11.06.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
tubakyol@yahoo.com Sevgilim benimle evlenmeye yanaşmıyor!Herkes içten içe o kadar inanıyor ki bu cevaba, benim vereceğim herhangi bir cevabın kıymeti zaten en baştan sıfır. Bu yüzden ha bire bana öğütler veriliyor. Kenara köşeye çekiştirilip bu konuda "yapmam gerekenler"i dinlemek zorunda kalıyorum. "Bağlanma korkusu olan erkeği nikah masasına oturtmanın 1001 yolu" diye bir kitap yazabilirim her an yani, öyle bir yardım bombardımanı. Gerçi boş bir alan değil, bu konuda halihazırda bir sürü kitap yayımlanmış bile. Kitapçı vitrinlerine bakınca insan anlıyor; eş, dost, akraba, tüm sevenlerimizin bizim evlenmememizin ardındaki büyük gerçeğin sevgilimin bağlanma korkusu olduğunu düşünmeleri gayet normal. Ve tabii sorun erkeğin sorunu, kendi halletsin problemini falan da söz konusu değil. "İdeal ilişki" olarak tanımlanan durumdan bir "sapma" varsa eğer, tüm dünya bu problemi kadının halletmesi gerektiğinde hemfikir sanki.Kadınlar okusun da "problemi" çözsün diye mütemadiyen "erkeği eve bağlamanın yolları", "mutlu bir evliliğin sırları" nevi kitaplar yazılıyor. İyi bir ilişki için çat orada, çat burada, çat kapı arkasında önerilen bu "1001 yol"un hepsi de kadının erkeği nasıl uyumlu bir eş olduğuna ikna etmesinden geçiyor. Erkekler için "bağlanma korkusunu aşma yolları"nı ya da "eve bağlanmanın yolları"nı anlatan kitaplar yazılmıyor oysa. Çünkü erkeklerin değişmesi gerekmiyor. Oldukları gibi olmaktan, bildikleri gibi davranmaktan vazgeçmeseler de olur. Nasılsa kadınlar "tecrübenin sesi"ne kulak verip öğütleri dinleyerek; yetmiyorsa, kitaplar okuyup gerekirse notlar alıp taktikler geliştirerek ilişkideki problemleri aşmanın, ilişkiyi korumanın, evlilikle neticelendirmenin ve evliliği sürdürmenin erkeği rahatsız etmeyen bir yolunu bulurlar. Kadının işi bu! Erkek merkezli düşünerek ilişki kurmak, ilişkiyi korumak, devamını garanti altına almak... Hani "Margarini en iyi biz biliriz", "Lastik bizim işimiz" gibi sloganlar olur ya, günün birinde kadın cinsinin reklamı yapılması icap ederse; "İlişki bizim işimiz" gibi bir slogan cuk oturur herhalde. * * * Belki ben de artık evlenmenin bir yolunu bulmalıyım. Değil mi ki bir kadın olarak bunu bir problem kabul edip çözmek bana düşüyor. Çözeceğim. Hakikaten.Önerileri dinliyorum, bol bol okuyorum.Mesela bir kadın dergisinde şöyle yazıyor:"Sevgilinizin evlilik fobisi mi var? Onun arkadaşlarını eve davet edip bir futbol partisi düzenleyin. Böylece ona evlendikten sonra hiçbir şeyin değişmeyeceğini göstermiş olursunuz." Deneyelim bakalım. Bir bakmışsınız evlenivermişim... Evlendikten sonra da "Eve erkek arkadaşlarını toplayıp futbol maçı izleyen kocayı bundan vazgeçirmenin yolları" konusunu okurum aynı kadın dergisinde. n Yaz geldi, nikah-düğün mevsimi başladı. Bu esnada sevgilimin kız kardeşi de evleniverince... Bir süredir neredeyse unutulduğuna inandığım o meşum soru yine hayatımın baş köşesinde: Siz niye evlenmiyorsunuz? Sevgilimin kız kardeşinin nikahı, pasaport gibi birtakım resmi işlemlerin halledilebilmesi için düğünden önce araya sıkıştırıldı. Bu yüzden de mevsimsel nikah bolluğunda bulabildikleri ilk tarihi, saati alıvermişler. Biz gittik nikaha, bir baktık ki aynı saatte 20 çiftin nikahı kıyılacak. 20 çift! Ya bizimkiler 20'nci sıradaysa? Onlara sıra gelinceye kadar kendini stand-up'çı zanneden nikah memurunun arka arkaya kıydığı ve her birine kendince şahane espriler serpiştirdiği en az 10 nikah izledik: "Siz Elif hanım, kamil biri olduğu adından belli Kamil beyi eşliğe kabul ettiii-NİZ Mİ, soru işareti, ihih ihih ihih..."Evlilik cüzdanını erkeğe verirmiş gibi yapıp, defterle damadın başına vurduktan sonra geline uzatmalar falan, aman ne komiklikler, ne komiklikler... Sıra kendi nikahına gelinceye kadar geçen sürede Ayten nikah olayından soğudu. Bu nikah memuru istisna değil. Nikah memurlarının çoğu Cem Yılmaz'a rakip, her biri birer komedyen adeta. Evlenmek istemeyenler "bağlanma fobisi"nin yanına bir de "komik olduğunu sanan soğuk esprili nikah memuru fobisini" ekleyebilirler rahatlıkla. İhih ihih ihih... Cem Yılmaz mısın kardeşim? Şu evlilik mevzuunda en acıklı durumda olanlar ünlüler herhalde. Bir ilişkiye başladıkları andan itibaren belki günde 10 kez aynı soruyla karşı karşıya kalıyorlar: Evlilik ne zaman? Sırf bu sorudan kurtulmak için evlenir insan. Kurtulur mu peki? Nerdeee... Basının ve tüm sevenlerin evli çiftler için de fiks bir sorusu var: Çocuk ne zaman? Evlilik ne zaman? Büyük bir sır var. Kadın anatomisinde gizemli bir durum: Kadın orgazmının çok gizli mekanizması. Bu nasıl bir mekanizmaysa, binlerce yıldır çözülemiyor. "El alem gitti Ay'a / Sen niye kaldın yaya" nevi bir durum var ortalıkta. Artık herkes bebekleri leyleklerin getirmediğini biliyor mesela. Tüp bebek, yapay döllenme gibi bin türlü yöntem uygulanıyor, anne karnında bebeğin genlerine müdahale ediliyor falan filan. Ama her nasılsa... Kadınların orgazm mekanizmasının sırrı bir türlü çözülemiyor. Biri "Vajinal orgazm diye bir şey var" diyor, öteki "Yok" diyor; beriki "G noktası" diye atılıyor, başka biri yine "Yok" diyor, öteki başka biri "Onun adı idrar yolu süngeri" diyor... Ve tüm bunlar erkekler için iktidarsızlık hapının üretildiği bilimsel bilgiye ve teknolojiye sahip olunan yaşadığımız yıllarda, 21'inci yüzyılda konuşuluyor. Kadın orgazmı var ya... Öyle büyük bir sır yani!Rebecca Chalker'ın "Klitorisin Sırrı" kitabı, Türkçe adına inat (Orijinal adı: The Clitoral Truth) kadın orgazmıyla ilgili aslında ortada bir "sır" olmadığını anlatıyor.Kitaba göre asıl sır, "kapasite ve güç açısından penise denk bir organ olan klitoris"in bu özelliğinin ne zaman "sır" olduğu...Chalker, "Kayıp Klitoris Vakası / Anatomik Bir Polisiye" bölümünde klitorisi kim kaybetti, kimler arıyor, bulundu mu vesaireyi anlatıyor.17'nci yüzyılda kadınların hamile kalabilmesi için cinsel ilişki sırasında orgazm olmaları gerektiğine inanıldığını biliyor muydunuz? Orgazmın gebe kalmanın zaruri bir parçası sayıldığını? Bu yüzden ebelerin ve doktorların kadınlara nasıl orgazma ulaşabileceklerine dair önerilerde bulunduklarını?Sonra tabii hamilelik için kadın orgazmının şart olmadığı ortaya çıkmış. Böylece de birileri "Ne uğraş'caz?" demiş olmalı ki, kadın orgazmının mekanizması ile ilgili tüm çalışmalar rafa kalktığı gibi, o güne kadar elde edilen bilgiler de "çöp" olmuş.Eh ilişki erkek merkezli olunca, seks de haliyle: Penis merkezli! "Anatomik bir polisiye"