Genel Sağlık Arka planında korkular var! İnatçı kişilerle iletişim kurmanın sırrı

Arka planında korkular var! İnatçı kişilerle iletişim kurmanın sırrı

11.07.2023 - 17:24 | Son Güncellenme:

İnatçılığın, kişinin bir fikirde doğru ve yanlış olduğuna bakmaksızın ısrar etmesi olarak bilindiğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, inatçı kişilerle iletişim kurmanın sırrını verdi.

Arka planında korkular var İnatçı kişilerle iletişim kurmanın sırrı

Ben merkezciliğin en önemli davranışsal boyutlarından biri olan inatçılık, insan ilişkilerinde iletişim becerilerinin, iş hayatının, evliliğin en büyük düşmanı olarak görülüyor. İnatçı kişilerin çoğu zaman yalnız kaldıklarını söyleyen Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnatçı kişiler dünyanın hep kendi etrafında dönmesini ister. Övgüyle beslenirler, eleştiriye karşı tahammülsüzdürler ve olaylara sadece kendi pencerelerinden bakmak isterler. Ben merkezci oldukları için çoğu zaman yalnız kalırlar. Düşünce esneklikleri yoktur. Bu durumun psikolojideki karşılığı düşünce katılığıdır. İnatçılığın arka planında sevilmeme, değer görmeme veya kaybetme korkuları var” dedi. Herkesin içinde inatçı bir çekirdek olduğunu da belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan sözlerine şöyle devam etti:

Haberin Devamı

Arka planında korkular var İnatçı kişilerle iletişim kurmanın sırrı

“İnatçılık kişinin kendi psikolojik bütünlüğünü koruması için de gereklidir. Kişinin kendi doğrularını savunması gerekiyor. Karşıt bir delil, ikna edici bir bilgi olmadan o doğruları değiştirmemesi isabetlidir. Ancak karşı tarafa ‘ben anneyim böyle yapacaksın, ben babayım böyle yapacaksın’ diyerek anneliği, babalığı veya iş yerinde pozisyonunu kullanarak, gerekçelerini söylemeden, ‘ben ne dersem o olur’ diyerek yaklaşılırsa, geçici bir sessizlik, sakinlik olur. Böyle durumlarda ihanet beslenir ve ilk fırsatta karşı taraf ihanet eder. Bu nedenle baskıcı ortamlarda çok hain çıkar. Batı'da hain çıkmıyor? Çünkü insanlar açık ve şeffaf. Orada dürüstlük yüceltilirken, Doğu toplumlarında itaat yüceltiliyor.”

‘ÇOCUKLARDAKİ İNATÇILIK DOĞAL’

İnatçılığın çocukluk döneminin psikososyal gelişiminde doğal olarak var olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuk yürümeye başlayıp özerklik duygusu gelişmeye başladıktan sonra kendi doğrularında kendini dünyanın merkezinde görür. Çünkü dünyanın en bencil varlığı çocuklardır. Buna primer narsizm deniyor. Bu doğal bir durum. Çocuk önce kendini seviyor, sonra kendisine bakım verenleri seviyor. Çocuk büyüdükçe benlik sevgisini bırakmak istemiyor ama sadece kendini ve annesini değil diğer insanları, kardeşlerini, babasını, arkadaşlarını da sevmeyi ve onlarla ilgili esnek olmayı öğrenmesi gerekiyor. Zihinsel esnekliği, duruma uygun davranmayı öğrenmesi gerekiyor” diye konuştu.

Haberin Devamı

Çocuklarda inatçılığın her şeye karşı koymayla geliştiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu çocuklara baktığımız zaman yetiştirilme biçimleri bunu besliyor. Bu genetik bir durum ya da hastalık değil. Baskıcı bir ortamda çocuk nasıl inatçılığa sürükleniyorsa, kuralsız bir ortamda da çocuk kendi doğrularını kendi oluşturur ve o doğrularda ısrar eder. Bu inatçılık olarak ortaya çıkar. Mesela dişini fırçalayacaksın, tuvaletten çıkınca elini yıkayacaksın tarzında genel temel değerleri, temel kuralları olan bir ortam oluşmadıysa çocuk kendi doğrularında ısrar etmeye başlar. Çünkü insan zihnini en çok rahatsız eden şey belirsizliktir, tehlike değildir. Ne olacağını bilememek, bilinmezlik ve belirsizlik en büyük gizli travmadır. İnatçılık, bilinmezlik ve belirsizliğe karşı bir savunma mekanizmasıdır. Kendi doğrularını korumaya çalışır. İnatçı kişiler bu yüzden maalesef, yeniliğe de kapalıdırlar” açıklamalarında bulundu.  

Arka planında korkular var İnatçı kişilerle iletişim kurmanın sırrı

“Kişilerde inatçılığın ortaya çıkmasındaki en büyük etkenin aile ortamı olduğunu görüyoruz. Baskıcı, otoriter, totaliter, ‘hep ben’ ortamlarda yetişen çocuklar, özerklik duyguları da varsa inatçılıkla kendi varlıklarını devam ettirmek isterler. Bazı çocuklar teslim olurlar. Hatta bazen pasif agresiftirler, ‘peki peki’ derler. Bazı insanlar vardır, muamele çok iyi ama eylem sıfırdır. Yani yüzüne karşı her şeye ‘evet evet’ derler. Bu kişiler de pasif inatçıdır ve daha tehlikelidirler. Aktif inatçılar dürüsttür karşı çıkarlar, itiraz ederler, fikirlerini savunurlar. Ama pasif inatçılar iyi davranır fakat daha sonra kendi bildiğini okurlar. Mesela anne çocuğa ‘ders çalış’ der. Çocuk ‘tabi anneciğim çalışacağım’ der ama çalışmaz. Hatta annesini sinirlendirir, zevk alır bundan.” - Prof. Dr. Nevzat Tarhan

İNATÇI KİŞİLERLE NASIL İLETİŞİM KURULUR?

Genellikle inatçılıkta, bir şeyi birisine kabul ettirmede ‘güç, otorite, yönetim bende’ gibi insanı domine etme arzusu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “O arzuya karşı, ‘ben onaylamıyorum ama senin hatırın, ısrarın için katlanıyorum bunu bilesin’ dendiğin zaman karşı taraf bu durumda ‘bana değer veriyor’ der. Duygusal inatçılık kalkar. Sözel inatçılık devam etse bile eğer iyi niyetliyse içinden ‘haksızlık yapıyorum’ der. Karşı tarafı anlayabilmek, onun penceresinden olaya bakabilmek, empatik bakış inatçılığı en güzel çözümüdür. Kişi inatçılık yapmadan, yanlışları söylüyorsa bu ‘ben seni anlamaya çalışıyorum’ demektir. ‘Niye böyle yapıyorsun’ gibi ‘sen’ dili ile konuşursan inatçılık artar, ‘ben’ dili ile konuşmak gerekir. İnatçılık özellikle duygusal boyutu gizler. Mesela, eve gittiniz ev darmadağınık. Bu durumda ‘ne bu evin hali, bütün gün dışarda canım çıktı zaten, eve geldim ortalık darmadağınık’ dersiniz. Bu da eşe karşı suçlayıcı ve yargılayıcı konuşmaktır. Yargılayıcı ve suçlayıcı konuşma karşı tarafta savunma duygusu yaratır. ‘Ben’ dili ile ‘ben eve geldiğimde ev dağınık olduğu zaman kendimi çok kötü hissediyorum’ şeklinde kendi duygularını söylese karşı tarafta savunma duygusu yerine yardım etme, anlamaya çalışma duygusu uyanır. Bu nedenle sen dili ile suçlayıcı, yargılayıcı konuşmak inatçılığı besler" yorumunu yaptı.

Yazarlar