Bugünlerde, Gümrük Birliği ile ilgili tartışmalar yine gündemde. Değerlendirmeler, genellikle ya günlük çıkarlar gözetilerek yapılıyor ya da sonuçlar tam olarak bilinmeden, sırf eleştiri olsun diye, yapılana karşı çıkılıyor.
Gümrük Birliği’ne giriş, Avrupa Birliği’ne giriş için atılmış olan en somut adım oldu. Ama, Gümrük Birliği Anlaşması’nın ardından, bu konuda hiçbir geliştirici girişim yapılamadı. Öyle ki, Avrupa Birliği’ne girmemiz için yapılan “resmi başvuru” bile istenilen sonucu vermedi. Halen, dişe dokunur hiçbir konuda müzakereler sürdürülemiyor. Sanki, müzakereler dondurulmuş gibi. Müzakerelere devam edilse bile, sonu belli olmayan süreç 12-15 yıl sürecek.
Gümrük Birliği’ne girilmesi, Tansu Çiller zamanında başarılmıştı. Şimdi bunun ne demek olduğunu bile bilmeyenler, uzun ve sonu belirsiz “Avrupa Birliği” sürecini iç politikaya alet etmeye yolunu seçtiler. AKP kapatılırsa, Avrupa Birliği müzakerelerinin dondurulacağını söyleyip Anayasa Mahkemesi’ne gözdağı vermeye çalışıyorlar.
Türkiye ticaret üssü oluyor
“Gümrük Birliği” çok basit anlamıyla, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne sıfır gümrük vergisiyle mal satıp aynı şartlarla ithalat yapması anlamına geliyor. Avrupa Birliği, halen en büyük ticaret ortağımız durumunda. Gümrük Birliği’nden önce de bu böyleydi. Halen, yabancı ülkelerden gelip Türk gümrüklerinden geçen her mal, vergi ödenmesi bakımından Avrupa Birliği’ne girmiş sayılıyor.
Gümrük Birliği sayesinde:
Avrupa’da mal satmak isteyen firmalar ülkemize yerleşiyor. Bunların en büyük örneklerini otomotiv endüstrisinde görebiliyoruz. Bu nedenle, dünyada satılan her 1000 otomobilin 14’ü Türkiye’de üretilir hale geldi ve otomotiv ticaretinde, dışarıya sattığımız mal aldığımızın üzerinde.
Avrupa pazarına girmek isteyen Uzakdoğu ve Çin malları önce ülkemize ithal ediliyor. Sonra, gümrüksüz olarak Avrupa Birliği ülkelerine naklediliyor. Bu bağlamda, sınır ticaretiyle yurda giren mallar da var.
Türkiye bir geçiş ülkesi haline geldi. Hem nakliyeden hem de aracılıktan kazanıyoruz. Girişimci sayımız artıyor. Dış ticareti iyi öğrendik. Dünya ticaretini takip edebilir hale geldik. Yabancılar da ülkemizi daha çok tanıyorlar. Ticaretle başlayan ilişkiler, turizmle devam ediyor. Türkiye, bir ticaret üssü haline geliyor. Eski “İpek Yolu” yeniden canlanıyor.
Türk işadamı, rekabet etmeyi ve yabancılarla ortaklık yapmayı öğrendi. Halen, Almanya’da 14 ayrı Türk markasının açtığı 54 mağaza var. Bu sayı, Polonya’da 101, Çek Cumhuriyeti’nde 13, İspanya’da 6, Yunanistan’da 20, Romanya’da 47, Bulgaristan’da 38, İspanya, Holanda ve İtalya’da 6’şar. Ticari ilişkiler büyüyerek devam ettiği sürece, Avrupa bizi, “Birlik”e almak zorunda hissedecek.
Bugünkü yazımda, Gümrük Birliği’nin faydalarını saymaya çalıştım. Yarın, bu konuda rakamlar konuşacak.