03.05.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:
Ne garip rastlantıdır ki, Adnan Benkin "Gönülçelen"i ilk tercüme edişi ise 1967ye yani, oğlumun babasının gençlik dönemine rastlar. İnsanın, Adnan Ağabey bu kitabı sanki oğlu ve torunu için seçti diyesi geliyor. Kitaba dair yorumunda der ki: "Gözüpek, atılgan ama gene de çaresiz bir gençlik bu. Eski roman kahramanları gibi serüvenden serüvene koşmayı değil, baba ocağının sıcaklığını, baba evinin kokusunu, kaçmayı değil dönmeyi özleyen bir gençlik..." Adnan Ağabey, sanırım bu yüzden 3 yılımızın birlikte geçtiği kendi evini, oğlum Alinin "yuva" bilmesi için elinden geleni yaptı. "Bu ev ve her şey senin, bizler bu evde misafiriz. Burada barınmamıza izin verdiğin için sana teşekkür ederiz" derdi. Ya da en basiti ben "Kaşıkla ye oğlum" dedikçe, o "Hayır istediğin şekilde yiyebilirsin..." Sonrası malum, 1 yaşındaki Ali yoğurdu avuçlar, yarısını yüzüne bulardı, yarısını masaya...Adnan Ağabey erken öldü. "Gönülçelen"i ve bu dünyayı oğluma anlatamadan. Genç Coulfieldin korkularını yorumlarken, bir gün gelip de aynı korkuları bizim de duyacağımızı hesaba katmadan. "... Bayağılığın, ahmaklığın, çirkinliğin yerleştiği büyükler dünyasını yakından tanıdıkça, silkinmek, kendini kurtarmak için daha büyük bir çabaya girer. Çocukluğun çaresizliği yanında kendi sorumluluğunu duymasının tasasını olanca acısıyla tadar" cümleleri sanki bu günü anlatır gibi. Edebiyat dünyasının, dostlarının ve öğrencileri onun ölümüne çok üzüldüklerini biliyorum. Son öğrencisi oğlumdu ama her şey yarım kaldı. Bunun için benim üzüntüm onlarınkinden biraz daha fazla. Ali ve Aliler, "Bu yozlaşmış evren, insanoğluna özgü bir yer mi? Yoksa şeytanın türemesinden önceki cennet mi?" sorusunun cevabını kendileri bulacaklar. Ve böylece "Kendi tarzlarını, kendi yoksunluklarını ve kendilerini tanımayı öğrenmiş olacaklar." "Okuyorum, Öyleyse Varım"Bu, Adnan Benkin, yazılarından derlenmiş son kitabının adı. "Gönülçelen"den alıntıları da buradan yaptım. 1975 yılında Milliyet Sanatta yayımlanmış, Valeryye olan "bağlılığını" anlatan yazısı da yine bu kitapta yer alıyor. Valeryyi tekrar okurken, yıllar önceki sohbetlerimizi hatırladım. Bu kitabı yayıma hazırlayan Mehmet Rifatın, "Rahmetlinin yazara bakarken kendini gördüğü" fikrine katılıyorum. Gerçekten Adnan Ağabeyin bir yarısı Valery idi ya da tersi. Ve izninizle bir "dost"a teşekkür etmek istiyorum. Bize yaşamın çirkinlikleriyle, haksızlıklarıyla ve acımasızlığı ile nasıl baş edeceğimizi öğreten psikiyatr Eşber Ayaydına... Özellikle mesleğinin dışında gösterdiği dostluğa... Yazara e-mail 1981 benim oğlumu doğurduğum yıldı. Aynı zamanda Salingerin ünlü romanı "Gönülçelen"in yayımlandığı yıl... Bu her iki olay Etilerde aynı çatı altında gerçekleşti. Birini, dediğim gibi ben yaptım, diğerini de kayınpederim Adnan Benk kitabı Türkçeye kazandırarak yaptı. Evin arka odasında oğlumu emzirirken ara kapıyı açık bırakır, içerde kitap hakkında konuşulanları dinlerdim. En çok da romanın kahramanı genç Holden Coulfieldin ruh dünyasına ait yorumlara kulak kabartırdım. Erkek çocuğu anası olduğum için herhalde.