Ankara’da neler oluyor?
Niyeyse dün sabahtan beri arayan herkesin ilk cümlesi bu!
Aslında Ankara’da güzel şeyler oluyor.
Devlet mekanizması biraz ağır da işlese sorunsuz çalışıyor.
Rutin dışına çıkarak; siyaseti, medyayı, bürokrasiyi dizayn etmeye çalışan yapılara devlet legal sınırlar içinde kalmaları gerektiğini hatırlatıyor. İstanbul merkezli yolsuzluk operasyonunda ortaya çıkan detaylar da, Antalya’da İl Emniyet Müdürü’nün alınmasıyla sonuçlanan gelişmeler de bir yapının -Bazıları buna “Sistem” diyor- paranın gücüyle zehirli bir sarmaşık gibi devleti kuşatmaya çalıştığını ortaya koydu.
Yapı ya da sistem… Adına ne derseniz deyin… 2023 seçimlerinden beri Erdoğan sonrasını planlamaya çalışıyor. Medyada, siyasette, bürokraside sessiz ve derin adımlarla hem muhalefeti hem iktidarı belirleyecek bir güce ulaşmayı hedeflediler.
Ama devletin ağır işleyen çarklarının gücünü ve etki alanını hiç hesaba katmadılar. Türkiye’de iktidarı da muhalefeti de millet sandıkta belirler. Bunu bir
Çözümsüzlükten beslenen ve devletin Alevilere yönelik attığı her adımı kendisi için bir zemin kaybı olarak görenler beğenmeyebilir ama ben hafta sonu okuduğum “Alevi-Bektaşi Toplumunun Sorunlarını Çözmeye Yönelik Gerekli Adımlar, Çözüm Önerileri ve Uygulama Planı” adlı raporu son derece faydalı buldum.
Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı Kurucu Başkanı Ali Arif Özzeybek ve Gazeteci-Yazar Mehmet Çek tarafından hazırlanan rapor şu çarpıcı tespitle başlıyor: On yıllar boyunca Alevilik bu ülkede yok hükmünde sayılmış, ocakları kapatılmış, Alevi-Sünni uyuşmazlığı karanlık odaklarca körüklenmiştir. Alevilerin en temel talepleri bile karşılanmazken Alevi-Sünni ayrışmasını derinleştirmek maksatlı provokasyonlarla sanal bir irtica algısı oluşturulmuş, Sünni korkusu pompalanarak Aleviler memleketin sözde laik partisini desteklemeye yönlendirilmiştir.
Bu tespit Türkiye’de “Alevi sorunu” diye tabir edilen meselenin neden bu kadar yıldır çözülemediğinin özetidir. Devletin
Mühür kimdeyse Süleyman odur…
Ne güzel bir söz…
İstanbul kongresi ve olağan kurultayı mahkemelik olan, çok sayıda belediye başkanı yolsuzluk iddiası ile tutuklanan CHP gerçek bir dönüm noktasında.
Eğer 15 Eylül’de mahkemeden “Mutlak butlan” kararı çıkarsa Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi partiye geri dönecek. İşte o zaman bugün Özgür Özel’in yanında görüntü verenler de dahil birçok milletvekili, Parti Meclisi üyesi ve belediye başkanının ışık hızıyla saf değiştirdiğini görebiliriz.
Siyasetçi pragmatisttir. Kaybedenin yanında durmaz.
“Kurtlukta düşeni yemek kuraldır” der mührü eline geçirenin yanında saf tutar. Yakın tarih bunun örnekleriyle dolu. Bknz: Baykal’ın istifa kararından sonra gözyaşı dökenlerin bir gecede “Halkın umudu Kılıçdaroğlu” cephesinde boy göstermesi..
Peki mevcut CHP yönetimi böyle bir durum ortaya çıkarsa ne yapacak?
Özgür Özel ve ekibinin her türlü ihtimali dikkate alarak hazırladıkları
İçişleri eski Bakanı Süleyman Soylu’nun Adem Metan’ın Youtube yayınında söylediği “Tayyip Erdoğan neyi işaret ederse, onu desteklerim” sözü üzerinden yeni bir tartışmanın fitilini ateşlemek isteyenler var..
Nafile bir çaba… Soylu o röportajda “Türkiye’nin en az 6-8 yıl daha Erdoğan’a ihtiyacı olduğunu” vurguluyor ve şu çarpıcı tespitlerde bulunuyor:
1-Tayyip Erdoğan varken, başka bir tartışmanın yapılmasını doğru bulmam.
2-Türkiye’nin kendi uçağını, uçak motorunu, hava savunma sistemini yapması… Varoluşsal bir tehdit olarak öne çıkan nüfus artış hızındaki düşüşü tersine çevirecek politikaları hayata geçirmesi lazım. Bunları Erdoğansız bir Türkiye’ye yaptırmazlar…
3-Küresel akıl bu ülkede kendisine direnen herkesi ya ezdi ya rezil etti. Bir tek Erdoğan’a diş geçiremedi. O sebeple Türkiye’nin Erdoğan’a 6-8 yıl daha ihtiyacı var.
4-Buranın patronu Erdoğan’dır.
Soylu’nun çizdiği çerçeve önemli.
Tartışma heveslile
Türkiye, temmuz ayını orman yangınlarıyla geçirdi.
İhmal, kundaklama, aşırı sıcak, aşırı nem, sert rüzgarlar vs.
Kimse sebeplerle ilgilenmedi.
Sonuca baktı. Ve tabiri caizse dayağı hükümete attı.
Buraya kadar her şey normal. Aslında değil ama hadi öyle diyelim…
Çünkü bu artık bir Türkiye gerçeği! Yangından, selden, depremden siyasi sonuçlar elde etmek için bir yangın da sosyal medyada çıkarmakta hiçbir sakınca görmüyorlar!
İdeolojik körlük öyle bir noktaya gelmiş ki… İşi “Ormanları imara açacaklar, hükümet bilerek yakıyor” noktasına taşıyan müptezeller bile sosyal medyada kendilerine inanacak birilerini bulabiliyor.
Eleştiri sınırlarını aşarak hükümete, Cumhurbaşkanı’na, Orman Bakanı’na, önlerine gelen herkese her hakareti ediyorlar. Her türlü yalan ve iftiraya başvurarak toplumu geriyorlar. Ama ne hikmetse ormanları yakanlara tek laf etmiyorlar!
T BMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile Cenevre’deki Dünya Parlamento Başkanları Konferansı sonrası “Terörsüz Türkiye” projesini hem de TBMM’de kurulacak komisyonla ilgili tartışmaları konuştuk. Kurtulmuş’un açıklamaları şöyle:
TARİHİ FIRSAT
100 yıllık Cumhuriyetin 50 yılı terörle geçti, binlerce insanımız şehit oldu, iki trilyon doları aşkın bir mali kaybımız oldu. Ama hepsinden önemlisi Türkiye, uzun yıllarca güvensizlik içerisinde, istikrarsızlık içerisinde terör yüzünden çalkalandı durdu. Şimdi tarihi bir fırsat ortaya çıktı. Bu sürecin süratle tamamlanması, örgütün silahlarını bıraktığının tespiti, tescil edilmesi lazım. Bu süreci yürütecek olan güvenlik birimleri. Meclis de bu sürecin takibini yapacak tabii ki...
YOL HARİTASI BELİRLENECEK
Esas mesele terör örgütü ortadan kalktıktan, Türkiye için bir tehdit olmaktan çıktıktan sonra, örgütle ilgili birtakım yasal düzenlemeler gerekli olacak. Komisyonda hangi konularda çalışılacağının kararının
Mevlüt Mert Altıntaş..
2016 yılında Rus Büyükelçi Karlov’u öldürerek iki ülkeyi savaşın eşiğine getiren FETÖ’cü polis memuru.
Ufuk A. … Bursa’daki Türkiye’yi ağlatan orman yangınlarında “Kundakçı” olduğunu itiraf eden Astsubaylıktan atılma bir FETÖ’cü..
Emin olun bitmediler… Emin olun sayıları tahmin ettiğinizden çok daha fazla.
Uyuyan hücreler şeklinde görev emirlerinin gelmesini bekliyorlar..
O görevi bazen bir suikastçı, bazen kundakçı bazen de sosyal medyada ateşin üzerine benzin döken bir trol olarak yerine getiriyorlar.
Her yangını, seli, depremi bir polemik malzemesi haline getiren siyaset esnafına çağrımdır:
Gaza gelmeyin. FETÖ’nün sosyal medyadaki operasyonel faaliyetlerinin piyonu olmayın. Örgütün değirmenine su taşımayın.
Hakkını teslim edelim, bizim muhalefet algı işinde çok başarılı. İktidar da bir o kadar beceriksiz.
Muhalefetin oluşturduğu algıya bakarsanız, Almanya aslında Eurofighter uçaklarının Türkiye’ye verilmesine karşıydı. Çünkü İmamoğlu yolsuzluk operasyonunda tutuklanmıştı ve Almanlar bu duruma çok kızmıştı!
Neyse ki devreye CHP lideri Özgür Özel girdi ve Almanya “Eurofighter vetosunu” kaldırdı! Koca adamlar heyecanla bunu konuşuyor, yazıyor! “Muhalefetteyken bunu yapan Özgür Özel iktidarda kim bilir neler yapar” diyen bile var! Kimse de çıkıp “Almanya neden yolsuzluk iddiasıyla tutuklanan bir yerel yönetici için en önemli ticari ve askeri müttefiklerinden birini karşısına alsın ki?” demiyor!
Peki bu “Eurofighter” meselesinde son durum ne?
Eurofighter Typhoon projesini İngiltere, Almanya, İspanya ve İtalya birlikte yürütüyor. Şirketin yüzde 46’sı Airbus, yüzde 33’ü BAE Systems, yüzde 21’i de İtalyan Leonardo’ya ait. Hani şu geçenlerde Bayraktar grubu ile ortaklık