10.07.2013 - 21:34 | Son Güncellenme:
Hazırlayan: Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır
Fotoğraf: Garbis Özatay
Türbe ziyaretleri ve ölüden yardım istemek konusunda bir vatandaşla şunları konuştuk: VATANDAŞ- Hocam, bazı türbelerde Allah’ın elçisinin şöyle bir sözüne yer veriliyor: “İşlerinizde ne yapacağınızı şaşırdığınızda kabirlerdeki ölülerden yardım isteyiniz.” Biz de başımız sıkışınca türbeleri ziyaret ediyoruz. Buna ne dersiniz?
BAYINDIR- O söz, uydurmadır. Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellemin o sözü söylemiş olamaz. Çünkü ölülerden yardım isteyenlerle ilgili ayetlerden biri şöyledir:
“Allah ile aranıza koyup yardım istedikleriniz de sizin gibi kullardır. Samimi iseniz, seslenin de size cevap versinler. Ayakları mı var ki, yürüsünler. Elleri mi var ki tutsunlar. Gözleri mi var ki, görsünler. Kulakları mı var ki, işitsinler.” (Araf 7/194-197)
Kişi ölünce buradan ayrılır
VATANDAŞ- O zaman şu sözün de bir anlamı kalmıyor: “Bir veli ölünce ruhu, kınından çıkmış kılınç gibi olur ve daha çok yardım yapma imkânı elde eder.”
BAYINDIR- Elbette; ölen kişinin dünyayla ilişkisi kesilir. İlgili ayet şöyledir:
“Allah ölüm esnasında ruhları alır, ölmeyenlerinkini de uykuda alır. Ölümüne hükmettiğini tutar, ötekileri belli bir vakte kadar salıverir.” (Zümer 39/42) Demek ki, Allah; ölmüş kişilerin ruhlarını bir yerde tutuyor. Bizlerle ilişkileri olmuyor.
VATANDAŞ- Ama biz din büyüklerinin ruhlarından bahsediyoruz.
BAYINDIR- İsa aleyhisselam Allah’ın büyük nebilerindendir. Veli veya evliya diye tanımlanan kişiler onun kadar olamazlar değil mi?
VATANDAŞ- Elbette.
BAYINDIR- İsa aleyhisselam hayatta iken Allah Teâlâ ona şöyle demişti:
“Bak İsa, seni vefat ettireceğim ve katıma yükselteceğim. Görmezlikten gelen şu kişilerden seni arındıracağım. Sana uyanları, kıyamet gününe kadar o kâfirlerden üstün kılacağım. Sonunda hepiniz bana döneceksiniz. Anlaşmazlığa düştüğünüz konuları aranızda, o zaman karara bağlayacağım.”(Al-i İmran 3/55)
VATANDAŞ- İsa Aleyhisselam tekrar gelecek değil mi?
BAYINDIR- İsa vefat ettikten sonra ilk konuşmasını mahşer yerinde, bütün ölülerin tekrar dirilip hesaba çekildikleri yerde yapacaktır.
Türbelere boşuna mı gidiyoruz
VATANDAŞ- Çok şaşırdım. İsa’dan, din büyüklerinin ruhaniyetinden ve ata ruhlarından yardım isteyen bunca insan var. Bunların hepsi yanılıyorlar mı?
BAYINDIR- Gördüğün gibi İsa aleyhisselam ilk konuşmasını ahirette yapıyor ve o zamana kadar olup bitenlerden haberi yok. Şu âyet, konuya son noktayı koyacaktır.
“Kıyâmet gününe kadar kendine cevap veremeyecek bir kimseyi Allah ile arasına koyarak yardıma çağırandan daha sapık kimdir? Oysa bunlar onların çağrısının farkında değillerdir.”(Ahkâf 46/5)
VATANDAŞ- Bunca insan türbelere boşuna mı gidiyor? Adak adayanlar, hastalıklarına şifa arayanlar var. Bunlar en güvenilir zatların ağzından anlatılıyor.
BAYINDIR- İsa aleyhisselam bile ancak kıyamet günü cevap veriyor ve o zamana kadar olup bitenlerden haberi olmuyorsa ölmüş büyükler üzerine kurulu din anlayışı konusunu düşünmek gerekir. Ölüden yardım isteyenler. Fatiha suresindeki, (Allah’ım) ‘Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz’ ayetini hiç mi düşünmüyorlar!
KURAN’A SORALIM
Musa aleyhisselam İsrailoğullarını Mısır’dan; Firavun’un zulmünden kurtarmış, onları özgürlüklerine kavuşturmuştu. Onlar, Musa aleyhisselam ile pek çok mucizeye tanık olmuşlardı. İsrailoğulları için hayal gibi görünenler artık gerçek olmuştu. Mesela deniz ikiye yarılmış, arkalarında onları takip eden Firavun ve askerlerinden kurtulmuşlardı. Musa aleyhisselam, İsrailoğullarını kardeşine; ayrıca bir nebi olan Harun aleyhisselama bırakarak kırk gün aralarından ayrılınca israiloğulları heykelden bir buzağı yapıp ona kutsiyet atfetmişler, Harun aleyhisselamın uyarılarına aldırmamışlardı. Musa aleyhisselam geri dönünce kavminin içinde bulunduğu duruma inanamamış, öfkelenmiş kardeşi Harun aleyhisselamla tartışmıştı. Musa aleyhisselam kavmine şöyle dedi:
“O gün Musa kavmine şöyle demişti: Bakın kavmim! Siz buzağıya tutunmakla kendinizi gerçekten kötü duruma soktunuz. Yaratıcınıza hemen tevbe edin de benliğinizi öldürün. Bu Yaratıcınız katında sizin için iyi olur. O da tevbenizi kabul eder. Çünkü o, tevbeleri hep kabul eder ve pek merhametlidir.”(Bakara 2/54)
Kuran’ın çeşitli surelerinde ayrıntılı şekilde anlatılan bu durum bizlere çok önemli bir şeyi hatırlatmaktadır: İnsanoğlu, inancına şirk bulaştırmaya meyillidir. Onlarca mucizeye tanıklık etmiş bir topluluk, neredeyse daha dün yaşadıklarını unutabilmiş, başlarında bir nebi olmasına rağmen şirke bulaşabilmişlerdir. Bu, her müminin maruz kalabileceği bir tehlikedir.
SORU CEVAP
Soru: Denize veya havuza girmek orucu bozar mı?
Cevap: Oruçluyken denize veya havuza girmek direkt olarak orucu bozmaz. Fakat ağız ve burundan girecek olan su, boğazdan aşağı kaçarsa işte o zaman oruç bozulur. Yüzme esnasında ağız ve burna suç kaçması da oldukça sık rastlanan bir durumdur. Bu yüzden oruçluyken bundan kaçınıp orucu tehlikeye atmamak gerekir.
Soru: Ramazanda sabah ezanları okunur okunmaz namazlarımızı kılabilir miyiz?
Cevap: Şu an ülkemizde bulunan takvimlerdeki imsak vakti, gerçek vaktinden önce gösterilmektedir. Bu farklılık, mevsimlere ve bölgelere göre de değişkenlikler göstermektedir.
Allah Teala, “Şafağın ak çizgisi kara çizgisinden sizce, tam seçilinceye kadar yiyin için” (Bakara, 2/187) buyurmuştur. Sabahleyin doğuda, aydınlığın ufuk çizgisi boyunca uzamaya başlamasıyla imsak vakti girer. Bu saatte ufka bakan kişiyle ufuk arasındaki kara parçası siyah bir hat gibi olur.
Gökyüzü aydınlanmaya başladığı için ufuk çizgisi net olarak görünür. Oruç tutacak kişi bu saatten itibaren yemeyi içmeyi bırakmak zorundadır. Bu, sabah namazının da ilk vaktidir. Şu an yaygın olan takvimlerdeki imsak vaktinde böyle bir aydınlanma oluşmamaktadır. Dolayısıyla bu vakitten önce sabah namazı kılınamaz.
Bulunduğunuz bölgenin imsak ve namaz vakitlerini www.suleymaniyevakfi.org sitemizden öğrenebilir, aylık takviminizi oradan indirebilirsiniz.
Sorularınız için mail adresimiz: fetva@suleymaniyevakfi.org
DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR
Tevekkül Nedir?
Tevekkül, bir işte aciz kaldığını kabul edip onu başkasına bırakmaktır. Allah’a tevekkül ise, bir işte yapabileceği her şeyi yapıp gerisini Allah’a bırakmak olur. Fakat tevekkül zamanla, “Kendini yormadan işi Allah’a bırakmak” şeklinde anlaşılmıştır. Bazı ayetler de bu anlayışa göre yorumlanınca tembelliğe açık ama gelişmelere kapalı ve sorumluluğu Allah’a yükleyen bir davranış biçimi ortaya çıkmıştır. Hâlbuki Allah Teala şöyle buyurur: “İnsanın çalışmasından başkası kendinin değildir.” (Necm 53/39)
Dünyayı isteyen çalışmak zorundadır. Hem dünyayı hem ahireti isteyen de çalışmak zorundadır. Çalışmayana bir şey yoktur. Başarının iki şartı vardır; biri istemek, diğeri de gerekli güce sahip olmaktır. Allah Teala şöyle buyurur: “Senin Rabbin, çalışan ve gerekli güce sahip olan için rızkı yayar. O, kullarının içini bilir ve her şeyi görür.”(İsra 17/30)
Yeryüzünde hazır halde bir dilim ekmek yoktur. Daldaki bir zeytin tanesi de o haliyle kimsenin bir işine yaramaz. Ama Allah, bunları elde etme ve yararlanma imkânlarını yaratmıştır. Bu imkânları kullanmayanlar, o nimetlere ulaşamazlar.
Temel dini bilgiler
- Hasta ve yolcular oruçla yükümlü müdür?
Kuran’ı Kerim’e göre hasta ve yolcular ramazanda oruç tutmayabilirler. Ancak tutarlarsa geçerli olur. Eğer ruhsata uyup tutmazlarsa daha sonra tutmadıkları gün kadar kaza ederler. Ramazana hasta veya yolcu olarak girenle, ramazan içinde oruçlu iken hastalanan yahut yolculuğa çıkan kişinin durumu aynıdır. Bu konu Bakara suresinin 185 ve 186. ayetlerinde şöyle düzenlenir: “Sizden hasta yahut yolcu olanlar tutmadıkları oruçlarını başka günlerde tutsunlar”.
Yolculuğun ölçüsü, yolcu diye adlandırılacak şekilde kişinin yaşadığı bölgeyi terk etmesidir. Hastalığın ölçüsü ise uzmanların kişinin hasta olduğuna dair kanaatidir. Eğer doktor hastalığı sebebiyle kişiye oruç tutmamasını tavsiye ederse hasta orucunu tutmayabilir. Çok ihtiyarlık, güçsüzlük, loğusa yahut emzikli olma durumu da bünyeyi zayıf düşürüp kişiye zarar verebileceğinden hastalıkla aynı kabul edilmiştir.
- Ramazanda adet gören kadın ne yapmalıdır?
Adet gören kadının bu halde iken oruç tutamayacağı şeklinde genel bir kanaat vardır. Ancak bu kanaat sağlam temellere dayanmaz. Hz. Aişe annemize atfedilen bir rivayet ve benzeri nakillere dayanılarak bu kanaate ulaşılmıştır. Oysa dinde nihai kaynak olan Kuran’da orucu nelerin bozduğu bildirilmiş adet hali bunlardan sayılmamıştır. Adetli kadının durumunu anlatan ayette de oruca değinilmemiştir. Söz konusu ayette adet hali ‘eza’ olarak vasıflandırılmıştır. Ezanın bir anlamı da rahatsız edici bir durum olmasıdır. Dolaysıyla adetli ve loğusa kadın hasta kişi gibi ruhsata tabidir; dilerse orucunu tutar dilerse tutmayıp daha sonra kaza eder.
Günün Âyeti
İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla:
“De ki: Allah ile aranızda varsaydıklarınızı yardıma çağırın; görürsünüz ki, sıkıntınızı ne gidermeye güçleri yeter ne de başka tarafa çevirmeye. Onlar, o yardıma çağırdıklarınız da kendilerinin rablerine daha çok yaklaştıracak vesile ararlar. Onun ikramını bekler, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı kaçınılması gereken şeydir.” (İsra 17/56-57)
“Allah neyi gizlediğinizi ve neyi açığa vurduğunuzu bilir. Onların Allah ile aralarına koyup yardım istedikleri varlıklar bir şey yaratamazlar. Zaten kendileri yaratılmıştır. Onlar ölüdürler, diri değillerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilemezler.”(Nahl 16/19-21)