Zeynep İşman

Zeynep İşman

zeynepisman@gmail.com

Tüm Yazıları

Cuma gecesi aniden gelen iki günlük sokağa çıkma yasağı sonrası, sosyal medyada market kuyruklarında yaşanan izdihamlara dair pek çok görüntü dolaştı. Ve tabii onlarca da eleştirel yorum vardı. Cahil, düşüncesiz, ahlak yoksunu bir millet olduğumuza dair. Evet günlerdir hatta haftalardır yapılan ‘evde kal’ çağrılarını keyfi olarak dikkate almamak ve hem kendini hem diğer insanları tehlike altına sokmak büyük düşüncesizlik. Empati sahibi olmak, gelişmiş bir beyin göstergesidir. Ancak ben yine de bu tip durumlarda anında yapılan ağır eleştirileri ve ötekileştirmeleri anlayamıyorum. Şurası son derece net değil mi? İnsan beyni hayatta kalmak üzerine programlanmıştır. En temel ihtiyaçlarımız beslenmek ve güvende olmaktır. İki gün sokağa çıkmamak belki bizi açlıktan öldürmez ama geçmiş travmalarımızın da sürekli tetiklendiği şu günlerde, bu panik görüntüleri bu kadar ağır eleştirileri hak etmiyor. Üstelik sadece bizde değil, dünyanın pek çok yerinde istisna denebilecek benzer görüntüler izledik. Elbette aklı selim kalabilmek, sakinliğimizi korumak, mantıklı düşünmeye çalışmak, sonraki adımı öngörebilmek bizi diğer canlılardan ayıran özellikler. Bu meziyetleri geliştirebilmek için de çocukluklarımızı otoriter olmayan, demokratik bir ortamda büyütmek, daha çok kitap okumak/okutmak, bağımsız bireyler olduklarını unutmamak, erken yaşta sorumluluk ve insiyatif vermek, fikirlerini paylaşmalarına, deneyip, yanılmalarına izin vermek gerekiyor.

Haberin Devamı

Zihinsel izolasyon

En önemlisi de, işler yolunda gitmediğinde, istedikleri olmadığında, bir problemle karşılaştıklarında duygularını fark edebilmeleri, ifade edebilmeleri, kendilerini sakinleştirmeyi (regülasyon), düşüp tekrar kalkabilmeyi öğrenmeleri gerekiyor. Bunu da elbette biz ebeveynlerden görüp modelliyorlar. Biz duygularımızın ne kadar farkındayız ve kendimizi sakinleştirebiliyor muyuz? Bence bunun için bu günlerde fazlasıyla zihinsel izolasyona ihtiyacımız var.

Fobik bir nesil mi geliyor?

Oyun alanlarının olmaması, trafik, güvenlik, taciz, istismar gibi pek çok gerekçe ile sokakta olma özgürlüklerini elinden aldığımız çocuklarımız, şimdi de virüs salgını nedeniyle evlerde hapis. ‘Sokağa çıkma yasağı’ tanımını hayatlarında ilk kez duyan çocuklar da, bir daha hiç dışarı çıkamayacaklarını düşünüp, çok büyük korku ve kaygı yaşıyorlar. “Ölmemek için bir daha hiç sokağa çıkmayacağım” diyen çocuklar var. Dünya Sağlık Örgütü, çocuklarımızın yaşadığı bu nesil için, ‘dünyada yaşayan en az aktif nesil’ tanımlamasını yapıyor. Bu süreci doğru yönetmek ve çocuklara destek olmak, toplum olarak boynumuzun borcu. Zaten oldukça zor bir dünya bırakıyoruz. En azından bu kaygı ve korkuların kalıcı olmaması için elimizden geleni yapalım. Aksi takdirde fobik bir nesil bizi bekliyor olabilir.

Haberin Devamı

Ne oynasak?

Hafta sonu çıkarın dolaptaki sebze-meyveleri pazarcılık oynayın. Pazarcı gibi bağırın, ürününüzü satın, para alışverişi yapın. Ya da kıyafetleri çıkarıp mağazacılık, defterleri-kalemleri çıkarıp kırtasiyecilik oynayın. Bu tip sembolik oyunlar, çocukların toplumsal rolleri kavraması ve deneyimlemesi açısından da son derece faydalı.

Haberin Devamı

Ve tabii ki Milliyet Çocuk Eki’yle verilen Oyun Takvimi’ne göz atmayı unutmayın.