03.01.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
1960 ihtilalinin ardından Cumhurbaşkanı olan Cemal Gürsel döneminde Çankaya Köşkü’nde koruma polisi olarak görev yapan Nurettin Baydur, başından geçen ilginç olayları "Bir Korumanın Anıları" adlı kitapta topladı. Baydur kitapta, Çankaya Köşkü’nün iç ve dış duvarlarının boyanması haftalar sürünce Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ve eşi Melahat Gürsel arasında tartışma çıktığını anlatıyor. Olayla ilgili şu ayrıntılar yer alıyor:
‘SENİN AKLIN ERMEZ’
"Bu tartışmalardan birinde Melahat Gürsel Hanımefendi nihayet isyan noktasına gelmişlerdi:
‘Cumhurbaşkanlığı falan senin neyine? Ordunun en yüksek rütbesinden emekli olmuşsun. Bırak cumhurbaşkanlığını, çekilelim İzmir’deki evimize, emekliliğimizin tadını çıkaralım.’
‘Hanım hanım! Senin bu işlere aklın ermez, benim de bu cumhurbaşkanlığını, çok hevesli olduğumdan dolayı yaptığımı mı sanıyorsun?’ diye çıkışmıştı. Bu tartışma eşlerin arasının daha da açılmasına neden olmuştu. Hanımefendi, o zamanlar henüz genç kızlık çağındaki manevi kızlarını da yanına alarak Köşk’ü terk etmiş, İzmir’e yerleşmişlerdi. Bir daha dönmemek üzere...
‘EFENDİLER UTANALIM’
Baydur, Atatürk döneminden de Köşk’te çalışan Ali Efendi’nin anılarına da yer verdi. Atatürk’ün konuklarına sorduğu soruların cevaplarını Ali Efendi’ye fısıldadığını, daha sonra konuklar bilemeyince müstahdeme sorduğunu, doğru yanıtı alınca da ne yaptığını Ali Efendi’nin ağzından şöyle aktarıyor: "Bre çocuk bizi mat ettin, aferin sana derken başıyla dışarı çıkmamı işaret ettikten sonra, ‘Efendiler utanalım, utanalım. Ali Efendi kadar olamadık. Yazıklar olsun. Bu cahilliğimizle milleti nasıl yönetiriz?’ derdi."
Baydur, anılarında, o dönemde çok konuşulan Alparslan Türkeş’in, Cemal Gürsel’i tabancayla bacağından vurduğu iddialarına da yer veriyor. Baydur, Gürsel’in son dönemde sağlığının bozulması nedeniyle fazla yürüyemediğini, iddiaların bu yüzden ortaya atıldığını belirterek, "Cemal Gürsel’in yürüyememesinin sebebi, felcin etkisinden kaynaklanan bir durumdur" diyor.
Baydur, Çankaya Köşkü’nde verilen bir resepsiyonda o dönemin en renkli siyasetçilerinden biri olan Osman Bölükbaşı’nın ilginç sohbet tarzını şöyle anlatıyor: "Kendisini karşılayan milletvekilleri yan yana, halka şeklinde dizilmişlerdi. Osman Bölükbaşı, uzun kollarını iki tarafa açmış, ikişer üçer kişiyi kollarına almış olarak, gece boyunca bir şeyler anlattı durdu. Bölükbaşı anlattıkça, gruptakiler yüksek sesle kahkahalar atıyorlardı. Fakat şu gözlerden kaçmıyordu: Bölükbaşı’nın kartal misali açtığı uzun ve ağır kolları altına denk gelenler çok yorulmuşlar, adeta işkence çekiyorlardı."