Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) kurul üyeliği de yapmış olan Prof.Dr. Kemal Çevik, Banka Hukuku isimli kitabında, bugünlerde satışa sunulacak olan Adabank hakkında bakınız özetle ne diyor:
“İmar Bankası’nın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredildiği günlerde, Adabank’ın da TMSF’ye devri gündeme getirildi. Adabank’ta sermaye yeterlilik rasyosu düzgündü ve çifte kayıt yoktu. Bu nedenle, benimle birlikte bir kurul üyesinin de karşı çıkmasıyla, Adabank canlı banka olarak kaldı. Siyasi iktidar, bu tarafsız davranışımı hâkim ortaklar lehine bir işlem olarak göstererek, görevi kötüye kullandığım iddiasıyla soruşturma açtırdı.
İki buçuk yıl süren dava sonucunda, savcılığın da talebiyle mahkeme beraat kararı verdi. Hâkim ortaklarla telefon konuşması yaptığım iddia edilerek, karar temyiz edildiyse de, böyle bir konuşmanın yapılmadığı ispat edildi. Kurulda alınacak kararlar için, bu mahkeme süreci Demokles’in kılıcı gibi üzerimde tutuldu. Haklılığımı bildiğim için, istifa etmedim. Nitekim, bu davranışımızın Hazine’ye 150 trilyon TL sağladığı mahkeme kararlarında ve BDDK yazışmalarında yer almıştır.
Adabank, TMSF tarafından satışa çıkarılınca, banka birleşmeleri nedeniyle haiz olduğu imtiyazlar satıştan kısa bir süre önce kaldırıldığı için, ilgilenen ve işlemlere başlamış olan yerli bankalar alım işinden vazgeçmek zorunda bırakıldılar. Bu durumda, Adabank, tek alıcılı olarak Kuveyt şirketine 47 trilyon TL’ye satıldı. Oysa, Adabank’ı satın almak isteyen yerli banka genel müdürü, Adabank’ı 150 trilyona alacaklarını ifade etmiştir.”
BDDK da, Kemal Çevik ile aynı görüşte olduğu için, BDDK-TMSF kavgası yaşandı. Bu süreçte, medya da da bir tartışma oldu. BDDK da hesabı yapmış, bankanın ucuza kapatılacağını görmüştü.
Şimdi, Adabank yeniden satılıyor. Satış şartlarını ve zamanlamasını bilmiyoruz. Ama, satılması iyi olur. Birilerine peşkeş çekilmeye çalışılmaması kaydıyla.
Bankacılık Kanunu ve IMF
Çevik’in kitabının 115. sayfasında, “Bankacılık Kanunu ve IMF” başlıklı bir bölüm var. Çevik, “5411 sayılı Bankacılık Kanunu... gerek akademisyenler gerekse uygulayıcılar tarafından... şimdiden tartışılır hale getirilmiştir. Eleştirilerden birisi de... kanunların yeterince üzerinde durulmadan aceleyle yasama organına sevk edilerek, kanunlaştırıldıklarıdır. Bunun nedeni... IMF’nin istemleri doğrultusunda hareket etme zorunluluğu duyan siyasi iktidarların tutumudur.”
Bu suretle, geçmişte yapılan birçok şeyin IMF’den gelen emirlerle yapıldığı, yetkili bir ağızdan da açıklanmış olmuyor mu?