CumartesiŞükrü Sina Bey Keloğlanlara karşı!

Şükrü Sina Bey Keloğlanlara karşı!

20.01.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Şükrü Sina Bey Keloğlanlara karşı!

Şükrü Sina Bey Keloğlanlara karşı

Prenses kadın ve Keloğlan’ın düzeninde aşk ‘rezalettir’!
Şükrü Sina Bey Keloğlanlara karşı!

Aşkı iktidara tercih eden delikanlı bir adam çıktı; herkes "Rezalet!" diye hönkürüyor. Prenses hanımlarla Keloğlanların yalan ittifakı bölünecek, bu "idareten" hayat bir yerinden delinecek diye herkesin ödü kopuyor. Ne diyelim Şükrü Bey? Zalimin zulmü varsa, sevenin Allah’ı var!
DSP’li Bakan Şükrü Sina Gürel’in son derece hakikâtli ve delikanlıca açıklamaları karşısında "Rezalet!" diye hönkürenler içten içe "Yüzüne gözüne bulaştırdı zavallı! Ortaya çıkmasaydı unutulurdu mevzu" diye düşünüyorlardır mutlaka. Belli ki onlar, dağ bayır gezip "Seviyorum ulan!" diye böğürmek istememişler hiç. Brell’in "Ne me quitte pas / Beni terk etme" şarkısında, Brell ile birlikte söylememişler:
"Köpeğinin gölgesi olayım, terk etme beni!"
Aşk rezalettir zaten! Böyle insan gibi yaşamaya değil de "hayatı idare etmeye" ayarlı bir düzende... "Prenses" hanımlarla, "Keloğlanların" hemahenk dünyasında aşk... Rezalet!

Keloğlan ve prenses
"Prenses kadınlardan" söz açmıştık. Sehpanın yerini değiştirdi diye kendini dekorasyonun mucidi olarak alkışlatmayı, dudağını bükünce atmosfer koşullarını değiştirmeyi, her nasılsa hayatı dizlerine kapandırmayı bilen, erkekleri iyi "idare eden", asla "aşktan gebermeyen" kadınlar... Erkek "Allah’ım bu dünyanın en zekisi ben miyim?" hezeyanları geçirirken onaylayıcı tebessümleriyle ego okşayabildikleri için müthiş makbul olan, orta zekalı kadınlardan söz etmiştik. Ama yerimiz dardı, onlara kucak açan erkek güruhundan, "Keloğlanlarödan bahsedememiştik. İşte bugünlerde Şükrü Bey’e hayatı zindan eden bu iki güruh arasındaki müthiş uyumlu işbirliği ve Keloğlan ile prenses hanımların co-production’ı olan "aşksız hayat, oh ne rahat!" ülküsüdür.

Keloğlanlar kimdir?
Keloğlan’ı hatırlayınız. Keloğlan’ı aptal yapan nedir? Annesidir. Annesinin istekleri, beklentilerinden oluşan bir bombardıman karşısında salaklaşmış, "delikanlılık" yapamadığı için de gitgide zavallılaşmıştır. Elbette
Keloğlan, durumun karikatürize hali. Gerçek hayatta durum, böyle kör gözüm parmağına değildir. Bunlar dışarıdan basbayağı adam gibi görünürler. Freud’un Ödip kompleksinden bahisle işaret ettiği durum uyarınca bu oğlan çocukları, kafalarının içine yerleştirilmiş gizli bir "Annem ne der?" chip’i ile yaşamak zorunda kalmış, ne zaman annenin istekleri dışında bir şey yapacak olsalar annelerinin duygusal baskılarıyla beyinlerinde bir elektrik akımı hissederek derhal geri adım atmışlardır. Oğlan doğurması sebebiyle yaşadığı göğüs kabarıklığına bağlı olarak dünyayı göremez hale gelmiş annelerin erkek çocuklarına besledikleri önlenemez aşk, buna mukabil ömrü billah "esas kadın" rolüne çıkmak ısrarları da ayrı bir muammadır.
Hiç kız doğurmamış, sadece oğlan çocuk sahibi olan annelerde klinik düzeye varmış olan bu durum, şöyle bir sonuç doğurur: Anne, esas kadınlığı, sekteye uğramasın diye, oğlunun egosunu okşayacak, cemiyet hayatında ona layıkıyla eşlik edecek ve kendisinden rol çalmayacak bakire bir "prenses" gelin arayışına girer! Bunun daha azına tahammül edilemeyeceği zaten eski hikaye! Ama bu düzeni rezil hale getiren şey, oğlan annelerinin esasen "daha fazlasına" tahammül edememeleridir. Oğlunun "o kadına" hakikâten aşkla bağlanmasını hiçbir oğlan annesi "içtenlikle" istemez. İşte Keloğlanlar da bu annelerin sevgili "uyumlu" oğullarıdır. Muhtemelen, son kertede kafasından "Annem üzüleceğine bir ‘prensesle’ evlenirim sonra kendi keyfime bakarım" demekte ve bunu diğer "idare eden" çiftlere bakarak rasyonalize etmektedir.
Sanki soylar boyu kadınlar arasında gizli bir anlaşma vardır. Oğlan annesi oğlunu vermeyi kabul eder, "prenses" hanımlar da bu "fedakarlık" karşılığında söz konusu oğlan çocuğunu aşktan çıldırtmayacağına, anneden rol çalmayacağına söz verir. Oğlan çocuğu böyle elden ele, ne olduğunun farkına varmasın diye "kutsal aile" yalanıyla gözü ve altı bağlanarak pamuklar içinde yaşayıp ölür. Tarih, sanki bu "aşksızlık sözleşmesi" ile sürüp gider. Otobüs duraklarına bakın! Sadece aşk çocuklarının yüzünde olan o tuhaf ışıklı huzuru kaç kişide görebileceksiniz? "İdareten" çocuklardır onlar. Oğlan annesinin, oğluna veremeyeceği çocuğu yapması için kabul ettiği kadınların, "karılık" pozisyonunu korumak için hızla ve derhal imal ettiği hazin çocuklar! İşte böyle, yeni "prensesler" ve yeni "Keloğlanlar" olarak çoğalıyor Türk milleti! Huzur ve uyumun bekaası için herkes idareten giriyor yatağa. Yoksa...

Açıklamalar
Muhalefet, "buldumcuk" olmuş, Şükrü Bey’i tefe koyuyor. Rahşan Hanım aşksız bir evliliğin kurtarılması için kriz masası kuruyor. Eski eş, böyle bir düzende "dul" olmamak için çırpınıyor. Fransız hükümeti "Zeliha aşık değil!" açıklamasıyla rezaleti enternasyonel hale getiriyor. Zeliha Hanım’ın akrabası "Kızımız kandırıldı" diye kasabalı bir feryat attırıyor. Gazeteler "Ali, Ayşe’yi seviyo!" gibi bir çocuk acımasızlığıyla olayı büyütüyor. Zeliha Hanım’dan ses çıkmayınca Şükrü Bey delikanlılığıyla ortada kalıyor. Prenseslerle Keloğlanların gizli tarihi ittifakı bölünecek diye herkesin ödü kopuyor.
Ne diyeyim? Arkanızdayız
Sayın Gürel!



CUMARTESİ

























KEŞFETYENİ
Dünyanın en zengin üçüncü insanı evleniyor! Venedik'i resmen kapattı
Dünyanın en zengin üçüncü insanı evleniyor! Venedik'i resmen kapattı

Cadde | 23.06.2025 - 15:43

Milyarder Jeff Bezos ve gazeteci Lauren Sanchez, İtalya’nın Venedik kentinde milyon dolarlık düğünleri için geri sayıma başladı.

Yazarlar