YazarlarYıl sonu yazısı

Yıl sonu yazısı

31.12.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yıl sonu yazısı

Yıl sonu yazısı

Bu gece yarısı, yüzyılın son dönemecine gireceğiz. Ömrü vefa edenler, bir yıl sonra bir çağın bitimine bir çağın başlangıcına tanık olacaklar. 20. yüzyıl herhalde çok farklı değerlendirilmelere yol açacak. Bilimsel ve teknolojik gelişmelere inananlar onu belki de bir "altın çağ" olarak niteleyecekler. Ama faşizmi, nazizmi, Stalinizmi unutamayanlar, Autzwich ve Gulag'ı belleklerinden silemeyenler, siyasal İslamın Cezayir ve Afganistan mezalimlerini en canlı biçimde anımsayanlar, kuşkusuz bu nitelemeye katılmayacaklar. Amacım, bu türden bir değerlendirmeye girişmek değil. Daha basit bir soru var çünkü: 1998'i nasıl yaşadık?
Doğrusunu söylemek gerekirse, rezilane sözcüğü burada pek yakışıksız kaçmaz diye düşünüyorum. Siyaset, sermaye, mafya ilişkilerinin Cumhuriyet tarihinde görülmemiş biçimde iç içe geçtiği, rüşvetin hırsızlığın böylesine topluma içselleştiği bir dönemi başka türlü nitelemek, bana pek mümkün görünmüyor. Özalist "köşeyi dönme" felsefesi, genel bir törel yozlaşmayla sonuçlandı.
Halen bir hükümet kurulmaya çalışılıyor ve demokrasinin işlediğine inanılıyor. Ama, söylemek gerekir ki, bir örf demokrasi'dir bu. siyasal ve ideolojik düzeyde geçersizleştirilemeyen İslamcılık ve legal partisi, yasal önlemlerle iktidar ortaklığından uzak tutulmaya çalışılıyor ve çeşitli formüller aranıyor. Türkiye'nin acilen çözümlenmesi gereken temel sorunu budur.
Dünyanın jandarması Amerika, tüm ülkelerin yoksulları Clinton'un zina skandalıyla uğraşırken Irak'ta yeni bir saldırıya girişti. Üstelik, Birleşmiş Milletler'in ve müttefiklerini kale almadan. Emperyalizmin sınır tanımazlığı apaçık görülüyor.Ama dış politika sorunlarını, aslında dış politikanın da her gün üzerinde düşünmemiz gereken bir alan olduğunu aklımızdan çıkarmayarak, uzmanlarına bırakalım ve gündelik yaşamımızın olgularına bakalım.
Uluslararası kuruluşların verilerine göre, Türkiye yoksul ülke olmaktan çıkan ve orta gelirli ülkeler arasına terfi etti. Ama bu olgu, gelir dağılımındaki adaletsizliğin ortadan kaldırıldığı anlamına gelmiyor elbet. Milli gelirin büyük bölümü hala bir azınlığın cebine akıyor. Vitrinlerle toplumun büyük kesimi arasında kapatılamaz bir uçurum bulunuyor. Cinayetler aracılığıyla dışa vurulan şiddetin beslendiği toprak burasıdır aslında. Ama ne yazık ki, medyatik narkotiklere alışmış olan emekçi sınıf ve kesimler, dertleri üzerinde düşünecek fazla zaman bulamıyorlar. Ama bu gerçek, kitlelerin atıllığının haklı görülmesine izin vermez. Türkiye'de sol hep "halkın aldatıldığını" savına gelmiştir. Ne var ki, halka aldatıldığı da sürekli söylenmiştir. Gelgelelim, seçim zamanı oylarını götürüp sağ partilere verenler, gerçeklerin anlatıldığı bu halk olmuştur. Sanki egemen güçlerle yönetilenler arasında gizli bir ortaklık var gibidir. Bu işbirliği, günümüzde çok rafine araçlarla sağlanıyor artık. Kötümser Adorno, Milima Moralia'da şöyle yazıyor: "Servet, aşikar adaletsizliğe karşı bir yalıtım sağlar. Polis grevcileri coplarken fabrikatörün oğlunun ilerici bir yazarla iki kadeh viski içmesinde sakınca yoktur." Sınıf tahakkümünün fark edilmeyişini, haksızlıklar karşısında sessiz kalınışını köle ahlakının topluma içselleşmiş oluşuna bağlayan Adorno, şu acı cümleyle bitiriyor fragmanı: "Sahiden kötüdür köle ahlakı Efendi ahlakının sona ermeyişidir". Gazetelerin köşe yazılarını okumak, televizyonların eğlence, hatta kültür programlarını izlemek ve üzerlerinde biraz düşünmek, tahakkümün nasıl perdelendiğini anlamamıza yeter. Adil bir dünyanın kendiliğinden kurulmasına olanak olmadığını bilelim.
İyi yıllara.


KEŞFETYENİ
Sihirli Annem'in Çilek'i evlendi! Düğünden ilk kareler
Sihirli Annem'in Çilek'i evlendi! Düğünden ilk kareler

Cadde | 31.05.2025 - 22:34

Sihirli Annem dizisinde Çilek karakterini canlandıran oyuncu Zeynep Özkaya, pilot sevgilisi Oğulcan Can ile evlendi. Düğünden ilk kareler geldi. İşte detaylar...