikalık deneme, Kartal’a nefes aldırdı. O deneme daha pahalıya da mal olabilirdi ancak serbest atış çizgisinden gelen sayılar, Galatasaray için krizi sonlandıran ayrıntıydı.
Perkins ve
HAFTANIN?TAKIMI
G.SARAY LIV?HOSPITAL
Son şampiyon, Anadolu Efes karşısında enfes bir oyun sergiledi, farkı bir ara 29 sayıya kadar çıkardığı maçı net bir skorla kazanarak sezona süper girdi.
HAFTANIN?KARMASI
CARLOS?ARROYO
(GALATASARAY?LIV?HOSPITAL)
Efes önünde yine takımını mükemmel organize etti, kritik anlarda sahne alıp 16 sayı, 6 asist, 4 ribauntluk performansıyla devleşti, geçen yıl kaldığı yerden devam etti.
Futbolda hep bahsi geçer ya, üç büyüklerle Anadolu takımları arasındaki uçurumun... Dün salonda da buna benzer bir maç izledik. Son şampiyon G.Saray ile ‘Anadolu’ Efes arasındaki farkı görünce, lacivert-beyazlılar için ‘eyvah eyvah’ dedik. Kerem Gönlüm’ün sakatlığı çok ağır yaralamış Efes’i. Uzunlarda sıkıntı yaşamamak için Barac kadroya girip, Hopson yabancı rotasyonuna takılınca hücumda ritmini kaybetmişti Efes. Ancak daha da önemlisi saha içindeki enerjisi sanki Kerem ile birlikte bitmişti. Aslında en azından işin enerji kısmı Doğuş, Birkan gibi isimlerle telafi edilebilirdi belki ama Doğuş Balbay sahaya 27. dakikada girdi!
Vasileiadis dün yapmadığı savunma ile sezon boyunca çok tartışılacağını gösterdi, diğer soru işareti Hopson ise başta belirttiğimiz gibi tribündeydi. Efes yeni bir yapılanmaya gitti ve eğer bu yapılanmada başarılı olmak istiyorsa, mutlaka önce ‘savunma’ demeli. Buradaki soru, Efes’in bir türlü kurtulamadığı Barac, Vasileiadis, bunun için doğru isimler mi? Planinic’in dünkü performansı ise günlük bir handikap olmalı, çünkü bizim tanıdığımız Zoran, kesinlikle bu değildi!
Tamam, Galatasaray olağanüstü bir üç sayı yüzdesi ile oynadı, bu da aradaki farkı
Yunanistan maçını Avrupa Şampiyonası’nı takip etmeyen bir kişiye izletin. Bu karşılaşmanın önemi nedir sorusunu yöneltin. Eminim millilerimiz için sıradan bir hazırlık maçı sanacaktır! Çünkü sahadaki görüntü buydu. Oyuncular maçtan önce verdikleri demeçleri unutmuş, adeta ezilmişti üzerinlerindeki baskıyla.
Yunanistan’ın yıldızı Spanoulis yoktu sahada... Peki ya bizimkiler?
Hazırlık döneminin formda isimlerindendi Hidayet, Slovenya’da belki de kariyerinin en kötü turnuvasını geçirdi. Onun kendisine gelmesini beklerken, bir de baktık turnuva bitti! Formda isimlerinden bir tanesi Oğuz’du. Onu da coachumuz Tanjevic bir kez bile düşünmedi, rakip 5 numaraların kevgire çevirdiği boyalı alanda! Avrupa Şampiyonası’na kötü kadro tercihiyle gittiğimizi, şu kadroya baktığımızda Kerem Tunçeri’nin dışarıda kalmasına aklımızın ermediğini daha önce de dile getirmiştik ama Tanjevic’in saha içi tercihleriyle ‘daha da anlamsız şeyler yapılabilirmiş’ dedik.
Belli ki İtalya maçının ardından Tanjevic’e yapılan uyarı, sonuç vermiş, oyun kurucu pozisyonu için zorlanan Sinan, 2 numaraya geçmişti maçın başında ama, oynamaktan çok oynatmamaya odaklanmış bir Tanjevic vardı sahada. Elindeki tek oyun
Maça Datome tehlikesine karşı Kerem Gönlüm ile başlamışsın, doğru yapmışsın. Serhat ile Belinelli’yi iyi savunuyorsun, onu da oyunun içine sokmuyorsun, 5 sayı öne geçiyorsun. Eğer takımdaki tek ‘gerçek’ oyun kurucu ile başlamış olsan, farkı 10 bile yapardın ama Amerika’yı yeniden keşfediyorsun!
İtalya’da işler kötü gidince hemen oyuncu değişikliğine gidiyor, sen sanki ‘benim onlardan neyim eksik’ dercesine iyi giden takımı bozuyor, rotasyona başlıyorsun. Tek işleyen nokta savunmaydı ya, onu da sıfırlıyorsun, bir dakika içinde 8 sayı yiyor ve geriye düşüyorsun...
İtalya’nın uzunu yok. Bu maçı kaybettirir diyor, takımı kısaltıyor, sen de rakibe ayak uyduruyorsun. Hazırlık döneminin en formda isimlerinden Oğuz’a süre bile vermiyorsun. Kısalmayı seçiyorsun ve kaybediyorsun...
Belli ki hazırlamışsın alan savunmasını, zaten sevmediğini söylüyordun. Yüzde 60’a yakın dış şut isabetiyle oynayan İtalya’ya karşı, hem de suratların düştüğü anda bunu deniyorsun, başaramıyorsun...
Bir mucize yaşanır mı?
Oyun kuramamaktan söz ederken Kerem Tunçeri’yi, şut atamamaktan ve rakibin içeri kapanmasına çözüm bulamamaktan dert yanarken Cenk Akyol’u dışarıda bırakmanın üzerinde durmuyorum
Sinan’ı guard olarak kullanma ısrarının bir sonucu aslında dünkü yenilgi. Ömer Onan’ın sakatlığı sonrasında, tecrübeli oyuncunun boşluğunu en iyi dolduracak isimdi Sinan. Fakat, oyuncuları farklı pozisyonlarda oynatma şovlarıyla bilinen coachumuz Tanjevic, ondan bir guard yaratma hayalindeydi. Hal böyle olunca Ömer’in yokluğu normalden de fazla hissedildi. Hem rakibin en etkili ismi Koponen’i savunamamak, hem hızlı hücum yapmak, hem de dışarıdan ceza atışları bulmak Sinan’ın 2 numaralı pozisyonda yapabileceği şeylerdi! Cenk Akyol’un tamamen teknik nedenlerle kadroya çağrılmamasını kabul etsek de bunun net bir hata olduğu, dün iyice netleşti.
Hazırlık maçlarında 80 sayılar attığımızda bile takımın organize olamadığını, oyun kurucu eksiğinin hissedildiğini yazmıştık, dün onu bir kez daha yaşadık. Asist sayımızın ilk çeyrekte 0, devre sonunda 2 olması, top kaybı sayısının 20 dakikada 10‘u bulması bu eksiğin en net göstergesiydi. Hani sahada bir şeyleri yaparsınız, denersiniz top çemberden bir türlü geçmez ya, dünkü görüntü o değildi. Maçın başındaki ‘topu Hido’ya ver’ sistemi, tecrübeli oyuncunun da çok kötü performansıyla patladı, ilerleyen dakikalarda farklı oyuncular ile aynı
Slovenya öncesinde hem umutlandıran, hem korkutan bir görüntü vardı. Hido’nun performansı umutlandıran ilk ayrıntı. Sayı attı, ribaunt aldı, maça kötü başlayan Ersan’ı asistleriyle oyuna sokmayı başardı.
Soru işareti olan oyun kurucu bölgesinde ilk opsiyon haline gelen Sinan’ın özellikle savunmadaki katkısı da muazzamdı. 12 kişilik kadronun açıklanmasıyla kafası rahatlayan Doğuş da hazırlık döneminin en iyi basketbolunu oynadı. Ancak sıkıntı, ikisinin de ilk kozunun savunma olması. Dün hastalığı nedeniyle oynamayan Ender’in performansı, özellikle ikili oyunlarda yapacakları, daha da önem kazandı. Çünkü bazen öyle bir tıkanıyor ki milliler, Polonya, önce 9 ardından da 12-0’lık seriler bulmayı başardı. Slovenya’da şut performansımızın da aynı derece yüksek olmayacağını ve rakiplerin Polonya kadar yumuşak savunma yapmayacağını düşünürsek, mutlaka daha iyi organize olunmalı. Hido sahadayken bu açığı gideriyor da, Emir’in çok formsuz olduğu şu dönemde başka çareler de bulunmalı.
Savunmada ise genelde iyiyiz ama hücumdaki durağanlığı burada da yaşıyoruz, adam değişmelerde çok fazla ters eşleşmeye kalıyoruz, cezayı da yiyoruz. Bunu bir alışkanlık gibi değil de yardım amaçlı
Sırbistan karşısında izlediğimiz 12 Dev Adam’ın yine birçok eksiğinden söz edebiliriz. Ancak sahada yanlış gibi gözüken bazı kararların da ‘hazırlık’ maçının verdiği cesaretle alındığının altını çizmeliyiz. Oğuz’un bu kadar formda bir hazırlık dönemi geçirirken sadece 5 dakika sahada kalmasını başka neyle açıklayabiliriz! Muhtemelen Tanjevic, ilk yarıda dökülen Semih’i ikinci yarının tamamında sahada tutarak onun biraz kıpırdanmasını amaçladı; başarısız olduğunu da söyleyemeyiz.
Turnuvanın en sempatik oyuncularından Kenan Sipahi’nin 12 dakika sahada kalması ise aklımı karıştırdı. Eğer bu genç aslan parçasını Slovenya’ya götüreceksek tamam da, aksi olursa, zaten sıkıntılı olduğumuz bir pozisyonda şov mu yapıldı!
Organize olamıyoruz!
Kişilerden çıkıp oyuna geneline baktığımızda ise hastalıklarımız aynı. Hücumda organize olmakta büyük bir sıkıntımız var. Sayılarımızın birçoğunda bireysel yeteneklerin imzası var. Hazırlanan seti, ilk topta oynarsak işler iyi de, ilk deneme başarısızsa, ikinci de panik başlıyor, saçma bir tercih geliyor.
Tempoyu yükseltmek gerektiğinde rakibi az adamla yakalarsak tamam da, aksi durumda telaş top kayıplarını beraberinde getiriyor. Slovenya’ya