06.03.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
Türkiye'de Kadınlar - 2 / Damla Yur
Kadının hukuksal haklarını ve İstanbul Barosu’nun kadınlara desteğini anlatan İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin Koordinatörü Avukat Aydeniz Alisbah Tuskan, şiddet gören kadını korumaya yönelik eksiklikler olduğunu, ceza kanununa şiddet gösteren erkeğe tutuklama kararının çıkarılmasına dair madde eklenmesi gerektiğini söyledi. Tuskan, “En azından kadın hastanede kalıyorsa sağlık sorunu düzelip bir sığınma evine yerleştirilene kadar erkeğin sokakta gezmesi son derece tehlikeli. Erkek bir daha şiddet uygulamayıp öldürebiliyor” dedi.
2007 yılında kurulan İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi kadınların Cumhuriyet devrimleriyle elde ettikleri kazanımları, yasal ve toplumsal çalışmalar ile koruyor. Merkez maddi durumu yetersiz ve yardıma ihtiyaç duyan kadınlara adli yardım sistemi ile destek sağlayarak ücretsiz avukat temin ettiği gibi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurduğu ŞÖNİM’lere (Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi) de destek gösteriyor.
Hukuki hakları ve bu konuda başvurması gerektiği yerleri bilmeyen kadınlara da “yasal haklar eğitimleri” gibi çeşitli eğitimler veren merkezin 5 bin 40 avukatı var. Avukatlardan Adli Yardım Eğitim Semineri’ne katılan 2 bin 858’i “Alo Baro Kadın Hakları Merkezi Hattı” ile kadınların yanında. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin Koordinatörü Avukat Aydeniz Alisbah Tuskan, yasal düzenlemede kadının haklarını ve İstanbul Barosu’nun kadınlara desteğini anlattı:
Avukat imkânı
Baronun kadınlara sağladığı danışmanlık hizmetini anlatır mısınız?
- Hak arama özgürlüğünün bir neticesi olarak avukat tutamayan kişilere yardımcı olmak amacıyla adli yardım hizmeti sunmaktayız. Öncelikle kadınlara yönelik olarak olumlu ayrımcılık nedeniyle kadın hakları merkezini kurduk.
Konuyla ilgili davaları kadın hakları merkezinin sağladığı adli yardım eğitim programına katılmayan avukatlara verilmemesini sağlıyoruz. Adli yardım listesinde 5 bin 40 avukattan 2011 yılında 607, 2012 yılında 839, 2013 yılında bin 242 avukat eğitim aldı. Şu anda 2 bin 858 avukat adli yardımdan dava alıyor.
Adli yardım hizmetinde görev alan erkek avukatlarda var mı?
- Ben erkeklerin kadın hakları savunuculuğunun dışında tutulmasından yana değilim. Kadın erkek hep birlikte bunun üstesinden gelmeliyiz. Adli yardım eğitimi almış avukatlarımız listeden sırayla atama yapıyoruz.
Fakat taciz, tecavüz gibi kadının bir erkek avukatla iletişime geçmek istemeyeceği özel durumlarda liste sırasına bağlı kalmıyoruz. Kadının da talebi ile konuya daha duyarlı ve tecrübeli kadın avukatların görevlendirilmesine önem veriyoruz.
Geçtiğimiz yıl Mart ayında kabul edilen Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce eksikleri neler?
- Eskiye nazaran kadına yönelik şiddete daha duyarlı yaklaşılıyor. Kanun da yönetmelik de var fakat çok yeni. Aksaklıklar olacaktır. Bunlar zamanla giderilmeli.
Teknik takip konusu gibi birçok konuda yasanın uygulanmasıyla ilgili altyapı oluşturulması lazım. ŞÖNİM’in, adli kolluk sisteminin, baroların, konuk evlerinin görevlerini tam olarak uygulaması ve bakanlıkların da gerekli desteği vermesi gerekir. Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele de en büyük eksiklik şiddet gösteren bir erkeğin tutuklanmaması.
En azından kadın hastanede kalıyorsa sağlık sorunu düzelip bir sığınma evine yerleştirilene kadar erkeğin sokakta gezmesi son derece tehlikeli. Ceza hukukçuları buna karşı çıkıyor.
Yasa ‘Koruma kararı alındıktan sonra şiddet uygulamaya devam ederse’ diyor. Fakat erkek bir daha şiddet uygulamayıp direk öldürebiliyor. Risk alınmamalı. Ayrıca şiddet uygulayan erkek mecburi psikolojik tedaviye gitmesi gerek. Ya da şartlı salınmış gibi sabah akşam karakola gidip imza atması lazım. Eksiklerden biri de panik butonu. Her yerde panik butonu için teknik ağ yok. ŞÖNİM’ler tam olarak koordinasyon görevini yerine getirmiyor. Konuk evleri yetersiz.
Korunan kadının dikkat etmesi gereken husus nedir?
- Bazen kadınlar kendisini koruduğunu sanarak ölüme sürüklenebiliyor. Vazgeçmemeli. Ordu’da geçtiğimiz günlerde ŞÖNİM’de kalan bir kadın annesi tarafından ŞÖNİM’den çıkarılıp evine götürüldü. Ardından ölüm hadisesi yaşandı. Kadın sığınma evinde kalmak istemediğinde kağıt imzalıyor ve gidiyor. Fakat bu büyük bir risk. Kadın şiddete uğradıysa kendi korumada kalmak istemese bile devlet onu korumalı. Bizim de başımıza bu çok geliyor. Avukat tayin ettiriyoruz sonra kadın “Vazgeçtim, ben istemiyorum, barıştım” diyebiliyor. Karar kadına bırakılmamalı. Bu durumlarda kadın her zaman sağlıklı düşünemiyor. Onun dışında psikolojik baskı altında kalmış da olabiliyor.
Görevliler tecrübesiz
ŞÖNİM’leri nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl bir destek sağlıyorsunuz?
- ŞÖNİM daha çok yeni bir sistem. Görevliler henüz tecrübesiz. Tüm sorulara yanıt verilemeyebiliyor. Geçtiğimiz hafta bize başvuran bir kadının sığınma evine ihtiyacı vardı. Biz de ŞÖNİM’e yönlendirdik. ŞÖNİM biz sığınma evi konusunda yardımcı olamayız diye bir yanıt verdi. Aslında ŞÖNİM’in amacı kadını kapı kapı gezmekten kurtarmak, tek merkezde tüm sorunları halletmeye çalışmak.
Henüz altyapı oluşmuş değil. Bu zaman içinde değişecek. Görevlilerin organizatör gibi çalışması gerekiyor. Bakanlık bizden yardımcı olmamızı istedi. Biz de her gün sabahtan akşama kadar ŞÖNİM’e 2 adli yardım eğitimli avukat gönderiyoruz. ŞÖNİM’e gönderilecek olan avukatları genellikle Bakırköy’de olan adli yardım eğitimli 884 avukatlardan tercih ediyoruz.
Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü avukat Aydeniz Alisbah Tuskan.
Fotoğraf: SELİN ARUTAN
Alo Baro
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi adli yardım bekleyen kadınlar için “Alo Baro” hattını kurdu. Başına alan kodu eklemeden 4442618 numaralı telefonu arayan kadınlar 8 adli yardım bürosundan birine bağlanıyor. Anında avukat ile görüşebilen kadından ilk etapta belge aranmadan başvuru yapılıyor. Ardından kadının ücretsiz avukatlık sisteminden yararlanabilmesi için fakirlik belgesi, ikametgah ve nüfus cüzdanı fotokopisi kadından istenerek baroya teslim ediliyor.
Şikâyetten korkma!
Şiddete uğrayan kadın tedbir kararı çıkarabilir. Tedbir kararlarına başvurmak için herhangi bir harç ödenmez. Kararlar en fazla 6 ay için verilir. Şiddetin devam etmesi halinde tekrar başvurularak süre uzatılabilir. Hiçbir sağlık güvencesi olmayan şiddet mağdurunun sağlık giderleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinden karşılanır. Ceza kanununa göre eylemlerin suç oluşturması halinde ayrıca ceza takibatına da geçilir.
Baronun kadınlara mesajı
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için mesajı:
“Şiddetsiz, yaşam haklarına saldırılmadığı bir dünyada yaşanmasını istiyoruz. Bu durumun toplumda kadını güçlendirmeden mümkün olamayacağını düşünüyoruz. Güçlendirmek için ne gerekiyorsa onu yapmaya çalışıyor ve yapılmasını da bekliyoruz.”
Anne rızası yeterli mi?
Kadının kendi bedenine ilişkin olan kürtaj kararını verme hakkının tartışmasız kendisinde olması gerektiğini belirten İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi avukat Afet Gülen Köse kadının mevcut kürtaj hakkını şöyle açıkladı:
“Cenin hak ehliyetini tam ve sağlam olarak doğduğu anda kazanır. Türk Ceza Kanunu (TCK) cenin tanımlamasına dair bir bilgi içermemesine rağmen, 99. maddesi ile ‘Tıbbi zorunluluk bulunmadığı halde, rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının çocuğunu düşürten kişiye’ ceza vererek 10 haftalık gebelik durumlarında cenini birey olarak kabul ediyor.
Gebeliğin ilk 10 haftasından sonra ceninin hakkı annenin vücudu üzerindeki hakkından üstün tutularak 10 haftalık bir sınırlama söz konusu. Kadının rızasının bulunduğu durumlara ilişkin olarak da TCK ve Nüfus Planlaması Hakkı Kanunu’nda mevcut iki farklı düzenleme var. Nüfus Planlama Hakkı Kanun’da eşin rızasının gerekliliği varlığını sürdürmekte. Burada TCK’ya tamamen ters bir düzenleme söz konusu.
TCK’da evli olsun ya da olmasın yalnızca annenin rızasını yeterli görmekte. Karmaşa söz konusu. Annenin rızası yeterli mi belli değil. Bu karmaşa düzeltilerek kürtaj konusunda rıza kavramının kaldırılması gerekmektedir. Yasal sistem kadınların bedenlerinde gerçekleşebilecek müdahalelerde söz hakkını kadının kararı ile değil toplumun değer yargısı ve menfaatleri altında sınırlandırmakta. Tıp hukuku ve uluslararası hukuk boyutları dikkate alınarak kürtaj ancak kadının kararı olmalıdır.”
Kimin bedeni kimin kararı?
Geçtiğimiz yıl en çok tartışma yaratan konulardan biri kürtaj hakkının 10 haftadan 4 haftaya çekileceğine dair yapılan açıklama oldu. Tartışmalarla geçen 1 yılın ardından kürtajın yasal durumunu anlatan Avukat Afet Gülen Köse, “Gebeliğin ilk 10 haftasından sonra ceninin hakkı, annenin vücudu üzerindeki hakkından üstün tutularak 10 haftalık bir sınırlama söz konusu” derken Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hüsnü Çağlar, “Bebeğin organ gelişmesi 12 haftalık olunca tamamlanmış oluyor” dedi. Kürtajın yasal düzenlemedeki son durumunu İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Genel Sekreteri Yürütme Kurulu üyesi avukat Afet Gülen Köse, kürtajın kadın sağlığı üzerindeki etkisini ise Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hüsnü Çağlar Milliyet’e anlattı.
10 haftada anlamayabilir
Kadın için bebeği aldırmanın psikolojik yönden çok hüzün verici olduğunu söyleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hüsnü Çağlar, incinmeyi en aza indirmek amacıyla tıpta bu sisteme “Geciken adetin düzenlenmesi” denildiğini belirtti. Çağlar kürtajın kadın sağlığı üzerindeki etkilerini şöyle anlattı:
“10 haftalık gebeliklerde cenine birey diye bilmek karmaşık bir ifade olur. Bebeğin organ gelişmesi 12 haftalık olunca tamamlanıyor. Canlılık ise birleşme olduğu anda başlıyor. Çünkü oluşan embriyo canlı. Gebeliğin 10 haftayı geçtiği zamanlarda bebeğin mutlaka alınmasını gerektiren durumlarla da karşılaşıyoruz. Bebekte anomali saptanmasına rağmen gerçekleşen doğumlarda down sendromlu, sakat bebeğin dünyaya gelmesi mümkün. Anne ise aldırması gereken bir bebeği 10 hafta geçtiği için aldırmayarak rahim ağzı kanseri, meme kanseri, ileri derecede kalp hastalıkları, yüksek tansiyonla seyreden böbrek hastalıkları gibi hastalıklarla karşılaşabiliyor. Geciken adetin düzenlenmesi yöntemiyle yapılacak kürtajın üst sınırı 12 hafta olabilir. Kürtajın tamamen yasaklanması gebe kalan kadınların kötü koşullarda illegal yöntemlere başvurarak bebekten kurtulmak isterlerken kendi canlarından olmalarına sebep olabilir.”
Çağlar, planlamadan ya da tecavüz sonucu bir kadının gebe kaldığını fark etmediği durumlar olduğunu da ekleyerek, “Âdet gününde ‘üste görme’ dediğimiz âdetten daha kısa süren kanamalar kadının gebeliğini anlamamasını sağlayabilir. Bu durum 10 haftayı aşabilir” dedi.
YARIN: Çocuk gelinler