UEFA sopası; dün Fenerbahçe, bugün Beşiktaş, yarın...

31 Mayıs 2012

9 Kasım 1988 tarihinde Galatasaray, Neuchâtel Xamax’ı 5-0 yenerek Avrupa’da çok büyük bir başarı kazanmasına karşın birkaç gün sonra UEFA’dan gelen şok bir kararla hükmen yenik sayılıp Kupalardan elenmişti.

Bu karar o tarihte ülkemizde çok büyük bir tepki ile karşılanmış, hak arama mücadelesi bir anlamda ülkenin temel meselesi olmuştu.

UEFA’nın tahkim kuruluna yapılacak itirazla birlikte İsviçre’de lobi faaliyetinde bulunak 8 kişilik bir heyet tespit edilmişti.

Sinan Erdem (TMOK Başkanı)
Necdet Çobanlı (FIFA Başkan Yardımcısı)
Şenes Erzik (UEFA Gençler Komisyonu Üyesi)
Halim Çorbalı (TFF Başkanı)

Yazının Devamı

Bir Fenerbahçe modelinden söz edebilmemiz için...

28 Mayıs 2012

Geçen haftaki yazılarımda Fenerbahçe’nin çeşitli şekillerde mücadele içinde olduğu düşünülen veya varsayılan iki model üzerinde tartışmıştık.

İlki cismen bir kimliği bulunmayan ve Fenerbahçe’yi ele geçirme amacı taşıdığı iddia edilen Cemaat’ti, ikincisi de ezeli rakibi Galatasaray.

Fenerbahçe temelde zaten kuruluşundan kaynaklanan sebepler yüzünden her ikisinden de farklı bir yerde duruyor.

Köklerini toplumun çeşitli katmanlarına kadar ulaştırabiliyor. Bugün Fenerbahçe kongresi üyeleri arasında bir araştırma yapılsa o sınıfsal çeşitlilik görülebilir.

Bu bakımdan toplumun her kesimine çok yakın durabildiği gibi tersi de geçerlidir.

Çeşitlilik aynı zamanda çokseslilik sağlıyor.

Ancak bu çok sesliliğin uzun yıllar yararlı bir iş yapabilme gücüne dönüştürülemediğini gördük, yaşadık, şahit olduk.

Hatta çok uzun yıllar süren küskünlükler, kişisel çıkar çatışmaları, kavgalar yaşandı.

Yazının Devamı

Galatasaray'da Lise'nin merkezi demokrasi modeli

25 Mayıs 2012

Cemaat tartışmaları ekseninde örgütlü hareket edebilmeyi konuşmaya devam edelim…

Ülkemizde tartışmaya değer birçok model olduğunu biliyoruz. Bunların arasında diğerlerinden önemli farkla ayrılan biri var ki konumuz bağlamında değinmeden geçilemez.

Kuşkusuz bir köşe yazısının sınırları içinde detaylara girmemiz mümkün değildir. Özü ile ilgili bize fikir veya ilham verecek bazı noktaları konuşmanın yararlı olacağını düşünüyorum.

Bundan birkaç sene önce; Sn. Özhan Canaydın’ın henüz aramızdan ayrılmadığı ve başkanlığını sürdürdüğü günler.

Borcun yönetilemez hale geldiği, diğer taraftan da stat projesinin hayata geçirilmesi için her gün çalışıldığı zamanlar.

O tarihte başkan herkes tarafından eleştiriliyordu; özellikle de Hıncal Uluç yerden yere vuruyordu kendisini.

Şu an hangi karşılaşma olduğunu hatırlamıyorum, ancak Hıncal Uluç’ın Canaydın’ı çok ağır eleştirdiği bir yazı yazdığı güne denk gelmişti. Başkan maçı izlemek için stadyum yerine Hıncal Uluç’un evine gitmişti, elinde bir şişe şarapla; nereden öğreniyoruz, bir sonraki gün yazarın köşesinden…

Hıncal Uluç’un Canaydın’la yaşamış olduğu polemik ve sonrasındaki arkadaşlık çizgisinin devamı için bugün en az on tan

Yazının Devamı

Cemaat aynı zamanda bir modeldir.

23 Mayıs 2012

Örgüt kavramı Türkiye’nin refleksle tepki verdiği bir olgudur.

Özellikle 12 Eylül örgütlü insana yönelik gerçekleştirildi.

Örgütlü insan, politikleşmiştir; bilinç sahibidir. Bir arada hareket etmeyi öğrenmiştir. En azından güvenlik altındadır; çünkü bilir ki en ufak bir sıkıntısında birileri onun yardımına koşacaktır. Bu kişinin gelecek kaygısı daha düşük seviyeler olduğundan kimliğini daha net bir şekilde ortaya koyabilme cesaretine sahip olur.

Öne atılmaktan çekinmez.

Aktivisttir.

Türkiye tam bu gerçeği öğrenirken darbe ile yıkıldı.

Çünkü örgütlenme bilinci ve yapısı tek taraflı gerçekleşiyordu. Daha çok işçi sınıfı ölçeğinde şekilleniyordu.

Oysa burjuvazi henüz o derece güçlü ve bir arada değildi.

Yazının Devamı

Yeni Fenerbahçe'yi yaratacak yine o "bir fark"

21 Mayıs 2012

Hafta sonu Fenerbahçe’nin genel kurulu toplandı.

Üç sene önce Aziz Yıldırım yeniden aday olarak kongre üyelerinin önüne çıktığında 3 şampiyonluk sözü vermişti.

Final 2010 ve 2012 yıllarında tek bir gol mesafesinde kalırken; 2011 yılında özlenen şampiyonluğa ulaşıldı.

3 Temmuz’dan sonra da Kulüp hepimizin bildiği sürecin içine girdi.

Aziz Yıldırım yeni listesiyle seçime tek başına girerken ortaya slogan olacak somut bir hedef veya program koymadı.

Gerek var mıydı?

Açıkçası son 14 yılda yapılanlar önümüzdeki döneme dair bize yeterince fikir veriyor.

Fenerbahçe

Yazının Devamı

Bir isyan ve devrimdir Fenerbahçe!

17 Mayıs 2012

Fenerbahçe sezonun en başından bu yana öyle şeylerle uğraştı ki her karşılaşma öncesi, sırasında ve sonrasında yaşananlar birer ibret vesikası oldu.

Hangi birine yetişilecek çok şaşırılıyordu.

Anlamaya çalışsan doğru yere oturmuyor, cevap vermeye yetişsen bitmiyordu.

Ama Kupa Finalinde hakem Bülent Yıldırım öyle iki şey yaptı ki bu Fenerbahçe’nin koca bir sezon verdiği mücadelenin özeti ve anlamına karşılık geliyordu.

Christian Baroni attığı gol sonrasında kameralara gidip formasının üzerindeki armayı gösterip, öperek kalbinin orada attığını işaret eden bir hareket yaptı. O an kendisi dâhil olmak üzere hiçbir sporsever biraz sonra Bülent Yıldırım’ın gidip sarı kart gösterebileceğini tahmin bile edemezdi.

Ama hakem yaptı bunu ve sarı kart gösterdi.

Şaka gibi bir şeydi ve insanın aklına tek bir açıklama geldi; sezon boyunca yaşananları da göz önüne getirdiğinizde hakem Baroni’yi gol attığı için cezalandırıyordu.

İkinci yarı bir pozisyonda Emre maç boyunca karşılaştığı sert müdahalelerden birini yaşadı. Rakibi çok sert bir hamle yaparak kendisini düşürdü. Saha içinde ne tür diyaloglar yaşıyorlar, bilemiyoruz fakat Emre’ye yapılan faullerin diğerlerinden önemli bir far

Yazının Devamı

Sporda Şiddet ve Düzensizlik Fenerbahçe üzerinden mi önlenecektir?

16 Mayıs 2012

6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine dair kanunun tüm yükünü yasa yürürlüğe girdiği günden bu zamana tek bir kulüp üstlenmiş götürüyor. Diğerleri de bunun üzerinden kendilerini farklı bir yere koyma görevi üstlenmiş durumdalar.

Kimi sayfa sayısı üzerinden tapeleri karşılaştırıyor; “bizim 20 sayfalık bir konuşmamız görünüyor” diyor; bir diğeri sorunu taraftarının kültür seviyesi ile karşılaştırıyor.

Öyle olunca da ortaya bütün şiddeti yaratan şeyin tek bir kulüp ve taraftarıymış gibi bir algı çıkıyor.

Bu algının toplumun tüm katmanlarına yayılması garipsenecek bir durum değildir; çünkü sadece bunun üzerinden konuşuluyor.

Devletin en üst düzeyinde bu taraftarlar terörist ile kıyaslanıyor ya da eşitleniyor.

Bu seviyede bir söylem geliştirdiğinizde size bağlı güvenlik güçlerinin o taraftara düşmanmış gibi davranması normalleşir. Teşvik görür.

Cumartesi günü oynanan derbi karşılaşması öncesinde ve sonrasında her iki taraftar grubunun şehrin her iki yakasında benzer taşkınlıklar yapmasına karşın olayın sadece tek bir taraftar grubu üzerine yıkılması hem anlaşılır hem de kabul edilebilir değildir.

Geçen hafta Trabzon’da çok daha ağır şartlarda ve direkt

Yazının Devamı

Şiddettin kaynağı mı yoksa mağduru mudur Fenerbahçe?

14 Mayıs 2012

Dün iki açıklama geldi.

İlki sportif taraftan; TFF’den.

“Fenerbahçe-Galatasaray maçı sonrasında çıkan olaylar hepimizi derin bir üzüntüye sevk etmiştir. Futbolun ruhuyla bağdaşmayan, tarihi bir rekabete asla yakışmayan, taraflı-tarafsız herkesin yüreğini acıtan bu tabloyu kabullenmek, hoşgörü ile karşılamak, sebebi ne olursa olsun alışılagelmiş bir saha olayı gibi görmek asla mümkün değildir.

Türkiye Futbol Federasyonu, bu aşamada çok yönlü bir değerlendirme yaparak gereken yaptırımları uygulayacaktır.”

İkincisi siyaset tarafından; Başbakan’dan.

“Bunu biz terörde görüyoruz. Ama bu tribünlere terörü hâkim kılmak isteyen zihniyeti de lanetliyorum.”

Ülkemizin temel sorunu karşılaştığımız olayları doğru anlayamama ve bunun sonucunda da gerekli önlemleri alamamaktan kaynaklanmaktadır.

Yüzyıllar önce söylenmiş bir tespiti burada tekrardan hatırlamada yarar var.

Yazının Devamı