01.05.2025 - 07:01 | Son Güncellenme:
Melisa Vardal - Nisa Taşyar Savaş’ın kurucu direktörü olduğu Vision Art Platform Akaretler’de önceki gün kapılarını sanatseverlere açan “Kesişmeler” adlı sergi çağdaş sanatın önemli tartışma alanlarından olan kimlik kavramını mercek altına alıyor. Küratörlüğünü Fırat Arapoğlu’nun üstlendiği sergi, farklı disiplinlerden sanatçıların özgün yorumları aracılığıyla bireysel, kültürel, toplumsal ve politik kimlik katmanlarını çok yönlü bir şekilde ele almayı hedefliyor. Sergi, kimliğin akışkan ve dinamik yapısını vurgulayarak izleyicileri derinlemesine bir yolculuğa çıkarıyor. Kimlik kavramının kültür, dil, din, cinsiyet, coğrafya, tarih ve kişisel anlatılar gibi güncel söylemdeki karmaşık doğasını ön plana çıkarmayı hedefleyen “Kesişmeler”, 11 sanatçının çalışmalarını iki kata yayılan bir düzenlemeyle sunuyor.
‘Ben kimim?’
Giriş katında Mert Acar’ın doğayla ve içsel çatışmayla ilişkilenen çalışmaları öne çıkıyor. Bir ormanda dallar arasında kaybolma deneyimi yaşatan “Forest 2” isimli eseri, ölçeği ve yapısal yoğunluğuyla izleyiciyi içine çekiyor. Aynı katta Semih Zeki’nin “Sonsuz Başkalaşım” adlı çok parçalı yerleştirmesi, izleyiciyi belleğin katmanlı doğasıyla yüzleştiriyor. Rene Mayer’ın akrilik boya ve kumarhane jetonlarını kullanarak yarattığı “At The Centre B” ile “Slow Disappearance” adlı işleri serginin ilk katındaki eserler arasında yer alıyor. Yine aynı kattaki Aida Mahmudova’nın doğadan aldığı izlenimlerini sanatseverlerle paylaştığı “Her Biri” ve “From Somewhere Almost Series” eserleri ilgi çekiyor.
Serginin üst katına çıkıldığında ziyaretçileri ilk olarak E S Kibele Yarman’ın tekstil yerleştirmesi “Larkspur” karşılıyor. Tavandan farklı yüksekliklerde sarkan, çeşitli renk tonlarındaki yarı saydam ve hafif kumaşlardan oluşan bu enstalasyon, mekâna ve sergiye yeni bir boyut kazandırıyor. Esere yakından bakıldığında kumaşların üzerinde işlenmiş bazı yazı ve desenler göze çarpıyor. Metin yoluyla izleyiciyle diyalog kuran eserde “Who I am? / Ben kimim?” gibi temel varoluşsal sorular ve kimlik arayışları izleyicinin zihnini sarıyor. Berna Dolmacı’nın kına, tel, kahve, kül gibi gündelik malzemeleri kullanarak kâğıt üzerine yarattığı “Sonbahar” adlı çalışması da bu katta yer alıyor. Eser hem malzeme kullanımı hem de nostaljik etkisiyle izleyicide içe dönüşü tetikliyor. Soyhan Baltacı’nın “Prometheus” adlı işi âdeta karanlık bir çığlık. Kâğıt üzerine kömürle yapılmış güçlü anlatı, mitolojik anlatının modern zamanla buluştuğu noktada duruyor; Prometheus’un ateşi, bu kez izleyicinin iç dünyasında yanıyor. Bir diğer çarpıcı iş ise Sefa Çakır’ın “Süreç” adlı çalışması. Marker kalemle oluşturduğu eserde, yalnızca nihai görüntüyü değil, üretim sürecinin kendisini de sergiliyor. Böylece sanat üretimi, gizli bir stüdyo pratiği olmaktan çıkarak izleyiciyle açık bir ilişki kuruyor ve paylaşılmış bir deneyime dönüşüyor.
‘Benlik ve Aidiyet’e dair bir sorgulama
Küratör Fırat Arapoğlu kimliğin karmaşıklığına ve çok yönlülüğüne vurgu yaparak serginin bu karmaşık kavramı çağdaş sanat merceğinden keşfetmeyi amaçladığını belirtiyor. Kimliği oluşturan çeşitli unsurları sorgulayan bir seçkiyi bir araya getiren serginin bu sunumunun sadece sanatçıların kimliklerini ifade etme biçimlerinin çeşitliliğini vurgulamakla kalmadığını, aynı zamanda izleyicileri giderek küreselleşen ve parçalanan bir dünyada kendi benlik ve aidiyet duyguları üzerine düşünmeye davet ettiğini söylüyor. Arapoğlu, bu kesişimlerin sabit değil, dönüşen ve yeniden şekillenen yapılar olduğunu vurgularken sergiyi dinamik bir düşünsel alan olarak konumlandırıyor.