23.06.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
MÜJDE YAZICI
Saatlerimiz 21.00’i gösterdiğinde tencereyle tavanın düeti başlıyor Cihangir’de de. Kafelerde oturanlar alkışla destek veriyor gürültüye. Ne kadar gürültü, o kadar ‘ses’ demek. Masalara vuranlar, ıslık çalmaya çalışanlar, camdan sarkan tencereli, tavalı Cihangir halkı... Burada yaşayanlara ortak yaşam alanı sağlayan ve her fırsatta karikatürize edilen kafeler, Cihangir’deki semt kültürü ruhunu besliyor; hatta semt sakinlerinin organize olmalarında Twitter kadar etkili. Saat 21.00 itibariyle kafelere tek tek uğrayan gençler herkesi Cihangir Parkı’ndaki foruma davet ediyor. Forumu organize eden gönüllüler “Birazdan başlıyoruz” diyorlar. Tencere sesine “Orada olacağız” , “Geleceğiz” karışıyor.
Bir katlı otoparkın üstünde yer alan Cihangir Parkı’na doğru yola koyuluyoruz. Yıllar önce Oğuz Aral’ın heykelinin dikildiği bu park, İstanbul’daki en yeşilliksiz, en cılız parklardan biri (maalesef). Üç kuru çardaktan mürekkep parka yaklaştıkça havaya caz karışıyor. Paralel evrende (Cihangir’de) dört saksofonist, konuşmalar başlamadan parka gelenlere müzik yapıyor. Katılımcılar arasında dans edenler de var. Konuşmaların rahat duyulması için alelacele kurulmuş ses sistemine rağmen bir kadın caz vokalisti alıyor eline mikrofonu, saksofonlara eşlik ediyor; forumdakilere müzik ikram ediyor. Cihangir halkı aralarında gülüşüyor: “Bir direniş olduğunda tozlu raflardan saksofonlarımızı çıkarırız ve caz yapmaya başlarız, bizde gelenektir...”
İstanbul’da 40, Türkiye genelinde 150’ye yakın parkta başlatılan forumlar Cihangir’de de kendi kültürel altyapısı üzerine kurulu bir içerikle devam ediyor. Aslında Cihangir’deki forumlar çok da kalabalık geçmiyor. Kafeler Cihangir Parkı’ndan daha kalabalık bile diyebiliriz.
Cihangir Forumu, müzikten sonra başlıyor. Cihangir Parkı Forumu’nun moderatürü (her akşam) beyaz çerçeveli güneş gözlüğüyle, üzerine akşam serininde üşütmesin diye aldığı battaniyesiyle bir trans direnişçi. Moderatör olmak için biraz fazla duygusal olan arkadaşımız, ‘eşitlik, anti faşizm’ vurgusu yaptığı anonslarıyla konuşmacıları çağırıyor. İlk konuşmayı yapan kişi çok ön planda olmak istemediğini fakat birinin bu işi üstlenmesi gerektiğini söyleyerek diğer parkların temsilcileriyle yaptığı görüşmeyi anlatıyor.
Parkların, forumların kahramanı Yoğurtçu Parkı olmuş. Yaklaşık 3 bin katılımın olduğu parkta sanat atölyeleri dahi kurulmuş. Büyük ilerlemeler katetmişler. İkinci etkin park ise Abbasağa Parkı... Abbasağa’da beyin fırtınalarının yapıldığını, ileriye dönük planların konuşulduğunu, etkili bir park olduğunu anlatıyor. Cihangir Parkı’nın ise bir semt insiyatifi olabileceği, ilerleyen günlerde güçlenebileceği konuşuluyor.
‘Ne hata ettim?’
Parklardaki forumlarla birlikte ortak bir ‘beden dili’ de sisteme sokuldu. Alkış yerine katılımcılar ellerini havaya kaldırıp sallıyor. Belli ki ilk kez bu forumlara katılan konuşmacılardan biri hararetli konuşması sırasında ‘sessiz alkış” alınca, protesto edildiğini sanıp “Ne dedim, ne hata ettim” noktasına geliyor. Moderatör durumu açıklıyor. İkinci ilginç konuşmalardan birini yapan genç “Tophane’ye neden inmemeliyiz?” üzerinde duruyor. Konuşma sonunda ekliyor: “Hâlâ cesareti olan varsa tutmayalım, ben yine de tavsiye etmiyorum.”
‘Düşünce’ standı kurulacak
Beşiktaş Abbasağa’da düzenlenen forumlar kaldığı yerden devam ediyor. Parkta önceki gece yapılan forumda katılımcılar, gelen tüm önerileri ve talepleri değerlendirebilmek için parkta stantlar kurulmasına karar verdi. Stantlarda düşünce alışverişi yapılacak.
Cihangir Parkı’nda dört saksofonist canlı müzik yaptı.