Ancak Taliban konusunda en çok merak edilen ülke, uzun laik tarihi ve NATO statüsüyle Türkiye. Afganistan'ın kendisi, Avrupa ve Ortadoğu'nun kıyısında yer alan Türkiye için çok az stratejik değere sahip.
Ancak Mayıs ayı başlarında Türkiye hükümeti, ABD'nin çekilmesinden sonra Kabil havaalanını korumak için Türk birlikleri göndermeyi teklif etti. Taliban'ın ülkeyi hızlı bir şekilde ele geçirmesi nedeniyle bu anlaşma artık geçerli değil.
Öte yandan Türkler, tahliyelerde son derece etkili oldu, dahası Katar'ın yanı sıra Kabil havaalanını işletmek için teknik yardım da sağlıyorlar.
Diğer NATO ülkelerinden farklı olarak Türkiye, burada büyükelçiliğini açık tuttu ve bu da ülkeyle önemli bir bağlantı sağlıyor. Türkiye, yeni Taliban hükümetinin duyuru törenine Rusya ve Çin ile birlikte davet edilen altı ülkeden biri oldu.
Erdoğan, İsrail, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle temasa geçti, Washington ve Avrupa ile de ilişkilerin güçlenmesini istiyor.
Ankara, Türkiye'nin Biden yönetimiyle yıpranan bağlarını düzeltebileceğini ve NATO'ya, 'büyük güç rekabeti çağı'nda jeopolitik önemini hatırlatabileceğini doğru hesaplamış görünüyor.
Bu karar meyvesini de veriyor. Biden yönetimi başlarda mesafeli davranmış olsa da, tüm bunlar değişmiş gibi görünüyor. Haziran ayı ortasında Kabil havaalanına Türk barış gücü gönderme müzakerelerinin ortasında Biden, Brüksel'de Erdoğan ile bir araya geldi, bu toplantı iyi geçti.
Ancak Türk ve ABD'li politika yapıcıların gözden kaçırdığı şey, Türkiye'nin bölgesel çatışmalarda sadece bir güvenlik sağlayıcısı olmaktan çok daha fazlasını sunabileceği gerçeği.
Ülkenin gerçek zenginliği, güvenlik bürokrasisinden değil, çeşitlilik barındıran ve çok canlı toplum yapısından geliyor. Ankara, Taliban meselesi üstünden Biden yönetimiyle bağlarını geliştirebilir.