Yaşam Barış Manço'dan iyi yapan çıkmadı! 69 şarkının içine tek tek gizlemiş

Barış Manço'dan iyi yapan çıkmadı! 69 şarkının içine tek tek gizlemiş

29.10.2023 - 07:19 | Son Güncellenme:

Atasözleri ve deyimleri, kimi zaman anlatılamayan duyguları kimi zaman da tarif edilemeyen durumları ifade etmek için günlük hayatımızda sıklıkla kullanıyoruz. Peki, içimizden geçenlere tercüman olan bu sözler geçmişte nasıl doğdu ve dilimize yerleşti? Dillere pelesenk olan şarkılarıyla koca bir tarihi gizlice hafızamıza kazıyan isimlerin başında ise Barış Manço geliyor.

Barış Mançodan iyi yapan çıkmadı 69 şarkının içine tek tek gizlemiş

Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - Atasözleri ve deyimler bir ülke için önemli kültürel değerler arasında yer alıyor. Günlük hayatta da sık sık kullandığımız bu kalıpların her biri farklı hikâyelere sahip. Peki duygularımızı ifade etmekte bize avantaj sağlayan deyimleri ve atasözlerini gerçekten doğru anlamlarıyla mı kullanıyoruz? Aklımızdan geçenlere tercüman olan bu sözler geçmişte nasıl doğdu ve günümüzde dilimize yerleşti? Deyimlerin dünyasını, Instagram hesabından paylaştığı Türk dili ve edebiyatına dair bilgilendirici içeriklerle dikkat çeken Türkolog ve öğretmen Ayça Akçay ile masaya yatırdık.

Haberin Devamı

Barış Mançodan iyi yapan çıkmadı 69 şarkının içine tek tek gizlemiş

'KÜÇÜCÜK BİR SÖZ GRUBUNA KOCA BİR ÂLEM SIĞAR'

Türkolog Ayça Akçay, "Ulusal bir damga taşıyan dil varlıkları deyimlerin her biri ulusun söz yaratma gücünden doğar" diyerek deyimlerin kültürlerdeki yerine vurgu yaptı. Her deyimin özel bir dil buluşu olduğunu ileten Akçay, küçücük bir söz grubuna koca bir âlem sığdırıldığının altını çizdi. En soyut kavramların, en ince hayallerin, en güzel benzetmelerin bir deyimin yapı harçları arasında ışıldadığını düşündüğüne dikkat çeken Akçay, "Deyimler de atasözleri gibi toplumun özünü yansıtan eski sözleridir" diyor.

Geniş bir sözcük hazinesiyle dili zenginleştirerek cümleler kurmak kurulan iletişimin çok daha düzeyli olması anlamına gelir. Kişinin dili kullanış şeklinden kültür seviyesini anlayabilmenin mümkün olduğu bir dönemde bir dili tam anlamıyla öğrenebilmek ve konuşabilmek, özellikle soyut durumları kısaca ifade etmeye yarayan deyimlere hakim olmayı gerektirir. İşte deyimler ve atasözleri de tam bu noktada devreye giriyor diyebiliriz. Peki iletişimde böylesine önemli bir yeri olan deyimler hayatımızda olmasaydı ne olurdu? Türkolog Ayça Akçay'a göre deyimler olmasaydı dilimiz kısır, her kavramı tam olarak karşılamayan ve ifade gücü zayıf bir dil olurdu.

Haberin Devamı

'ANLAM KAYMASINA UĞRAYANLAR DA VAR'

Böylesine kıymetli bir dil varlığını doğru yerde, doğru zamanda ve doğru şekilde kullanmak da önemli. Ancak bazen deyimlerin gerçek anlamını bilmediğimizden bazen de nesilden nesile aktarılırken anlam kayması yaşandığından gözden kaçırdığımız noktalar olabiliyor. Peki çıkış hikâyesi ve halk arasında kullanım şekli olarak birbiriyle farklılık gösteren bir deyim var mı? Ayça Akçay, bu duruma şöyle örnek verdi:

"Deyimlerin bazıları halk arasında TDK’nin verdiği anlamdan farklı kullanılabiliyor. Örneğin 'Kumru gibi' ifadesinin anlamı bir süre önce bir bilgi yarışmasında soruldu. Yarışmacı, muhtemelen 'çifte kumrular' kullanımının yaptığı çağrışımla 'sıcakkanlı' cevabını verdi, oysaki TDK’nin verdiği karşılık tam olarak şöyle: 'Kendi dünyasına çekilmiş. Bir diğer örnek ise 'Baklayı ağzından çıkarmak.' TDK Güncel Türkçe Sözlük’te bunun anlamı' açık söylemekten kaçındığı bir sorunu sonunda açıklamak' olarak geçiyor. Oysa ortaya çıkış hikâyesinde 'Küfürbaz bir adamın dilini terbiye etmek için bir dergâha gitmesi ve şeyhin önerisi üzerine ağzına kuru bakla tanesi atmasına dayanır. Yani aslında baklayı ağzından çıkarması TDK’nin belirttiği gibi 'sorunu açıklamak' değil 'küfretmesi, herkesin içinde söylememesi gereken bir şeyi söylemesidir. Son zamanlarda bozuk olmak, (birine) kuyruk olmak, boş vermek, yeşil ışık yakmak gibi yeni deyimler de dilimize yerleşti."

Barış Mançodan iyi yapan çıkmadı 69 şarkının içine tek tek gizlemiş

'BARIŞ MANÇO' ETKİSİ: 69 ŞARKI, 283 DEYİM!

Anadolu rock kültürünün temel taşlarından Barış Manço'nun ünlü 'Sarı Çizmeli Mehmet Ağa' şarkısı, deyimlerin popüler kültürde de sıklıkla karşımıza çıktığının en somut kanıtlarından biri. Manço'nun şarkılarında sıklıkla atasözleri ve deyimlere yer vermesine ilişkin Türkolog Akçay, "Şahsi fikrim Barış Manço'nun müzikal yeteneği dışında toplumumuzca sevilmesinin en önemli sebeplerinden biri onun Türk dili ve kültürüne olan hakimiyetiydi" dedi.

Haberin Devamı

Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Serhan Alkan İspirli ve ekibi tarafından yapılan araştırmada Barış Manço’nun yazdığı 69 şarkının sözünde 283 deyim ve 38 atasözü kullandığını belirlediklerini hatırlatan Akçay, Manço'nun eserlerinin tümünün toplumu eğitmek amacıyla yapıldığının düşünülebileceğini ve aslında deyimlerimizdeki Manço etkisine de dikkat çekilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Barış Mançodan iyi yapan çıkmadı 69 şarkının içine tek tek gizlemiş

Türkçede binlerce atasözü ve deyim bulunuyor. Ancak biz içinden çok sık kullanıldığını düşündüğümüz 3 deyimi seçtik ve hikâyelerini Türkolog Ayça Akçay'a sorduk:

1- ATEŞ PAHASI

Genelde fiyatını pahalı bulduğumuz ürünleri almadan ya da alırken kullandığımız 'ateş pahası':

 Rivayet olunur ki Osmanlı padişahlarından biri -ki bu padişahın Kanuni olduğu söylenir- bir gün maiyetiyle birlikte avlanmaya çıkmış. Gide gide payitahttan bir hayli uzaklaşmışlar. Hava bir hayli soğukmuş üstelik yağmur da yağmaya başlamış. Haliyle sırılsıklam olmuşlar. Çevrede buldukları bir kömürcü kulübesine sığınmışlar. Tebdili kıyafet olmalarına ve kendilerini tanıtmamalarına karşın kömürcü misafirlerin kim olduklarını sezmiş. Hemen ateşi yakmış, ortamı ısıtmış, onlara sıcak bir şeyler ikram etmiş. Geceyi çok rahat geçirmelerini sağlamış. Ertesi gün kulübeden ayrılmak üzerelerken padişah, borçlarının ne kadar olduğunu sormuş. Uyanık kömürcü de '100 altın yeter' cevabını vermiş. Bu parayı çok bulsalar da geceyi sıcacık bir ortamda geçirdikleri için 'ateş pahası' diyerek ödemişler. Bu deyim günümüze kadar gelip umduğumuzdan pahalı olan her şey için kullanılır oldu. Özellikle de son zamanlarda da sıkça zikrediliyor.

Haberin Devamı

2- BURNUNDAN FİTİL FİTİL GELMEK

Yaşadığı güzel olayları üzüntü verir duruma sokmak, zehir etmek anlamında kullanılan 'burnundan fitil fitil getirmek' tüyler ürperten bir hikâyeye sahip:

Deyim, Evliya Çelebi’nin kaleme aldığı o dönemlere ait bir işkence biçimini düşündürüyor. Düğüm atılmış bir ipliğin ucu, suçlunun burun deliğinden itilerek ağzından çıkarılır ve iplik bir ileri bir geri yapılmak suretiyle o insana acı çektirilirmiş. Bunun sonucunda da işkence gören kişinin burnundan haliyle damla damla kan gelir. Bir damla kan ise hemen hemen bir Osmanlı 'ölçü birimine' eşit. Dirhemin dörtte birine denk, dengin dörtte birine kırat, kıratın dörtte birine fitil denir. 1 fitilin ağırlığının da aşağı yukarı 1 damla sıvıya denk geldiğini tahmin etmek mümkündür. Yani işkence çeken kişinin burnundan gelen her damla kan, fitil fitil gelmiş olur. İşte 'birine yaptığı bir şeyin cezasını çektirmek ve bunun için ağır bir bedel ödetmek, yaptıklarına pişman etmek' anlamındaki deyim, haksızlık yapanın burnundan damla damla kan gelmesi şeklindeki bir cezayı bize anlatır aslında.

Haberin Devamı

Barış Mançodan iyi yapan çıkmadı 69 şarkının içine tek tek gizlemiş

3- TURNAYI GÖZÜNDEN VURMAK

Bir konuda gerçek şansı yakaladığımızı düşündüğümüzde kullandığımız bu deyimin çıkış hikâyesi oldukça sıra dışı:

Enderun Mektebi, Osmanlı’nın hâkimiyeti altındaki topraklarda yaşayan Hristiyan ailelerden devşirilen çocukların gerekli siyasi, idari ve askeri kadroların oluşturulması amacıyla eğitilerek görevlendirilmesi için kurulan bir eğitim kurumudur. Enderun’a, kimsesiz ve 8-18 yaş aralığındaki çocuklar seçilir. Bu çocukların seçiminden Asker Ocağı'nın en kıdemlilerinden biri olan Turnacıbaşı sorumludur. Turnacıbaşı Ağa, Yeniçeri Ocaklarına gayrimüslim oğlan devşirmesiyle görevlendirilmiş ocaklı yeniçeri zabitidir. Turna, sadakati ve dayanıklılığı temsil eder. Bu devşirme oğlan kafilelerinin turna kuşları gibi dizilmesi sebebiyle bu çocuklara 'turnalar', başlarındaki zabitin onlara önderlik etmesi sebebiyle bu zabite de 'Turnacıbaşı Ağa' denmiştir. Turnacıbaşı, bu gençlerin içlerinden en iyi olanları seçer, zira işinde artık o kadar ustalaşmıştır ki Enderun Mektebi’ne seçeceği bu devşirme çocukların hangi alanlarda başarılı olacağını gözlerinden anlardı. Turnacıbaşı'nın yaptığı isabetli seçimler, 'turnayı gözünden vurmak' deyiminin doğuşuna vesile olmuştur.

Yazarlar