Daha bir kaç gün önce Olimpiakos deplasmanında Final-Four umuduyla sahaya çıkan Efes’in 15 sayıdan maçı verdiğine şahit olup, yıkılmıştık. Şimdi aynı yıkımı İzmir’de Pınar Karşıyaka ile yaşadık. Ne acı ki, Yunanistan deplasmanında maçı çeviren Olimpiakos seyircisi olmuştu, dün de Karşıyaka tribünündeki bir kendini bilmez. Olimpiakos taraftarı, takımları 15 sayı geriye düştüğünde inanılmaz bir destekle hakemleri baskı altına almıştı.
Dün, Karşıyaka tribünündeki o bir kişi ise ikinci yarıya fırtına gibi başlayan ve 53-36 ile farkı 17 sayıya çıkaran takımını frenledi, sahaya neden attığını bilemediğimiz bir su şişesi ile oyunu durdurdu, rakibi nefeslendirdi. Israrla bir kişi diyorum, çünkü uzun süre bütün tribün, ‘O şişeyi atanın... ‘ diye düşüncelerini dile getirdi. Böyle maçlarda ikinci yarının başları çok önemlidir.Krylia’nın toparlanması için de devre arası bir umuttu, ama ikinci yarıdaki pres, art arda çalınan toplar ve farkın açılması rakibin tüm direncini kırıyordu. İşte o şişe var ya o şişe, Ruslar’a bir devre arası fırsatı daha tanıdı.
Oysa ilk yarıda her şey yolundaydı Karşıyaka adına. Maçın başındaki ribaunt sıkıntısına çare bulunmuş, tempoyu düşürmeye çalışan
Maalesef yine sonunu getiremedik. Sadece dünkü maçla ilgili değil bu yorum, normal sezonda da öyleydik. TOP 16’yı mükemmel oynarken, son 3 maçtan 1 galibiyet bile çıkaramayıp, saha avantajını kaptırdık ya, işte aslında çok şeyi orada kaybetmiştik. Final maçını Olimpiakos ile deplasmanda oynamak kadar kötü bir şey olamaz sanırım, dün bunu bir kez daha öğrendik. İyi başlaman da yetmiyor maça, 40 dakika sağlam durman gerekiyor, rakip hücumda ritmini bulup, tribünleri de ateşlediği anda panik yapmamak, ev sahibini oyunda tutmak için özellikle üçüncü çeyrekte bariz bir biçimde çaba harcayan hakemlere kafayı takmamak... En önemlisi de seni farklı öne geçiren doğruları bir kenara bırakmamak.
Maça mükemmel başlamıştı aslında temsilcimiz, boyalı alanı önce Semih, ardından Barac ile iyi kullanıyor, kısalar sürekli penetre ediyor, savunmadaki başarı rakibi dış atışlara zorluyor, kenardan gelen Kerem Tunçeri ile Sinan da, Farmar’a çok etkili şekilde katkı verince her şey yolunda gidiyordu. Olimpiakos, ilk yarıyı 19’da 4 isabetle bitirince, düzen aksamadan işliyor, fark 15’e kadar çıkıyor, İzmir’den gelen Karşıyaka’nın finale yükseldiği haberiyle geceyi çifte zaferle bitirme umutlarımız
Yıllardır ev sahiplerinin derbilerde çok üstün oynama serisini Galatasaray Kadın Takımı, dünkü akıl dolu oyunuyla bitirdi.
Aslında çok denk başlamıştı maç, iki takım da uzunlarıyla skor buluyor, maç başa baş gidiyordu. Bu düzende dışarıdan gelecek katkı çok önemliydi ve Galatasaray önce Şaziye, ardından da Şebnem ile beklediği üçlükleri bulunca kontrolü tamamen ele aldı.
Fenerbahçe cephesinde ise belki de en çok güvenilen isim Pondexter, çok kötü oynadı. Sarı-kırmızılı ekibin arayı açtığı dönemde yaptığı tercih hataları ile göze batan ABD’li, kariyerinin en kötü maçlarından bir tanesini çıkardığını, 4’e 1 gidilen hızlı hücumda topu, yarı sahadaki 5. oyuncuya atarak, son çeyrekte maç bir kez daha kafa kafaya geldiğinde sahaya girip, yine ilginç işler yaparak ispatladı.
Dışarıdan hiç katkı alamayıca kontrol de hep sarı-kırmızılı ekibin elinde kaldı. Farkı bir ara 16 sayıya kadar çıkaran Galatasaray, topu tutacak bir guardı olsa, daha da farklı kazanırdı ama baskı karşısında çok fazla hata yaptı. Zaten 3. çeyrek sonundaki 16-1’lik serinin altında da Fenerbahçe’nin tam saha baskıdan aldığı müthiş verim ve maçtaki ilk üçlüklerini bulmasının rolü (16-1) vardı.
Ancak zaten az
HAFTANIN?TAKIMI
G.SARAY M.PARK
Son haftalarda sık sık yaptığı gibi yine zirveye çıktı. Gaziantep gibi zorlu bir deplasmanda çok rahat oynadı, 25 sayılık farka ulaşıp, liderlik koltuğunda kaldı.
HAFTANIN?KARMASI
CARLOS ARROYO
(G.SARAY M.PARK)
Sarı-kırmızılı ekibin her anlamda lideri. Gaziantep ne zaman hamle yapıp umutlansa hemen devreye girdi, 6’da 4 üçlükle, 18 sayı, 9 asist üretip işi bitirdi.
Geçtiğimiz yıl İstanbul’da belki de basketbol salonlarındaki en büyük mucizeyi yaşamıştı Olimpiakos, Final-Four’da şampiyonluğa ulaşmıştı. Dün de bir mucizenin içinde yer aldı Yunan ekibi ama bu kez üzülen onlardı. Son 1.5 dakikaya 7 sayı geride giren Efes’in kazanması, belki de büyük bir mucizenin daha başlangıcı.
Yunanistan’dan 2-0 yenik döndükten sonra işimiz çok zorlaşmıştı ama Efes ayağa kalkmayı başardı, sahasında iki kez art arda kazandı. İlk galibiyeti rahat almıştı temsilcimiz, ama dün çok zorlandı. Çünkü karşısında ilk çeyrekte 5, devrede ise 9 üçlük bulmuş bir takım vardı. Aslında oyunun başında boyalı alanı iyi kullanıyor, Semih ile yine pota altını karartıyor, Farmar ile faul çizgisine gidiyor ve istediği skoru buluyordu temsilcimiz. Ama savunmada boyalı alanı kapatmak için verilen tüm açıkları Papanikolaou ile Law müthiş bir yüzde ile cezalandırınca üstünlük bir türlü elimize geçmiyordu.
İlk yarıdaki gibi bir üçlük yüzdesiyle oynaması imkansızdı Olimpiakos’un zaten ikinci yarıda çizgisinin gerisinden tek basketleri vardı. Ancak öyle tercih hataları yaptı ki temsilcimiz, özellikle Vujacic ile, bir türlü kontrolü eline alamadı. Ta ki, son çeyreğin başında
Anadolu Efes bu sezon 6. kez Olimpiakos karşısına çıkıyor ve amaç, 7. kez de Yunan ekibine rakip olmak, yani Final-Four’a yükselecek takımın belirleneceği seriyi son maça taşımak.
Bunun için temsilcimizin yapması gereken şey belli aslında; yine tempolu oynamak. 5 maça baktığımızda Efes’in kazandığı iki maçta da 80 üzerinde skor bulduğunu, toplam sayıların ise 150’nin üzerinde olduğunu görüyoruz. Kaybedilen üç maçta ise temponun düştüğü, temsilcimizin en fazla 63 atması, toplam sayının da 130’u bulamamasından anlaşılıyor. Demek ki tempo işimize yarıyor. Çünkü o zaman iki takım arasındaki kalite farkı daha net ortaya çıkıyor.
Olimpiakos, geçtiğimiz sezonun Avrupa Şampiyonu ama o gerçekten bir mucizeydi. Spanoulis liderliğinde oynayan, kaderi Yunan oyun kurucunun ellerinde olan bir takım. Printzeis ile Papanikolaou da tehlikeli isimler ama onlar da Spanoulis oynarsa oynar.
Efes ise çok daha fazla silaha sahip. Tempo yükseldiğinde, kullanılan şut adedi düştüğünde bu rakibe avantaj sağlar. Ama oyun hızlandığı anda, daha çok yıldızı bulunan öne çıkar. Zaten bizim, attıkça savunmada da motive olan bir takımımız var.
Dolayısıyla bizim korkacak ve daha da önemlisi artık
Yunanistan’da hücum etmekte zorlanan, özellikle ikinci maçta çok erken teslim bayrağını açan Anadolu Efes, İstanbul’daki ilk buluşmada bu işin daha bitmediğini gösterdi.
Semih ile Savanovic, Abdi İpekçi’de sadece ilk 5’e değil, hayata da dönmüş gibiydi.
Semih Erden, bu takım için ne kadar önemli olduğunu anlamış olmalı ki, bu kez sahanın en hırslı isimlerindendi. Zaten o yetenekte bir oyuncu, gerçek gücünü sahaya yansıttığı anda, bu seride çok şey farkederdi, zaten dün de işte o görüntüdeydi. Ribauntları topladı, savunma yaptı, skor attı... O boyalı alanı böylesine domine edince, arkadaşları da rahatladı, dışarıdan şutlar yağmur gibi gelmeye başladı.
Serinin ilk iki maçında ortalıkta gözükmeyen Savanovic de bu kez maça etki etmeyi kafasına koymuştu. İlk dakikadan itibaren hücumda sorumluluk aldı, potaya gitti, korkmadı.
Lucas da dünün mükemmel oynayan isimlerindendi, Farmar da kendisinden beklenen skor katkısını verdi.
Tabii ki bunda Efes’in tempoyu yükseltmesinin de etkisi vardı. İç saha avantajıyla birlikte tempo artınca, zaten bu tarz basketbolu seven yıldızlar da sahneye çıktı. Demek ki Efes mutlaka gücünün farkına vararak oynamalı. Yunanistan’da ayakta kalan
HAFTANIN?TAKIMI
G.SARAY M.PARK
Ezeli rakibi Fenerbahçe Ülker’i derbide müthiş savunması ile devirdi, art arda 13. galibiyetini alarak rekorunu biraz daha geliştirdi, liderliğini perçinledi.
HAFTANIN?KARMASI
JORDAN THEODORE
(ANTALYA BŞB.)
Tofaş karşısında hayati bir galibiyet elde eden takımını 32 sayı, 4 ribaunt, 4 asistlik performansıyla sırtladı, kümede kalma umutlarını son haftalara taşıdı.