1) AKPnin uygulayacağını vaat ettiği ekonomik program, parasal genişleme sayesinde sağlanacak bir büyüme modeli idi. Hükümete gelindiğinin ilk altı ayında bu konuda bazı girişimler olduysa da, sonradan IMFnin ve bürokratların direnmesi ile önceki hükümetin uyguladığı program ve ekonomik süreç devam ettirildi. Yani, AKP yerine tekrar Ecevitin kuracağı bir hükümet gelse idi ne yapılacak idiyse, aynısı yapıldı.2) Ekonomi bireylere kadar inmese de, verisel olarak bir düzelme sürecine girdi. Enflasyon düştü. Büyüme beklenenin üzerine çıktı. Merkez Bankası döviz rezervleri 33 milyar dolarla tarihi zirvesine ulaştı. Ancak, Ecevit hükümetleri sırasında ekonomik durumu o denli bozulmuştu ki, dalga teorisine uygun olarak, hangi hükümet gelirse gelsin bir düzelmenin yaşanacağı biliniyordu. AKP hükümetinin bu sürece olan olumlu katkısı, tek parti iktidarının getirdiği istikrar ve Maliyenin getirdiği yeni vergi uygulamaları oldu. Meclisin verimli çalışmasını da buna eklemek gerek.3) AKP ciddi bir kadrolaşma hareketi başlattıysa da, bazı kilit bürokratları değiştiremedi. Zaten, yetişmiş kadrosu yoktu. Ekonomi bürokrasisi içinde yapabildiği en başarılı operasyon Hazine müsteşarının
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
AKP hükümeti yaklaşık bir yılını doldurdu. "Bu süre zarfında, AKP ve onun kurduğu hükümet ne denli başarılı oldu?" sorusunun sorulma zamanı geldi. Bu sorunun, ekonomik yönünün cevabı şöyle:
1) AKP'nin uygulayacağını vaat ettiği ekonomik program, parasal genişleme sayesinde sağlanacak bir büyüme modeli idi. Hükümete gelindiğinin ilk altı ayında bu konuda bazı girişimler olduysa da, sonradan IMF'nin ve bürokratların direnmesi ile önceki hükümetin uyguladığı program ve ekonomik süreç devam ettirildi. Yani, AKP yerine tekrar Ecevit'in kuracağı bir hükümet gelse idi ne yapılacak idiyse, aynısı yapıldı.
2) Ekonomi bireylere kadar inmese de, verisel olarak bir düzelme sürecine girdi. Enflasyon düştü. Büyüme beklenenin üzerine çıktı. Merkez Bankası döviz rezervleri 33 milyar dolarla tarihi zirvesine ulaştı. Ancak, Ecevit hükümetleri sırasında ekonomik durumu o denli bozulmuştu ki, dalga teorisine uygun olarak, hangi hükümet gelirse gelsin bir düzelmenin yaşanacağı biliniyordu. AKP hükümetinin bu sürece olan olumlu katkısı, tek parti iktidarının getirdiği istikrar ve Maliye'nin getirdiği yeni vergi uygulamaları oldu. Meclis'in verimli çalışmasını da buna eklemek
Arınç beni arıyarak, yazının bazı bölümlerinde kendisine haksızlık yapıldığını ve Milliyet gazetesinin haberi veriş biçiminde bazı yanlış anlamalar olduğunu bildirdi.Arınçın üzerinde durduğu konular kısaca şöyle:- Arınçın toplantıya bir buçuk saat gecikerek katıldığını yazmıştım. Oysa, Arınç böyle bir alışkanlığı olmadığını, toplantıyı düzenleyen Emre Kocaoğlunun kendisine 19.30da gelmesini söylediğini, o saatte de geldiğini ve salon hazırlanıncaya kadar bir yerde bekletildiğini söylüyor. Kendisinin 19.30da geldiği doğru. Ancak, elimizdeki davetiyelerde 18.00 kokteyl ve 19.00 konuşma olarak gösteriliyor. Anlaşılıyor ki, bu konuda Kocaoğlu yanıltıcı olmuş.- Arınç "Kokteyl de, yemek de bizim için. Benim içki olduğu için kokteyle katılmadığım doğru değil. Zaten, yemeğe de katıldım. Bu konularda özel bir duygu ve düşüncem yok" dedi. Yemeğe katıldığı doğrudur. Kokteyle katılmamasının da bir art niyet taşımadığına inandım.- Arınç "Ben takiyeci değilim. Takiyeyi yaptık ve devam ediyoruz, siz de takiye yapın demedim. Özgürlüklerin önünü açarsanız kimse takiye yapmak zorunda kalmaz dedim. Daha sonra da Emre Kocaoğlu beni aradı ve bu demokratlığın gereğidir; söylediklerinizin altına ben de
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Geçen hafta, Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın Türk Demokrasi Vakfı'nda yaptığı ve basına da çeşitli biçimlerde yansıyan konuşması üzerine bir yazı yazmıştım.
Arınç beni arıyarak, yazının bazı bölümlerinde kendisine haksızlık yapıldığını ve Milliyet gazetesinin haberi veriş biçiminde bazı yanlış anlamalar olduğunu bildirdi.
Arınç'ın üzerinde durduğu konular kısaca şöyle:
- Arınç'ın toplantıya bir buçuk saat gecikerek katıldığını yazmıştım. Oysa, Arınç böyle bir alışkanlığı olmadığını, toplantıyı düzenleyen Emre Kocaoğlu'nun kendisine 19.30'da gelmesini söylediğini, o saatte de geldiğini ve salon hazırlanıncaya kadar bir yerde bekletildiğini söylüyor. Kendisinin 19.30'da geldiği doğru. Ancak, elimizdeki davetiyelerde 18.00 kokteyl ve 19.00 konuşma olarak gösteriliyor. Anlaşılıyor ki, bu konuda Kocaoğlu yanıltıcı olmuş.
- Arınç "Kokteyl de, yemek de bizim için. Benim içki olduğu için kokteyle katılmadığım doğru değil. Zaten, yemeğe de katıldım. Bu konularda özel bir duygu ve düşüncem yok" dedi. Yemeğe katıldığı doğrudur. Kokteyle katılmamasının da bir art niyet taşımadığına inandım.
Milletvekillerine dağıtılan komisyon raporu çok önemli. Bu raporda, şimdiye kadar yapılanların çok üstünde saptama ve öneri var. Rapordaki önemli saptamalara bir göz atarsak, içinde bulunduğumuz durumun vahametini daha iyi anlarız. Rapor da gösteriyor ki, yolsuzlukların önlenmesi için, sistemi değiştirmek kişileri suçlamaktan daha önemli. Sistemi değiştirmek için de, sistemin eksikliklerini bilmek lazım. Bakın, raporda delilleri bulunan bazı önemli saptamalar neler: Bürokrasi içinde menfaat gurupları oluşmuş.Bürokraside iyi niyet neden gösterilerek, yasalara aykırı işlemler yapılmış.Bürokratlar bazen ilgili bakanları ikna ederek bazen de kendi inisiyatiflerini kullanarak, soruşturma istenilen konuları sümen altı etmiş. Yargıya intikal eden olaylarda bile bürokratlar önceki yöneticilerin ceza almalarını önlemek için, yargıya yanıltıcı bilgiler vermiş. Bazı bakanlar, emri altındaki bürokratları korumak amacıyla yargı kararlarını uygulamamış, uygulamayı geciktirmiş veya bu kararları ortadan kaldıracak işlem tesis etmiş. Bakın, raporda delilleri bulunan bazı önemli tespitler neler: Hazine harcamalarından önemli bir bölümü bütçeye gider kaydedilmeden yapılıyor. Hazine borçlanmalarında
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Meclis açıldı ve ilk gün Yolsuzluklarla Mücadele Araştırma Komisyonu Raporu milletvekillerine dağıtıldı. Bu rapor, sadece tespit ve bilgilendirme raporu değil. Çünkü, şimdiye kadar komisyon, Soruşturma Komisyonu kurulmasını bile beklemeden çeşitli kişiler hakkında "suç duyuruları"nda bulundu bile.
Milletvekillerine dağıtılan komisyon raporu çok önemli. Bu raporda, şimdiye kadar yapılanların çok üstünde saptama ve öneri var. Rapordaki önemli saptamalara bir göz atarsak, içinde bulunduğumuz durumun vahametini daha iyi anlarız. Rapor da gösteriyor ki, yolsuzlukların önlenmesi için, sistemi değiştirmek kişileri suçlamaktan daha önemli. Sistemi değiştirmek için de, sistemin eksikliklerini bilmek lazım. Bakın, raporda delilleri bulunan bazı önemli saptamalar neler:
Büyük bankaların şikâyetçi olduğu 10 önemli sorun var:a) Bankacılık mevzuatı çok sık değişiyor. Değişikliklerin yerine getirilme süresi ise yeterli olmayabiliyor. Örneğin, banka iştiraklerinin satışı ile ilgili olarak verilen plan değiştirildi. Bankaların görüşü alınmadan süre 3 yıla düşürüldü.b) Bankaları ilgilendiren yasalar bile, bankalara sorulmadan çıkarılıyor. Örneğin, oto kredisi veren bir banka maldan da sorumlu. Çünkü, ödeme satıcıya yapılıyor. Dünyada hiçbir kredilendirmede bankanın maldan da sorumlu olduğu bir düzenleme yok.c) Artık hiçbir gelişmiş ülkede kalmayan ve her seferinde kaldırılacağı sözü verilen sınırsız mevduat güvencesi, yeniden getirildi. Şimdi, Temmuz 2004te güvenceye sınır getirileceği söyleniyor. Bu tedbir, 2004 yılı beklenmeden alınmalı.d) İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, hiç borsadan geçmeyen işlemlerden bile tescil ücreti alıyor. Tüm repo ve tahvil işlemleri her seferinde tescile tabi. Tescil masrafları milyonlarca doları buluyor ve bankalara büyük yük getiriyor. Borsadan geçmeyen işlemlerden bile tescil ücreti alınması, savunulamaz bir uygulama.e) Mevduat Sigorta Primi % 0.5 ve bu prim hem Türk lirası hem döviz mevduatı için aynı. Oysa, döviz
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Geçen hafta IMF Türkiye Masası temsilcileri ile bir araya gelen 4 büyük bankanın genel müdürü, IMF'ye bankacılık sektörünün sorunlarını ve bunların çözüm yollarını anlattılar.
Büyük bankaların şikâyetçi olduğu 10 önemli sorun var:
a) Bankacılık mevzuatı çok sık değişiyor. Değişikliklerin yerine getirilme süresi ise yeterli olmayabiliyor. Örneğin, banka iştiraklerinin satışı ile ilgili olarak verilen plan değiştirildi. Bankaların görüşü alınmadan süre 3 yıla düşürüldü.
b) Bankaları ilgilendiren yasalar bile, bankalara sorulmadan çıkarılıyor. Örneğin, oto kredisi veren bir banka maldan da sorumlu. Çünkü, ödeme satıcıya yapılıyor. Dünyada hiçbir kredilendirmede bankanın maldan da sorumlu olduğu bir düzenleme yok.
c) Artık hiçbir gelişmiş ülkede kalmayan ve her seferinde kaldırılacağı sözü verilen sınırsız mevduat güvencesi, yeniden getirildi. Şimdi, Temmuz 2004'te güvenceye sınır getirileceği söyleniyor. Bu tedbir, 2004 yılı beklenmeden alınmalı.