Çözüm Öğrendik ki, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, iş yapmak değil, "güç gösterisi" peşinde. Bakan'a, Guvernör tarafından Başkan Yardımcılığı için iki isim önerilmiş. Bakan'dan hâlâ cevap yokmuş. Merkez Bankası Başkanı ile uyumlu çalışabilecek yardımcıların seçilmesi, Merkez Bankası'nın bağımsızlığı, kurumsal yapısı ve Başkan'ın otoritesi bakımından çok önemlidir. Hatta, atamanın Başkan'ın gösterdiği adaylar arasından değil, Başkan'ın önerisiyle yapılması gerekir. Aksi uygulama, Hükümet ile Merkez Bankası'nın tam bir çatışma halinde olduğunu ve Başkan'ın Hükümet'çe istenmediğini gösterir. Bu durumda, Hükümet, Başkan'ın istifa etmesi için her şeyi yapıyor demektir. Merkez Bankası, şimdiye kadar görülmemiş, başarılı bir uygulamaya imza attı. Başkan ve Başkan Yardımcıları bir araya gelip akla gelen gelmeyen her türlü soruyu açıkça cevaplandırdı. Para politikasındaki karar mekanizmalarından, Hükümet'le ilişkilere kadar her konudaki soru, bürokrat kıvraklığına sığınılmadan ve korkusuzca cevaplandırıldı. Merkez Bankası eleştirilere ve bilgi akışına ne denli açık olduğunu gösterdi. Merkez Bankası yönetimi bu davranışıyla, "birinci sınıf" merkez bankaları arasına girmeyi hak ediyor. Şimdiye kadar genellikle, Merkez Bankası Başkanları istedikleri kişileri Başkan Yardımcılığı'na atadılar. Her dönemde, en azından dört Başkan Yardımcılığı'ndan üçünün ataması bu biçimde yapıldı. Sadece, bazen Başkan yardımcılarından biri için, Başkan'ın mutlaka onayı alınarak, Hükümet'in bir adayı atandı. Her dönemde, Merkez Bankası Yönetim Komitesi, Başkan'la ahenkli çalışacak kişilerden oluşturuldu. Durmuş Yılmaz'ı bu Hükümet atadı. Gördüğüm kadarıyla, Yılmaz, bazı eleştirilerde bulunsak bile, görevini layıkıyla ve beklenenin üzerinde bir beceriyle yerine getiriyor. Bakan'ın, Yılmaz'ın iki isim önermesi üzerine, "Lütfen, sadece bir isim önerin ve onu Başkan Yardımcısı olarak atayalım" demesi gerekirdi. "Güç gösterisi", çoğu zaman "kendine güvenmeme" anlamındadır.Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınması kararını ise Merkez Bankası kendisi verir. Bu konuda herkes görüş bildirebilir. Ben de, bu satırlarda konuya değindim. Ama, böyle bir değişiklik, Merkez Bankası üst yönetimi ve Banka Meclisi'nin oybirliğiyle vereceği bir kararla olmalıdır. Yani, bu kararın alınması için, itiraz edilemeyecek ciddi bir gerekçe bulunmalıdır. Merkez Bankası İdare Merkezi'nin tüm çalışanları Ankara'da yerleşmiş iken ve çok gelişmiş bulunan haberleşme olanakları sayesinde Ankara'da, İstanbul'da ve hatta Londra'da olmanın çok önemli olmadığı bir dönemde, böyle bir öneriyi getirmek ve bunda ısrar etmek, çok akılcı görünmüyor. Taşınmaya Merkez karar verir Merkez Bankası'nı İstanbul'a taşımak konusunda ısrarlı olmak, çeşitli art niyetlerin tartışılmasına yol açabilir. Giderek, Ankara yerine İstanbul'un başkent olmasının dahi gündeme getirilebileceği tartışılabilir. Konu, Atatürk'ün Ankara'yı başkent yapmasını "tartışmaya açma"nın bir ön çalışması olarak kabul edilebilir. Hatta, başkentimizin bilinçli olarak ülkenin ortasında seçildiği düşünülürse, ülkemizin bir bölümünü terk mi ediyoruz tartışmaları dahi gündeme taşınabilir. Bakın, bir düşünmeden konuşma, başımıza neler açabiliyor. ytoruner@milliyet.com.tr Düşünmeden konuşmak!