Derbi, futbolumuzun temel gerçeklerin örten bir perdeye dönüşmesin!

6 Mart 2015

Fenerbahçe’nin peş peşe kaybettiği puanlarla liderliğe veda ettiği, bununla da kalmayıp üstüne 4 puan geri düştüğü zirve yarışı öyle bir şekil aldı ki Pazar akşamı ev sahibinin puanlar kaybetmesi belki de ligdeki psikolojik kaderini etkileyecek duruma dönüştü.

Fenerbahçe’nin Akhisar maçını kaybetmesi irrasyoneldir. Yani akıl dışıdır, ancak futbolda böyle tuhaf maçlar oynayabiliyorsunuz. Tıpkı 2000 yılında Fenerbahçe’nin ceza sahasına bile girmediği Ali Sami Yen deplasmanından 1-0 galip dönmesi gibidir.

Futbol kendi halinde kalsa muhtemelen hem heyecanı hem de seyir zevki çok daha yüksek bir rekabete dönüşecektir.

Ancak öyle olmadığını da son yıllarda görüyoruz.

Rekabetin çivisi çıkmış durumda.

Ve bu birçok kişi olduğu gibi taraftarlar tarafından bilinir ve hissedilir olunca işin takip heyecanı da şekil değiştiriyor, gerilimi artıyor.

Örneğin geçen sezona dair en çok sorulan sorulardan bir tanesi; Fenerbahçe’nin Avrupa Kupalarına katılmayacak olması ligin zirve mücadelesini ve şampiyonunu belirlemede etkisi olmuş mudur?

Soruyu başka bir şekilde sormamız gerekirse, zirvenin birincisinin Şampiyonlar Ligi’ne gideceği bilinseydi, geçen sezonki mücadele sadece ikinciler

Yazının Devamı

Dünyamız giderek çöplük ve lağım kokan sefalete dönüşüyor!

2 Mart 2015

Pazar günü bir arkadaşımın hastanede yatan annesini ziyaret için karşıya geçiyorduk. Yolda giderken radyoda TRT-3’ü dinlemeyi tercih etmiştik. Program bilinen aşk aryaları üzerineydi. Programı sunan her arya öncesinde parçanın hikâyesini, nasıl yazıldığını ve hatta sözlerini okuyordu. Böylece aryanın hem neyi anlattığını anlıyor hem de hangi duygularla dile getiriliyor olduğunu öğreniyordunuz.

TRT-3 FM 88.2 bütün gençliğimize eşlik eden hem kaliteli müzik dinlememizi hem de müziği anlamamızı, tanımamızı sağlayan çok önemli bir kaynaktı. Müzikle ilgili tüm altyapımın bu kaynak sayesinde geliştiğini söylersem ne abartmış ne de yanlış bir şey yapmış olurum.

Bir taraftan dinlerken diğer yandan da program üzerine konuştuk eşimle; mesele sadece programın işgal ettiği o saatin kuru bir şekilde geçiştirilmesi değildi. Hem bilgilendirmek, hem bilinçlendirmek hem müzikal ruhun nasıl ve ne şekilde yaratıldığına dair estetik bir sunum yapmaktı.

Maalesef ülkemiz bu değerlerini uzun zamandan beri yitiriyor.

Nicelik bakımından ortamın çok çeşitleniyor olduğunu hemen fark ediyorsunuz, kaynaklar giderek daha da artıyor ancak bu niteliksel anlamda bir ilerleme, gelişime dönüşmüyor. Hatta

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin sorunları çeşitleniyor.

28 Şubat 2015

Her şeyden önce; Yaşar Kemal’i kaybettik. Dahası mı var? Böyle bir günde maçları kazanmanın veya kaybetmenin çok da anlamı olmuyor.

Hatırası ve yarattığı boşluk çok büyüktür.

Saygıyla…

Futbola yine geçmeden öncelikle stadyumlardaki şike tezahüratları için bir şeyler konuşalım. Yok, eğer burayı geçemeyeceksek zaten ikiyüzlülük yapmaya gerek yok, ne futbol konuşalım ne spor!

Sen galip durumdayken tribünlerde her türlü gösteriyi yapacak, eğleneceksin, biraz zora düştün mü, gol yedin mi çıkıp “Aziz Yıldırım şike yapsana!” diye bağıracaksın öyle mi?

Çıkın bir konuşun da görelim, Aziz Yıldırım kimleri, hangi takımları satın almış, şike yapmış?

Hangi futbolcular ve takımlar satılıkmış?

Yazının Devamı

Beşiktaş tam Avrupa Ligi takımı oldu.

27 Şubat 2015

Liverpool geçen sezon Premier Lig’de çok önemli bir şampiyonluğu son anda kaybedince sahip olduğu kazanma momentumunu ve takım kurgusunu yitirerek başladı bu sezona. Bu durum mücadele ettikleri Şampiyonlar Ligi gruplarındaki maçlarına da yansıdı ve oradaki pozisyonlarını da kaybederek Beşiktaş’ın rakibi oldular.

Beşiktaş ise geçen sezon Önder Özen’in kurguladığı yeni bir takım kurgusuyla bu sezon hem çok önemli transferler yaparak hem de Türkiye-Avrupa Ligi demeden kazanma alışkanlığı sağlayarak Liverpool’un karşısına çıktı.

Liverpool-Beşiktaş eşleşmesinin ilk maç ve dün geceki finalinde bu havayı ve etkiyi net olarak gördük.

Geçen hafta oynanan maçın ilk yarısında çok önemli birkaç pozisyon yakalayan ve iyi oynayan bir Liverpool vardı. Ancak her geçen dakika bu üstünlüklerini yitirdiler. Basit bir savunma zafiyetinden kaynaklanan penaltı olmasa Beşiktaş daha İngiltere’de kendisi için avantajlı bir skor olan beraberlikle dönecekti, İstanbul’a.

İstanbul Liverpool için çok farklı duygu ve anlamlar ifade ediyor.

İstanbul Liverpool için mucizeler şehridir!

Ve futbolu iyi bilen İngilizler için oynadıkları futbolun tur için yeterli olmayacağı, esaslı bir mucizeye ihtiyaç

Yazının Devamı

İsmail Kartal'ın teknik direktörlüğü Fenerbahçe için yeterli midir?

25 Şubat 2015

Ersun Yanal’ın takımdan ayrılma sürecinin doğru yönetilememesi, yerine İsmail Kartal’ın atanması sezon başında Fenerbahçe’yi çalıştıran ve kadroyu yapan kişinin Aziz Yıldırım olduğu spekülasyonunu doğurmuştu. Peşinden Aziz Yıldırım’ın teknik direktörler konusunda yaptığı sivri çıkış bunu pekiştiren bir sonuç olmuştu.

Sonrasında Fenerbahçe’nin her başarısızlığında İsmail Kartal masaya yatırıldı.

Fenerbahçe’nin teknik direktörü olabilecek kapasitede olup olmadığı, bu yükü taşıyıp taşıyamayacağı sürekli gündem konusu oldu.

Neydi Aziz Yıldırım’ın iddiası; Fenerbahçe’yi şampiyon yapan teknik direktörler değil, takımdır, yönetimdir. Hiçbiri sonra gittiği kulüplerden bu başarıyı tekrar edememişlerdir. Bu nedenle Fenerbahçe’yi Ersun Yanal ile İsmail Kartal’ı çalıştırması arasında hiçbir fark yoktur.

Aziz Yıldırım’ın iddiasını destekleyecek o kadar çok örnek var ki.

Peki, bu bütün dünyada da böyle midir yoksa Türkiye gerçeği midir?

Ülkemizde her türlü yönetim şekli parçalara ayırmak ve bunlar arasında da rekabet yaratarak çatışma ortamı sağlamak üzerine kurgulanmıştır. Oysa parçaların birbirleri sayesinde varlıklarının anlamlı hale geldiği gerçeği çoğunlukla göz ardı edile

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin özeti; beceremediler!

24 Şubat 2015

Fenerbahçe üst üste iki maçta toplam 5 puan bırakarak iç saha avantajını yitirmiş oldu. Şu bir gerçek ki kaybettiği bu puanları almış olsaydı lig kendileri için çok daha rahat ve stressiz bir hale gelecekti. Ancak beceremediler!

Beceremediler” Fenerbahçeli futbolcuları anlatmak için güzel bir kelimedir.

Sahanın her noktasında topla oynarken rakibine karşı büyük üstünlük sağlamış, peş peşe atak pozisyonları üretmiş, defalarca kere ortalar yapmış, kaleye şut çekmiş olmalarına karşın topu üç kale direğinin arasından geçirmeyi bir türlü beceremediler.

Çünkü saha içinde Fenerbahçe’nin aklı olabilecek nitelikte bir futbolcusu yoktu.

Malum artık futbol tek futbolcu üzerine yıkılmış bir oyun olmaktan da çıktı; bu durumda takım içi ortak akıl dediğimiz şeyin devreye girmesi beklenirken bunun daha çok acelecilik, panik, telaşla karıştığını izledik.

Fenerbahçeli oyuncular attıkları gole kadarki bölümde çok daha bilinçliyken; uzun toplar, ceza sahasına atılan ortalarla olmayınca, yerden, dikine ve ceza sahasının içinde oynamayı denediler, başarılı da oldular, ikinci yarı çok daha kötü bir görüntü vardı.

Emenike’nin ilk yarı kaçırdığı akıl almaz gol pozisyonundan sonra ikinci

Yazının Devamı

Fenerbahçe 20. haftada takım bütünlüğüne ulaştı.

15 Şubat 2015

Hafta içinde kimileri için basit bir şiddet olayı olan bir koçun oyuncusunu tokatlama olayını tartıştığımız sıra sonunda şiddetin en büyüğü ile sarsıldık.

Mersin’de Özgecan Aslan’ın öldürülmesi olayı basit bir vakanın ötesinde bu coğrafyada hızla büyüyen bir zihniyetin sonucudur. Ortadoğu coğrafyasında bu zihniyetin sadece renk tonları var, giderek o tonlar tek bir rengin içinde toplanıyor; karanlık.

İşte böyle bir günde oynandı Gaziantepspor-Fenerbahçe karşılaşması ve karşılaşma sonunda gördük ki Fenerbahçeli futbolcuların da kafasında bu cinayet vardı.

Bugün bırakın futbol konuşmayı oynamanın bile çok zor olduğu bir gündü.

Özgecan Aslan’ın ölümünü konuşmadığımızda bu karanlık bizi teslim alacak ve yutacak.

Zor da olsa futbola dönebilirsek; Fenerbahçe geçen haftaya göre çok daha kötü oynamasına, savunmasına bu sezon görmediğimiz kadar açık vermesine karşın futbolun ilginçliklerinden olacak 5-0 galip geldi.

Emenike’nin golüne kadar sahada bildiğimiz, tanıdığımız şampiyonluk favorisi Fenerbahçe vardı. Golle birlikte sanki futbolcular maçın bittiği şeklinde bir havaya girdiler.

Takım savunmasının en önemli unsurlarından olan Mehmet Topal bile öyle basit ve hayati hat

Yazının Devamı

Ergin Ataman ve Yılmaz Vural Kırmızı Kod Emri vermişlerdir

12 Şubat 2015

Ülkemizde “Birkaç İyi Adam” ismiyle gösterilmiş filmin son mahkeme sahnesinde genç avukat donanma komutanına “Kırımızı Kod” emrini kendisinin verdiğini itiraf ettirmeye çalışmasını izlemiştik. Avukat, donanma komutanının yüksek irade gücünü bildiğinden aslında bu emri verdiğini itiraf etmek için yanıp tutuştuğunu bilmektedir. Küba’daki üste görev için uygun olmayan askeri kırmızı kod ile öldürmek suçundan yargılanan iki donanma erinin kurtuluşu için donanma komutanının emri kendisinin verdiğini itiraf etmesinden başka şansları da yoktur.

Ve mahkemede gerilim öyle bir seviyeye yükselir ki donanma komutanı “evet, o emri ben verdim” diye itirafta bulunur.

O andan itibaren emir ile adam öldürmekten zanlı durumunda gelecek ve komutanlığı elinden alınarak cezaevinin yolunu tutacaktır.

Cezayı kişiler veremez, uygulayamaz.

Hukuk, güçsüzü korumak için vardır. Adalet bir toplumun en sarsılmaz dayanağıdır.

Adalet kanunlarla, yasalarla, içtihat, yönetmeliklerle uygulanır.

Modern dünyada kabul görmeyen tek yöntem şiddettir. Fiziki güce dayanan her türlü uygulama insanların elinden alınmıştır.

Şiddet uygulayan kişiler modern dünyanın dikkatle takip ettiği unsurlardır.

Yazının Devamı