Gündem Demokrasinin çile günleri

Demokrasinin çile günleri

27.05.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

.

Demokrasinin çile günleri

Aydın Hasan / Ankara 1946 yılında çok partili hayata geçilmesinin ardından 1950 yılındaki genel seçimde, Demokrat Parti (DP) iktidara geldi. DP’nin kurucularından Celal Bayar cumhurbaşkanı, Adnan Menderes de başbakan oldu. 1954 ve 1957’de yapılan seçimde de, DP yine iktidarını korudu. Ancak 27 Mayıs 1960’ta ordunun içindeki bir cuntanın darbesi ile Türkiye’nin sandıkta iktidara gelmiş ilk yönetimi yıkılacaktı.

Darbenin karargahı Kara Harp Okulu idi. Karargâhın başında da darbecilere sonradan katılan Tümgeneral Cemal Madanoğlu vardı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, başyaverinin direnmesine rağmen Çankaya Köşkü’nden tartaklanarak alındı ve Kara Harp Okulu’na getirildi. Eskişehir’de bulunan Başbakan Menderes, Konya’ya gitmek için geçtiği Kütahya’da daha sonra Hava Kuvvetleri Komutanı olacak Muhsin Batur’un da yer aldığı havacı subaylar tarafından tutuklandı. Hükümet üyeleri ve DP milletvekilleri, asker tarafından evlerinden alınmıştı. Aynı gün İzmir’e havalanan askeri bir uçak en büyük keyfi Karşıyaka’daki evinin bahçesinde çiçeklerin bakımını yapmak olan Emekli Orgeneral Cemal Gürsel’i Ankara’ya darbenin lideri olarak getirecekti.

Cellat masrafı alındı

Darbenin ardından en trajik sahneler ise Yassıada’da yaşandı. Yargılama sonucunda verilen idam kararlarından sadece üçü uygulandı. Menderes Hükümeti’nin bakanları Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan, 16 Eylül 1961 tarihinde sabaha karşı idam edildi. Menderes, 17 Eylül 1961 günü saat 13.30’da darağacına çıkarıldı. İnfazın sabaha karşı olması şeklindeki idam geleneği bile Menderes için bir tarafa bırakılmıştı. Acılı eş Berrin Menderes’in Ankara’daki evine idamdan dokuz gün sonra bir bohça içinde idam ipi ve gömleği gönderildi. Evin kapısına idam kararı asıldı. Berrin Hanım’dan Menderes’in son gün yiyip içtiklerinin parası ile imam ve cellat masrafı da alındı.

Haberin Devamı

‘Ölümden korkmam ama laubalilikten nefret ederim!’

Bayar, 1978 yazında Çiftehavuzlar’daki evinin balkonunda yapılan sohbette araştırmacı yazar İsmet Bozdağ’a idamların olduğu günü şöyle anlatmıştı: “Birbiri ardından sevgili arkadaşlarımız Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan’ı astılar. ‘Yaş sırasına da bakmıyorlar’ diye aklımdan geçti sanıyorum. Hemen herkesin gözü kapıda, içeri girecek görevlileri beklerken, bir duraksama oldu, sonra hemen aynı zamanda bütün hücrelere görevliler girdiler ve bileklerimizi kesen kelepçelerin azabına son verip bizi salonda topladılar. Asılmayacaktık. Ölüm cezamız sözde müebbete çevrilmişti. Arkadaşlar haklı olarak sevindiler, birbirlerinin boyunlarına sarıldılar. Birbirlerini kutladılar, adaklar adadılar... Bizim için yaşamak yeniden başlamıştı. Bu duygular içindeyken yanıma Ada Komutanı yanaştı. Yüzünde yılışık bir tebessüm daha doğrusu sırıtma! Eliyle omuzumu tutarak: ‘Eee,’ dedi. ‘Kefeni yırttın yine, hadi geçmiş olsun!’ Hayatımda bu kadar öfkelendiğimi çok az hatırlıyorum, omzumu silkeleyerek elinin ağırlığından kurtulurken: ‘Bakın Kumandan Bey, ben ölümden korkmam ama laubalilikten nefret ederim!’ dedim. Hayretten açılmış gözleriyle çizgileri gevşemiş yüzü görülecek şeydi.”

Haberin Devamı

Demokrasinin çile günleri

Atatürk’ün son başbakanı

1938’de Atatürk’ün son Başbakanı olan Celal Bayar, 22 Mayıs 1950’de, yeni oluşan Meclis’te cumhurbaşkanı seçilmişti. Bayar, 27 Mayıs cuntasının kurduğu Yassıada Mahkemesi tarafından 15 Eylül 1961’de idama mahkûm edildi. Yaşı nedeniyle idam cezası son anda müebbete çevrildi. Aslında yaşı bahaneydi; özünde Ortadoğu coğrafyasında sahne alan Saddam, Kaddafi, Esad tarzı bir siyasi zihniyete sahip olanlar bile, hem milli mücadele kahramanı hem de Atatürk’ün arkadaşı olan bir ismi asma cüretini gösterememişti... Bayar, 7 Kasım 1964’te rahatsızlığı nedeniyle tahliye edildi. 22 Ağustos 1986’da 103 yaşında İstanbul’da vefat etti.