Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



İç borçlar 149 milyar dolara, dış borçlar 142 milyar dolara ulaştı. Dış borçların 91 milyar dolarlık bölümü kamuya ait. Çok değil sadece 3 yıl önce iç borçlar 65 milyar dolar, dış borçlar 118 milyar dolardı. Toplam borç stokunun gayri safi milli hasılaya oranı % 100 civarında. Bu oranla Türkiye dünyanın en borçlu 10 ülkesi arasında yer alıyor. Üstelik, bunca borca rağmen ülkede üretim ve yatırım da yok. İşsizlik kol geziyor. Borç faizleri vergi gelirlerimizden fazla.
Borçlar ödeme kapasitemizin çok üzerinde. Çok acil tedbir alınmazsa, bu borç seviyesi bağımsızlığımızı dahi tehdit eder hale gelebilir. Bu nedenle, seçimlerden sonra hükümetin derhal harekete geçip, daha da gecikmeden operasyona başlaması lazım.
Hükümetin dış borçları ödememe veya erteleme gibi bir lüksü yok. Zaten, ödenecek faiz kadar ilave dış borç bulunabiliyor. Dış borçların bir bölümü yine Türklere ait. Ancak, hükümetin Türklere aitleri tespit edip erteleme gibi bir ayırım yapması bile, uluslararası piyasalarda dışlanmamıza yetebilir. Dış borç sorunu ve bu borçlar için ödediğimiz "spread (faiz farkı)" ayrıca çözülmesi gereken bir sorun.
Öncelikle, iç borç sorununa çare bulmak gerekiyor. Hükümet şu kararları vermeli:

  • İç borçları ödeyecek mi? Ödemeyecek mi? Ödemeyecekse, iflas etmiş demektir. Hiçbir Cumhuriyet hükümeti bunu kabul edemez. Zaten, bu çok daha büyük kriz demektir. Diyelim ki, ödeyecek.
  • Ödeyecekse, nasıl ödeyecek? Bir defada para basarak ödeyebilir. Tamamen veya kısmen, Merkez Bankası'nın üzerine yıkabilir ya da benzer bir karar verir. Bu büyük enflasyon ve kaos anlamına gelir. Hükümet borçlardan kurtulur ama bir daha kendisine ne içeride ne de dışarıda kimse borç vermez. Hükümet normal olarak bunu da yapamaz. Ama, belki de kısmen yapabilir. Peki, başka ne yapabilir?
  • İç borçların vadeleri ve faizleriyle oynayabilir. Mevcut iç borçlanma benetlerinin faizlerini enflasyon seviyesine veya altına indirir, vadelerini de uzun zamana yayar. Bunun adı konsolidasyondur. Bazen, buna "borç öteleme" de denir. Bankalarla ve büyük yatırımcılarla anlaşıp, "gönüllü konsolidasyon"a da gidebilir. Adı ne olursa olsun bu da, hükümete olan güveni önemli ölçüde sarsar.
  • Diğer bir yol alacakları tahsil etmek veya borçlulara alacaklılarının senetlerini vermektir. Hazine'nin 30 - 32 milyar dolar alacağı var. Böylelikle, borçların bir bölümü azalmış sayılabilir. Ama, bu yöntem de çeşitli riskler taşır.
  • Diğer bir yöntem seri özelleştirme ve özelleştirmede iç borçlanma senetlerinin kullanılabilmesidir. Bu da aslında, bir çeşit havlu atmadır.
  • Karma bir yöntem de kullanılabilir. Tahkim yapılır, alacaklar borçlarla takas edilir. Geniş özelleştirme yapılır. Borçların taşıyabileceği kadar bölüm Merkez Bankası'na yıkılır. Vergi reformu yapılır. Bir kısım borçlar için "gönüllü öteleme" programı başlatılır. Bir kısım borçlar makul faizle uzun vadeye yayılır. İç ve dış borçlar takas edilir, artan ölçüde dışarıdan borçlanmaya gidilir. Bu da yeni bir "5 Nisan Karar Paketi" demektir.

  • ***
    Aslında, başka tedbirler de var. Ama, reçeteler ne yapılırsa yapılsın şimdiye kadarkilerin hepsinden acı. Bunun yerine, hükümet öncekilerin yaptığı gibi günü kurtarmayı da seçebilir.
    Ama, korkunun ecele faydası yok.