Gündem ‘Kırmızı Kadife’nin altı dolu!

‘Kırmızı Kadife’nin altı dolu!

18.06.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

‘Kırmızı Kadife’nin altı dolu!

‘Kırmızı Kadife’nin altı dolu





Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfi Topal, Abuzer Uğurlu, Fevzi Öz, Hacı Mirza, Halil Havar, Necat Daş’ı savunan 40 yıllık ceza avukatı Ekrem Marakoğlu, anılarını, "Kırmızı Kadife" adlı kitapta topladı. Kitapta kabadayılık, kumarhanecilik, silah ve uyuşturucu kaçakçılığının raconları, mafyanın devlet içindeki bağlantıları, babaların yükselişleri ve hataları yer alıyor.

Nasıl bağlantı kurulur?
Bir dönem Türkiye’yi sarsan uyuşturucu kaçakçılığında kullanılan Kısmetim - 1 ve Lucky - S gemilerine yapılan operasyonların ardındaki gerçekler, "Müthiş Türk" olarak tanınan Halil Havar’ın Hollanda’daki cezaevinden firarından sonra nerede, hangi kimlikle saklandığı, kitapta tüm ayrıntılarıyla anlatılıyor. Ve 12 Eylül 1980 öncesinin silah kaçakçılığı, ünlü kaçakçı Çayırovalı Osman’ın ağzından tüm çıplaklığıyla aktarılıyor. 12 Eylül darbesi öncesi terör örgütleri hangi silah kaçakçılarıyla bağlantı kuruyordu? Dev - Sol militanları Bulgaristan’a bizzat giderek nasıl silah aldı? Dursun Karataş, Paşa Güven kaçak silahlar konusunda ne düşünüyordu? Abuzer Uğurlu’nun Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca ile bağlantısı...

Neden Kırmızı Kadife?
Marakoğlu, öncelikle kitabın adını nereden aldığını anlatıyor: Gaziantep’te ortaokuldaydım. Kapıdan topluca bir hanım öğretmen girdi. Hepimize soruyordu: "Kaç odalı evde oturuyorsunuz.. Kardeşlerin okuyor mu... Baban ne iş yapıyor?" Sıra bir arkadaşımıza geldiğinde verdiği cevap hepimizi şaşkına çevirdi: "Babam kaçakçı öğretmenim!. Atla hududu geçip Halep’e gider. Oradan aldıklarını Gaziantep’te satar." Sonrasını o arkadaşımdan dinleyelim: "Babamı hapse atabilirler, beni okuldan uzaklaştırabilirlerdi. Öğretmenler odasına çağrıldım. Ama öğretmenimiz hiç de öfkeli değildi. Bana "Babana çok selam söyle. Sor bakalım, Halep işi kırmızı kadife var mı?" dedi.

Ömer Lütfi Topal çok sessiz ve gizli çalışırdı. Bu yüzden polisler ondan hep "Sansar" diye söz ediyordu... Topal’ın kumarhanelerine sürekli gelen müşteriler arasında Yargıtay Başkanı, savcılar, hâkimler vardı..
1964 yılında, o dönemin genç kabadayılarından Osman Duman’ı tanımıştım. Yakın bir arkadaşının yargılandığı ceza davasında, savunmasını yapıyordum. Duman o zamanlar, Fındıkzade’de kumarhane çalıştırıyordu. Ömer Lütfi Topal’ı da Duman’ın yanında görüyordum. Zaman içerisinde Duman’ın kabadayı kimliği ön plana çıktı. Buna karşılık Topal’ın kumarhaneci kimliği ağır basmıştı. Fındıkzade’deki kumarhanenin önünde silahlı çatışmaya girdiği ünlü kabadayı Kocamustafapaşalı Muhterem’in ölümü de, Topal’ın kumarhaneci kimliğinde değişiklik yapmadı.

Kaçakçı dostlar...
Topal’ın Belçika’da ve Amerika’da yedi yıllık bir cezaevi yaşamı olmuştu. Bu süreç, Topal’ın çok yakınındaki bazı kişilerin uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla yakalanmaları ile başladı. Yakınındaki arkadaşlarının uyuşturucu madde kaçakçılığından yakalanmaları, kendisi hakkında yoğun bir dedikodunun başlangıcı oldu... Bu arada Topal’ın çok yakın dostu olarak bilinen Agaverdi Azarı Gargani de, memleketi İran’da uyuşturucu kaçakçılığından yargılanıp mahkemenin hükmü gereği idam edilmişti. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı narkotik görevlileri, Topal’ın çok gizli ve sessiz olarak çalıştığı gerekçesiyle, kendisine "sansar" kod adını vermişlerdi.

Polisi nasıl atlattı?
Topal, bir taraftan Fındıkzadeli Ömer olarak tanınırken, diğer taraftan giyim kuşamı ve davranışları ile bir işadamı görüntüsü veriyordu. 09.09.1988 tarihinde Bakırköy’de dönemin Atatürk Havalimanı Gümrük Muhafaza Müdürü’ne kimliği bilinmeyen kişilerce ateş edilmişti. Yeşilköy Hilmi Halil Sokak’taki kaçak bir yapı belediyece gümrük muhafaza müdürünün şikâyeti üzerine yıktırılmıştı. Topal, bu yapıyı yıkımdan beş ay önce satmış olmasına rağmen, aynı zamanda olayın azmettiricisi olarak aranıyordu. Aynı tarihlerde, Topal’ın Şehremini’ne yakın bir yerde kahvehanesi vardı. Bir gün kahvehanede otururken polisler gelip çalışanlardan kendisini sormuşlardı. Topal durumu fark edip masalardan birisine müşteri gibi oturarak bir bardak neskafe istemiş; bu suretle onlara bir mesaj vermişti. Kahvesini içtikten sonra da polislerin gözü önünde, "Ömer Bey’e selam söyleyin" diyerek ayrılıp gitmişti.

"Seven Seasöde tatil
Alanya’da Grand Kaptan Oteli bünyesinde Emperyal Casinosu çalışanlarının adının karıştığı silahlı bir olayda, emekli bir polis memuru ölmüştü. Emperyal çalışanları ile ilgili olarak da Alanya Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılmıştı. Topal, bu davada şirket çalışanlarının savunmasını üstlenmemi istedi. Benim Emperyal ile ilişkim bu dava ile başlamış oldu. Antalya’ya sık sık gidip gelmeye başlamıştım. Bu arada Topal, Mustafa Tatlıcı’dan Side’de bulunan Seven Seas Tatil Köyü’nü kiralamıştı. 1993 yılının Kurban Bayramı tatilini, ben de ailemle birlikte Seven Seas Tatil Köyü’nde geçirdim.

Otel değil adliye sanki!
İstanbul, Adana, Kuşadası’ndaki bütün Emperyal casinolarının seçkin müşterileri, bayram tatili için buraya davet edilmişlerdi. Ayrıca bürokrasinin çeşitli kesimlerinden de misafirler vardı. Büyük oğlum Alper Ozan, o tarihte ortaokul öğrencisi idi. Yaptığı espri ile beni hayretler içerisinde bıraktı: "Babacığım; en seri karar burada verilir!" Sözlerini açıklamasını istedim. Cevabı çok ilgi çekici idi: "Avukatlar burada, cumhuriyet savcıları burada, hâkimler burada. Diğer taraftan Yargıtay Başkanımız ve diğer bir kısım Yargıtay mensuplarımız da burada." Oğlumun bu esprisine sadece gülüp geçtim. Bir süre sonra küçük kardeşi ile geldi. Küçük oğlum Ayhan’ın bir sorusu vardı.

Yakınlığı inkâr ettiler
"Babacığım, benim kafam karıştı. Hâkimler, savcılar, avukatlar buradalar. Bunları bana Ozan abim anlattı. Peki ama sanık nerede?" Bu sefer kahkahalarla gülerek sorunun cevabını verdim: "Bakın çocuklar; burada beş yıldızlı hizmet veriliyor. Bu beş yıldızlı hizmetlerin bedeli de elbette beş yıldızlıdır. Şimdi bu beş yıldızlı masrafları birilerinin ödemesi gerekir. İşte sanık da bu sebepten casinoda... Yani sanık, casinoda kumar oynuyor!.."
Seven Seas Oteli’nde tatilini geçiren Emperyal şirketinin misafirlerinin büyük bölümü casino müşterisi idi. Bunun dışında Türkiye çapında tanınan, bilinen sanayiciler, işadamları, bürokratlar, hukukçular ve parlamenterler gibi çok özel kimliğe sahip kişiler özel olarak bulunuyorlardı...
Topal’ın öldürülmesinden ve özellikle Susurluk sürecinin başlamasından sonra, kendisini çok yakından tanıyan ve aralarında çok yakın ilişkiler bulunan kimseler bile bu yakınlığı inkâr ettiler...

O dönemde Fevzi Öz, Yenikapı’da bir kumarhane çalıştırıyordu. Bir gece, Fevzi Genç adındaki Malatyalı bir hemşerisi, bu kumarhaneye gelerek kendisini öldürmek üzere silahını çıkarmış; ancak daha atik davranan Fevzi Öz de silahına davranarak ateşlemiş ve sonuçta Fevzi Genç ölmüştü. Olayda hayatını kaybeden Fevzi Genç de Tahtakale kökenli bir müvekkilimdi. Her ikisi arasında dostluk ve arkadaşlıktan ayrı olarak, iş ilişkileri de mevcuttu. Ancak bazı kötü niyetli kişiler, olur olmaz dedikodularla aralarına fesat sokmuşlardı.

‘Beni yalnız mı bırakacaksın?’
Bu olaydan bir süre önce, Fevzi Genç’in kardeşi Salih Genç, bir akşam Samatya’daki işyerinde otururken bir gaspçıyı öldürmüştü. Benim her iki taraf ile avukat olarak ilişkilerim bulunduğundan, son olayda Fevzi Öz’ün savunmasını üstlenmeyi düşünmüyordum. Fevzi Öz, bana Fevzi Genç’in cenazesine gidip gitmediğimi sordu. Ben de gittiğimi söyledim. Bana son sözü şu oldu: "Ekrem Ağabey; cenazeye gidip Fevzi Genç’e vefa borcunu ödemişsin. Buna karşılık sana en çok ihtiyacım olduğu bir dönemde beni yalnız mı bırakacaksın?"

YARIN
• Silah kaçakçıları örgüte doğrudan silah vermezdi.
• Dev - Sol Bulgaristan’dan motorla silah kaçırdı?
• Abuzer Uğurlu kefil olarak MİT’i gösterdi.
• İbrahim Telemen intihar mı etti, öldürüldü mü?