Aziz Yıldırım beceriksiz miydi?

26 Nisan 2012

3 Temmuz sürecinin geldiği noktaya bir bakın…

Fenerbahçe’nin %100 suçluluğu üzerine yargısız infazla ne ceza alacağı konusunda yorum yapıp, karar verenler teker teker çark etmeye başladı.

Önce kişilerle kurumlar ayrıldı.

Sonra da sahaya yansıyan bir şey olmadığı kanaati oluştu.

Ne anlama geliyor bu?

Fenerbahçe Spor Kulübü’nü sefaletten dünya vizyonuna çıkaran bir başkan etrafındaki bir iki arkadaşıyla birlikte Fenerbahçe’nin ve rakiplerinin maçları için bir takım girişimlerde bulunmuş ama sonunu getirememiş.

Yani ne teşvik vermesini ne de şike yapmasını becerememişler!

Ben Aziz Yıldırım’ın yerinde olsam başından beri birbiriyle tutarsız suçlamalardan sonra herhalde en çok bu yoruma kızar, öfkelenirdim.

Yazının Devamı

Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinin güzellikleri

24 Nisan 2012

Yaklaşık 15 gün önce henüz final maçları başlamadan önce yeni bir Fenerbahçe-Galatasaray derbi kültürü yaratmasından söz etmiştim.

Önceki gün oynanan derbide bu düşünceye çok yaklaşan görüntüler vardı.

Bir kere sahada her şeyin yolunda olduğunu net olarak gördük. Ne Fenerbahçe’de ne de Galatasaray’da forma giyen oyuncuların rakiplerinin formalarıyla bir alıp vermediği bir şeyleri yok.

Düşen rakibini kaldıran, başını öpen, birlikte düştükleri yerden sarmaş dolaş ve gülerek ayağa kalkan futbolcu görüntülerini bu karşılaşmada sıklıkla gördük.

İçimiz ısındı.

Fatih Terim’in maç oynanırken saha kenarında tedavi gören Sow’un yanına gitmesi ve diyalog kurması az bir şey değildi.

Fırat Aydınus’un birkaç senedir gösterdiği yüksek performansın yanına saha içinde oyuncularla kurduğu düzeyli, mesafeli ama sempatik ilişkinin de çok doğru bir hakemlik yaklaşımı ve duruşu olduğunu söylemeliyiz.

Galatasaray taraftarının da hakkını teslim etmek gerekiyor.

Yazının Devamı

Fatih Terim'in unuttuğu Aykut Kocaman'ın bildiği gerçek

23 Nisan 2012

Normal sezonda oynanan iki karşılaşma bu maçın saha içindeki psikolojik temel belirleyici özelliği oldu.

Galatasaray her iki karşılaşmada da rakibine önemli bir üstünlük sağlarken attığı kolay golleri, sahadan yenilgisiz ayrılmasıyla sanki bu maçı da rahat kazanacakmış duygusunu hem taraftarına hem de kendisine inandırdı.

Sezonun belki de en önemli üçüncü eşleşmesinde de görüntü değişmedi. Fenerbahçe kontrollü oynayarak rakibinin ataklarına direnmeye çalışırken; Galatasaray sahanın her noktasında yaptığı baskı ile Fenerbahçe’ye olan üstünlüğünü hissettirdi.

Galatasaray zaten bu şekilde oynadığı sürece bir şekilde golü bulup, farka gidecekti…

Öyle ki Galatasaray taraftarı da bir an önce gelecek gollerin sabırsızlığıyla rakibin Fenerbahçe olduğunu unutarak o çok önemli olan deplasman duygusunu yaşattıracak etkinliği kurmaktan uzaktı.

Fenerbahçe bu psikolojinin ne olduğunu çok iyi biliyor. Çünkü yaşayarak öğrendi. 2006 ve 2010 yıllarında böylesi bir ruh hali içinde kaçırdı şampiyonlukları.

Sadece iyi futbol oynamanız, rakibinize karşı büyük taktiksel üstünlük kurmanız yetmiyor.

Fatih Terim 2000 yılında ceza sahasına bile giremeyen bu rakibine yenilmiş ve iyi bir ders

Yazının Devamı

Fenerbahçe'yi son çeyrekte geri döndüren güç neydi?

20 Nisan 2012

Kadınlar Basketbol Finalinde salonlarda görülmesi zor bir karşılaşma oynandı. Birinci ve üçüncü periyotlarında Galatasaray MP’ın açık ara üstün oynadığı, farklı önde götürdüğü karşılamayı, ikinci ve özellikle son periyottaki başarılı oyunuyla dengeleyen Fenerbahçe kazanarak üst üste 7. kez şampiyon olmayı başardı.

Karşılaşmanın üçüncü periyodu oynanırken farkın bir ara 15 sayıya çıkması birçok kişi için bu maçın sona erdiği, final serisinin son maça taşınacağı yönünde bir düşünce doğurmuş olmalıdır.

Ancak Fenerbahçeli kızlar genel anlamda bakıldığında sezon ortalamasının çok altına gösterdikleri mücadeleyi bırakmadılar.

Şaziye ve Taurasi’nin durmaksızın gönderdikleri ve isabet bulan üç sayılık atışlar tam birer motivasyon kıran basketleriydi. Galatasaray MP’ın iki oyuncu ile bu isabette bulduğu toplam 30 sayı karşılaşmanın en önemli detaylarından biriydi.

Taurasi tek başına maçı Galatasaray MP adına götüren oyuncu oldu.

Karşılaşmayı izlemeyen ve sadece istatistiklere bakan ya da son üç dakika başka bir işle uğraşan bir kişiye maçın bu oyuncunun yarattığı iki top kaybı yüzünden Fenerbahçe’ye gittiğini söyleseniz herhalde uzun süre anlattıklarınıza güler geçerdi; ta ki

Yazının Devamı

Galatasaray'ın Aydın'lık; Beşiktaş'ın karanlık tarafı

17 Nisan 2012

3 Temmuz sürecinin Fenerbahçe’den sonra en fazla etki ettiği kulüp Beşiktaş oldu. Beşiktaş taraftarı da o tarihten itibaren nerede duracağı, nasıl tavır sergileyeceği konusunda gidiş gelişler yaşadı. Dün de bu gerilimin patlamaya dönüştü bir maç oldu.

Daha fazlası da olabilirdi. Ancak artık taraftarın da belli bir bilinç seviyesine geldiğini konuşmak gerekiyor. Bir iki kişi dışında taraftarın tribünlerde kalıp tepkisini orada sürdürmesi büyümesi muhtemel bir olayın boyutunu küçülttü.

Hiç kuşku yok ki Beşiktaş taraftarını üzen bir diğer neden, takımının bir türlü içinden çıkamadığı istikrarsızlıktır. Yıllardır neredeyse birbirinin tekrarı kopya sezonlar yaşıyorlar. Hep aynı umutlarla yeni başlangıçlar yapılıp sezon ortasından itibaren dün yaşadığımız noktaya kadar geliniyor.

Sürekli teknik adamlar değişiyor. Fakat sezon sonuyla ilgili senaryoda farklı bir son yaşanmıyor.

Bu şekilde, modelsiz, sistemsiz bir kurguyla daha fazla devam etmek pek mümkün görünmüyor. Oturtulmaya çalışılan Portekiz sistemi de tutmadı.

Yönetimin eğer Tayfur Havutçu ile yola devam edecekse onun çizeceği rotada hareket edecek bir eylem planına bağlı kalması akla gelen ilk çözüm olarak duruyor.

D

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin Baronları sahaya çıktı.

16 Nisan 2012

Fenerbahçe ezbere bildiği kendi taktiksel kurgusu içinde futbolcularının üst düzeyde performans gösterdiği karşılaşmayı bu sezondaki genel görünümü dikkate alındığında çok kolay kazandı diyebiliriz.

Bazı oyuncular diğerlerinin sürekli gölgesinde kalır. Onların ortaya çıkabilmesi için bir şey olması gerekir. Bu sezon olduğu gibi mesela…

Baroni Fenerbahçe’ye geldiğinde gösterişsiz ve belli bir bölgenin dışına çıkmayan futboluyla tepki çekmişti. Ancak bu sezon başından bu yana sorumluluk alan, gol atan, sonuca direkt etki eden futboluyla belki de Alex’le birlikte en fazla katkı yapan futbolcu oldu takıma.

Trabzonspor karşısındaki oyunu sezonun en iyisiydi.

Türkiye’deki hiçbir teknik adam Baroni’nin bu kadar etkili olabileceğini karşılaşma öncesinde hesaba katmaz. Bu bakımdan Şenol Güneş’i eleştirmek kolay değil.

Fenerbahçe Alex ve Emre ile atağa çıkamaya alışmış bir takım; eğer merkezden hücum yapılıyorsa. Bu nedenle dün Alex Zokoro ile birlikte hareket edince ve Trabzonspor ceza alanına yakın oynayınca bu sefer orta alan tamamen boşaldı.

Şenol Güneş, yine doğru bir tercihle Fenerbahçe’nin kenar adamlarına karşı da önlem almıştı.

Böylece Baroni’nin serbestçe top oynay

Yazının Devamı

Süper Finaller öncesi Trabzonspor'un duruşu

14 Nisan 2012

Hafta başındaki yazımı Süper Final’in futbolumuza yeni bir ezeli rekabet kültürü açmasından söz ederek tamamlamıştım. Buradaki temel hedef zaten iyice gerilmiş ve spor duygusundan çıkmış rekabet anlayışının değiştirilmesi ile ilgili iyimser bir dilekti.

Çünkü bu aynı şekilde devam ettiği sürece daha büyük sorunlar yaratma potansiyelini güçlendiriyordu.

Yine hafta başında yayıncı kuruluş dört büyük takımın teknik patronlarını bir araya getirerek onların içinde bulunduğu durumu ortaya koydu.

Bu dört futbol adamı zamanında birbirlerine rakip olmuşlar, sahada mücadele etmişler; şimdi de formasını giydiği takımın başına direktör olarak geçmişlerdi. Bu sezonu diğerlerinden ayıran işte böylesine önemli bir özelliğe sahip olmasıydı.

Zaten sahada futbolun normal geriliminin ötesinde bir sorun da yoktur.

Bundan birkaç sene önce Arda ve Semih arasında yaşanmış olayın nasıl tatlıya bağlanmış olduğunu biliyoruz.

Sahada her zaman gerilim olur. Sertlik işin doğasındandır. Mücadelenin ayrılmaz parçasıdır. Bunu dengeleyecek olan hakemdir.

Taraftar da takımına destek olacak, onu olumlu etkileyecek gücünü yansıtacaktır.

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin savunmasında akıl almayan şeyler

12 Nisan 2012

Futbolda doğru hücum organizasyonları yapmadan da kazanmanız mümkün olabilir; hatta Avrupa Şampiyonlukları gelebiliyor ancak savunmanız dağınık, kötü ve bol hata yapıyorsa o zaman diğer taraflarda neler yapıyor olduğunuzun çok önemi kalmıyor.

1982’de Brezilya’nın İtalya karşısında yaşadığı şey futbol tarihinin en unutulmaz dramlarından bir tanesiydi.

Kuşkusuz Fenerbahçe bir Brezilya değil; futbol olarak yakınlarında bile olamıyor.

Çünkü teker teker baktığınızda bir çok takımı tek başına alıp götürecek bazı futbolcuların birlikteliğinden doğru sinerji kurulamıyor.

Eğer yanlış hatırlamıyorsam geçen sene birkaç deneme haricinde Stoch ile Dia aynı anda ilk on birde oynamadı.

Oynayamadı.

Hele içinde Caner’in de bulunduğu bir kadro hiç olmadı.

Alex, Fenerbahçe’nin 4-4-2 oynamasını gereksiz hale getiriyor. Çünkü standart bir Alex hem orta alanda hem de forvette iki misli etki edebiliyor.

Yazının Devamı