İçinde bulunduğumuz ekonomik durumu izah etmek bakımından bu işlemin çok anlamı var. Bu operasyon şu anlama geliyor: Merkez Bankası bankalara 8.3 katrilyon lira borçlu.Merkez Bankası bu borcu çok kısa vadeli olarak almış. Yani, bankalar bir anlamda bu parayı kasalarında sayıyorlar.Her gün her hafta bu paranın önemli bir bölümünün vadesi geliyor. Bankalar borç vermeseler ilk 1 ay içinde bu paranın çok önemli bölümü piyasaya geri dönmüş olur.Bu haliyle, söz konusu 8.3 trilyon lira gerçekte piyasaya verilmiş ama hesaplarda "piyasaya verilmemiş" gibi gözüken bir para. Yani, işler iyi gittikçe, alan da veren de memnun.Merkez Bankası bu parayı piyasadan çekmeye devam etmek zorunda. Çünkü, IMF'ye verilen sözler ancak böyle yerine getirilebiliyor. Hedefler bu operasyona devam edilerek tutturuluyor. IMF de bu operasyonun aksaması halinde Merkez Bankası'nı istediği gibi suçlu gösterip, kendisini aklayabilecek. Merkez Bankası'nın açık piyasa işlemleri yaparak piyasadan çektiği para 8.3 katrilyon lira civarında. Bu miktar döviz cinsinden 5.6 milyar dolar ediyor. Yani, Merkez Bankası bankaların hiç kullanmadıkları paraya çok yüksek faiz veriyor. Oysa, Merkez Bankaları o ülkenin piyasasında en düşük faiz veren, hatta aldıkları paraya hiç faiz vermeyen kurumlardır. Çünkü, Merkez Bankası'nın bu tür işlemler karşılığında faiz vermesi enflasyon yaratır.Merkez Bankası bu borçlanma nedeniyle bizzat kendisi enflasyon yaratıyor. ödediği faiz kadar parayı eski borcun üzerine ekleyip piyasadan çekmezse, ödediği faiz kadar ilave enflasyon yaratacak.Krizden önce, Merkez Bankası piyasadan alacaklı idi. Yani, piyasadan borç almaz, kendisi piyasaya para verirdi. Dolayısıyla, hem dövizin hem Türk lirasının efendisi idi. Zamanında piyasaya geçici likidite sağlamamak yüzünden başına bunlar geldi. Alacaklı durumdan borçlu duruma düştü. Piyasaya sadece bu yolla yaklaşık 14 milyar dolar sürdü. Likidite yaratacağına, enflasyon yarattı.Merkez Bankası bu paranın bir bölümünü almaktan vazgeçse veya ödediği faizleri düşürse, döviz fiyatlarını istediği seviyelere yükseltebilir.Merkez Bankası bu yolla piyasadan daha fazla para çekmeye kalkarsa, dövizin değeri daha da düşebilir. Ama, bir döviz krizi durumunda bu operasyon mümkün olmayabilir. Bir döviz krizi halinde, Merkez Bankası ne faiz önerirse önersin bu para dövize gider. İşte bu nedenle, bir kriz bombası üstünde oturuyoruz.Merkez Bankası bu operasyon nedeni ile borsayı da baltalıyor. Bu kadar yüksek faizler vermese bu paranın bir bölümü borsaya gider ve borsa canlanırdı.Merkez Bankası bu operasyon sonucu ülkedeki kredi piyasasını da yok ediyor. Bankalar ellerindeki parayı Merkez Bankası'na verip hiç risk almadan halkın parası üzerinden para kazanıyorlar.Bu operasyon Hazine'nin borçlanma stratejisini de bozuyor. İç borçlanma faizi Merkez Bankası'nın bu işlem için verdiği faizlerle yarışıyor. Dolayısıyla, faizler düşürülemez noktaya ulaşıyor. Hazine'nin durumu da gittikçe kötüleşiyor. Rantiye sınıfı kazandıkça kazanıyor. Merkez Bankası'nın bankalardan borçlandığı bu paralara verdiği faiz % 41 civarında. Faizin reel bölümü kadar Merkez Bankası bankalara net kaynak aktarıyor. Faizin reel bölümü bileşik faiz üzerinden % 20 civarında. Merkez Bankası'nın "piyasaya borçlu" olması, bir hayat kadınının "patrona borçlandırılması" gibi bir şey! ytoruner@milliyet.com.tr ***